5

1.4K 87 32
                                        

bolumlerde oylesine bi yerlerde yazdigim sarkilari bolum sarkilari veya size onerdigim sevdigim sarkilar olarak dusunebilirsiniz🥺 belki bitince ITM playlisti yaparim🥺🥺 siz dinlemezseniz ben dinlerim ayrica!! oy takintim yok ama yorum okumayi cok seviyorum yorum atarsaniz cok cok mutlu olurum💗 keyifli okumalaar!!
bu bolum sarki yazacagimi sanmiyorum ama BTS- jamais vu diyelim

bölüme geçmeden ufak bir soru!!
anlatımı jimin bakış açısından yapmaya devam edeyim mi yoksa hikayeyi tamamen düzenleyip ilahi bakışa mı geçeyim? yazarsanız sevinirim💞

"uyaaaan!" diye bağırarak üstüne atlamıştım jungkook'un. son yarım saattir kahvaltıyı hazırlamış onu uyandırmaya çalışıyordum. her seferinde beş dakika daha diyerek uyumaya devam ediyordu. normal hayatımızda nasıl her sabah erkenden kalkıp spora, oradan da işe gittiğine anlam veremiyordum. buraya geldiğimiz bir ay boyunca bir kere bile kendi uyanmamış her beni uğraştırmıştı.

sonunda üstüne atladığımda zar zor tek gözünü açıp ne olduğunu anlamlandırmaya çalışıyordu. üstüne hiç atlamamışçasına gülümsedim ve yan tarafına geçtim.

"günaydın aşkım." dedim nerdeyse tüm harflerini uzatarak. suratıma tek gözüyle bir süre bakıp sadece birkaç anlaşılmaz mırıltı çıkararak arkasını dönmüştü. bu hallerine kahkaha atıp üzerinden atlayarak döndüğü tarafa geçip kollarının arasına girdim.

sızlanmalarının arasından sadece "jimin bıraksana ya..." dediğini duyabilmiştim.

"jimin mi? peki jungkook tek başıma kahvaltı ederim o zaman. sen de bok ye." demiştim triple. kollarının arasından da çıkınca jungkook sabah sabah trip yemenin şokuyla uyanmayı başarmıştı.

şaşkın ve uykulu gözlerle ayakta dikilen bana bakıyordu. "bebeğim ne dedim ki ben şimdi ya?"

"hani benim adım jimin değil bebeğimdi jungkook?"

"bebeğim... bu muydu gerçekten?" demesiyle kahkahaya boğulması bir olmuştu. ne vardı bu kadar gülünecek!

"gül sen... gidiyorum ben gelme peşimden."

"nereye gidiyorsun ya? dur bebeğim şaka yaptım."

"mutfağa gidiyorum jungkook nereye gideceğim sanki bu soğukta?" dediğimde tekrar kahkaha atmıştı. bu adam her şeye kahkaha mı atacaktı böyle?

ben merdivenlerden inerken onun peşimden geldiğini çıplak ayaklarının zeminde çıkardığı şap şap seslerinden anlamıştım. "hava soğuk çorap giy!" diye bağırınca aynı seslerden bu sefer uzaklaştığını anlamıştım.

ne kadar beklemeyeceğimi söylesem de masaya oturmuş onu beklemiştim. onsuz yemek yemeyi bile sevmiyordum. eğer ki yemek yerken karşımda iştahla bir şeyler yiyen jungkook yoksa iştahım kaçıyor ve yemek yemiyordum. jungkook'un eve gelmediği günlerde hiç yemek yemezdim. evdekiler bunu ona haber verince jungkook telefonda saçma sapan konuşup beni sinirlendirirdi ve inadına daha da yemezdim. eve geldiğinde tekrar kavga etsek de sonra sevişir barışırdık. onunla yan yanayken her şey mükemmel gitse de bir saniye uzaklaşsak jungkook bana olan sevgisini unutuyormuş gibi hissederdim. bu yüzden her an beraber olduğumuz bu ev bana cennet gibiydi.

jungkook da sofraya geldiğinde önce yanağımı öpmüş sonra sandalyeye oturmuştu. anında iştahla bir şeyler yemeye başladığında ona eşlik ediyordum. normalde iki üç lokma yiyip doysam da bugün gerçekten doymak bilmiyordum. jungkook da fark etmiş olacak ki her ağzıma bir şey attığımda bana şaşkınlıkla bakıyordu.

sonunda dayanamayıp "ne bakıyosun ya yiyemez miyim?" diye sorunca hemen reddedip "yok bebeğim afiyet olsun şaşırdım sadece." demişti. açıkçası ben bile şaşırıyordum.

in the morning | kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin