aaa can gelmiş.

501 65 42
                                    

Ankara, karlı bir güne uyanmıştı.

Gece ufak ufak yağmaya başlayan kar aralıksız devam ettiği için yerleri tutmuş, belli bir tabaka oluşturmuştu bile. Evde ise bunu fark eden ilk kişi Yeliz olmuştu. Yoğun bir hayatı olduğundan erken kalkmaya alışıktı, bu nedenle tatilde bile farkında olmadan erken saatlerde uyanıyordu.

Acele etmeden kafasını pencereye çevirip dışarıya gelişigüzel baktığında her yerin bembeyaz olması içini çocuksu bir huzurla doldurdu. Sinem'i uyandırmamaya çalışarak kalkıp yatağını düzenledi, üzerine hırkasını geçirdi ve odadan çıktı. Kendi uyandıysa Eren de uyanmıştır diye düşünerek salona ilerledi. Çünkü o da tıpkı kendisi gibi erken uyanmaya alışkındı ve şu üç senede ne zaman böyle beraber kalksalar, ikisi oturup birkaç saat Arda ve Sinem'in uyanmasını bekliyorlardı.

Neşeyle salona girdiğinde tam Eren diye seslenip dikkatini çekecekti ki gördüğü manzarayla kelimeleri ağzında kaldı. Şaşkınlıkla koltuktaki sarmaş dolaş iki bedene bakarken, olduğu yerde donup kalmıştı.

Eren'in sırtı kendine dönüktü ve koltukla kendi arasındaki bedenin de yüzü görünmüyordu. Hayalet adımlarla biraz daha yaklaştığında, Can olduğunu görünce bu sefer ağzını kapadı elleriyle tepki vermemek için. Durduk yere uyandırmak istemezdi ve şaşırınca bazen ses tonunu ayarlayamadığı oluyordu. Can, Eren'in boynunun altından geçirdiği koluyla sıkıca sarmıştı ve bir kolunu da beline dolamıştı. Eren'se alnını kumral tenlinin çenesine yaslamış vaziyette, bedenine sokulmuş, derince uyuyordu.

Gözleri etrafı taradı. Gece Twilight izlerken altına girdikleri battaniye ileride duruyordu. Sessizce alıp yavaşça ikisinin de üzerini örttü. Can'ın ufak kımıldamasıyla anlık donsa da uyanmayacağını anlayınca birkaç düzenleme yapıp odasına geri yürüdü. Burada ne işi vardı, neden gelmişti, ne ara gelmişti, hiçbir şey bilmiyordu. Ancak Eren için mutlu hissediyordu. Çünkü tanıyordu arkadaşını. Her ne kadar sorun yokmuş gibi davransa da ve hislerini belli etmemeyi tercih etse de, özellikle birkaç gündür Can'ın adı geçince gözlerindeki hüznü yakalayabiliyordu. Onun öncesinde bile, öylesine tepkisini ölçmek adına, ondan hoşlandığını söylediğinde de sessiz kalmış ve reddetmemişti.

Olay tamamen kendisinden bağımsızdı ama arkadaşlarının neşesi yerinde olunca onun da modu yüksek oluyordu. Eren'se şu pozisyonda pek mutsuz gibi durmuyordu ancak karşısında uyuyan beden için aynısını söyleyemezdi. Sinem'in, Okan'ı ne denli sevdiğini bildiği için bu ayrılık bir süre daha canını sıkacaktı ama halledilirdi.

İç çekerek bakışlarını ondan çekti ve Instagram'a girdi. Öylesine takılırken DM kutusunda bir mesaj isteğinin olduğunu gördü. Kaşlarını çatarak üzerine tıkladı.

gizwmalc: merhaba, mesajımı görür müsünüz bilmiyorum ama dansınıza hayran kaldım 🥺

Dudakları istemsizce gerilirken mesaja bir süre cevap vermedi. Böyle geri dönütler almak hem geriyor, hem de aşırı mutlu ediyordu. Profilindeki kızın gülen suratına bir süre baktı. Güzel biri olduğu açıktı, ancak bir merakla hesabına girdiğinde hesabının da kitli olmadığını gördü. İstemsizce fotoğrafların arasında gezinmeye başladı. Öylesine göz attığı satırlar arasında bir fotoğraf dikkatini çekti. Üzerine tıkladığında kaşları havaya kalktı şaşkınlıkla.

Can'la çekildikleri bir fotoğraf vardı.

Tek ikisi değil, karede birkaç kişi daha vardı. Bir akşam yemeği olduğu belli olan ortamda hepsi onun etrafında toplanmış, Can da kolunu omzuna atmıştı. Tatlı duruyorlardı. Ancak mesajın sahibinin içeride uyuyan bedenin arkadaşı olmasını beklemiyordu.

Bu konuya daha sonra, tek başına kaldığında değinmeye karar vererek uygulamadan çıktı ve gece gelen mesajlarına yanıt vermeye başladı.

Güzel kızdı ama. Orası kesindi.

Bayağı güzeldi.

--

Eren gözlerini araladığında birkaç saniye etrafını algılamaya çalıştı.

Kıpırdanarak tutulan vücudunu geriye çektiğinde, Can reflekse belindeki kolunu daha sıkılaştırmıştı. Uyuyana kadar da düşeceğinden korktuğu için sıkı sıkı sarılmıştı bedenine. Çıplak kolunu hafifçe okşarken üzerlerindeki battaniyeye baktı. Gece böyle uyumadıklarına emindi ancak o an bunu sorgulayacak bir ruh halinde değildi. Can buradaydı. Hemen yanında, vücuduna sokulmuş uyuyordu.

Sakin sakin yavaşça yüzünü okşadı başparmağıyla. Gözlerini kapatarak alnını alnına yaslarken anın tadını çıkarmayı tercih etti. Uyumadan önce erken kaldırmasını özellikle belirtmişti kumral tenli ancak hava kapalıyken hiç de kalkmak ve onu da uyandırmak gelmiyordu içinden.

Düzenli nefes alışverişlerini dinleyerek bir süre daha böyle takılmaya devam etti. Uykuya yenik düşmemek çok zordu kendisi için de. Duvardaki saati çok net göremese de dokuza geldiğini anlamıştı. Hemen hemen üç saatlik bir uyku süresi olmuştu bu kadar yorgunluğuna rağmen.

Tam dalacakken alnına bırakılan öpücükle sersemce gözlerini açtı. Can dudaklarını teninin üzerinde oynatarak, "Günaydın." diye fısıldadığında, Eren de dudaklarına denk gelen çenesini öperek, "Günaydın." dedi.

Aralarındaki tek konuşma bu oldu. İkisi de susarak sadece öylece dinlendiler birbirlerinde.

Belli bir süre daha geçti böylelikle. Hava da kapalı olduğu için güne başlamak için yeterli motivasyon ikisinde de yoktu ve böyle sarmaş dolaş yatmak da gayet iyiydi kendilerince. Koltuk, yatak kadar rahat değildi elbette ancak bu şu anlık önemsiz bir ayrıntıydı.

Eren diğerlerinin uyanacağı saate yaklaştıklarını fark ettiğinde sıcak kollardan ayrılarak oturur pozisyona geçti. Dağılmış saçlarını parmaklarıyla düzetti, orta sehpadaki tokasını aldı ve gözünün önüne gelmesin diye gevşekçe topladı. Yine çok uzamıştı saçları, biraz daha beklese omuzlarına değecek ve geçecekti. 

Can'la basit diyaloglarla sohbet ederken diğerlerini uyandırmamak için ikisi de sessiz ve dikkatli hareket ediyordu. Uzun saçlı mutfağa geçerek kahvaltılık bir şeyler hazırlarken, Can da yardım etmeyi teklif etmişti ancak Eren gerek olmadığını söyleyince salonun mutfak duvarına bitişik bar sandalyelerine oturarak şömine şeklinde açılmış duvardan onu izledi. Kendisi yemek yapmayı bilmiyordu, sadece basit birkaç tariften öteye gitmeyen mutfak deneyimi Eren'i izlerken bunu daha fazla hissettirmişti. 

Eren kendini iyice yaptığı işe verdiği için ortam da sessizleşmişti. Etrafa öylesine göz gezdirdi. Gece kelimenin tam anlamıyla Eren'den başka hiçbir şeyi gözü görmediği için sanki eve yeni gelmiş gibi hissediyordu. Daha önce ailesinin yaşadığını söylediği için evin büyüklüğü Can'ı şaşırtmadı. L koltuk takımı, orta sehpası ve televizyonu ve balkona açılan geniş cam duvarıyla normal bir evdi ancak televizyon ünitesinin yanında koca bir davul takımı olması tam Eren'likti. 

"Eren amına koyayım öyle saçma bir rüya gördüm ki, bak şimdi. Sen ben Yeliz okuldaymışız tamam mı, sonra Okan'ı görüyo--rum..." Arda, tek gözü kapalı bir şekilde gördüğü rüyayı unutmamak için hızlı hızlı konuşurken bir anda duraksadı. Gözleri fazla ışıktan acıdığı için kırpıştırırken emin olmak için daha dikkatli baktı. "Aaa Can gelmiş."

"Merhaba."

"Selaam," dedi uzatarak yanına gelirken. O sırada Eren de Arda'ya bakmıştı. "Arda ben, memnun oldum."

"Ben de." deyip nazikçe gülümsemekle yetindi Can ama Arda onu bırakmayarak sarılmıştı. Eren'le zıt olduklarını şimdiden anlamıştı. Hafifçe sarılarak karşılık verdi. 

Burada olmasını asla garipsememişti bile. Sanki on yıldır tanıyormuş gibi selamını verdikten sonra Eren'e rüyasını anlatmaya devam etti. Eren'se çok yorumda bulunmadan masayı hazırladı. Kızlar kalktı ve evet. 

Asıl gerilimli ortam şimdi başlamıştı Can için. 

***

elimde süründü var ya elimde süründü gerçekten 

neyse finallerim vardı diyerek işin içinden sıyrılırım gibi :"

yarın bir bölüm daha gelir dostlarım, çünkü hazır kafamda o da ve böyle ara bölüm olmaz diye tahmin ediyorum

VE geçen bölüm için gösterdiğiniz ilgi çok güzeldi, çok teşekkür ederim. görüşmek üzere <3




that's rough, buddyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin