Ne bir cinayet silahı ne de ortaya çıkan bir tanık vardı. Haberleri durmadan takip ediyor, bir gelişme var mı diye bakınıyordum. Gerçi en büyük şüpheli şu an bendim zaten.
Jimin'in kullanmam için ödünç verdiği telefonu komodinin üstüne koyup ayaklandım. Kendi telefonumu bulamamıştım, büyük ihtimal evde kalmıştı. Gerçi yanımda olmaması da iyi oldu çünkü ondan da izimi sürebilirlerdi.
Kapıyı yavaşça açıp kafamı aralıktan uzattım ve bir süre etrafı dinledim. Beni uyudum sanıyorlardı, büyük ihtimal onlar da uyumaya gitmişlerdi. Bu, sessizliği de açıklıyordu bir nevi.
Geri dönüp yatağın üstüne attığım montumu ve şapkamı aldım. Atkıya ihtiyaç duymadığım için geri kapıya yöneldim ve parmak uçlarıma basarak dış kapıya doğru ilerlemeye başladım. Bir yandan da etrafa kulak kesilmiştim.
En sonunda dış kapıya ulaşmış, ayakkabılarımı da alarak yavaşça kapıyı açmıştım. İlk başta kapıdan gıcırtı gelse de neyseki çok gürültülü değildi ve de uzun sürmemişti. Kısa süreliğine durup bekledim ama bir hareket belirtisi falan gelmeyince yine dikkatlice ayakkabılarımı giydim ve evden çıkarak usulca kapıyı kapattım.
Rahat bir nefes verip merdivenlere yöneldim ve kısa sürede apartmandan da çıktım. Hava bayağı soğumuştu, montumun fermuarını iyice çeneme kadar çekip şapkamı biraz daha kafama geçirdim. Keşke atkımı alsaydım.
Sokaklarda çok fazla insan yoktu. Gideceğim o yer buraya yaklaşık 20 dakika uzaklıktaydı. Umarım bu gece başka 'keşke'lerim olmazdı.
En sonunda oraya yaklaşmamla hızımı biraz yavaşlattım ve etrafa bakındım. Bir tane polis arabası duruyordu ama içindeki polisleri tam olarak göremiyordum. Sanırım başlarını koltuğa yaslayıp uyukluyorlardı. Binanın girişi şeritle kapatılmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam arkadan da bir giriş vardı. Etrafı kolaçan ederek dikkatli bir şekilde arka tarafa doğru ilerledim. Bir kapıyı görmemle rahatlayıp gözlerimi bir iki saniye kapattım.
Yüzümde hissettiğim hisle gözlerim anında açılırken istemsizce bir adım geriye gitmiştim. Nefesimi tutup gözlerimi sonuna kadar açtım ve etrafta biri var mı diye anlamaya çalıştım ama gözüme bir gölge dahi çarpmamıştı. Sanırım rüzgarın etkisiydi. Fakat kalbim neden böyle hızlı atıyordu?
Heyecanıma verip yutkundum ve binaya girmek üzere kapıya yöneldim. İçten içe ürperiyordum ama odaklanmaya çalışıp en sonunda binanın içine giriş yaptım. Bir yerlerden bi esinti geliyordu, bu tüylerimin daha da diken diken olmasına neden olurken dikkatli adımlarla ilerlemeye devam ettim. Etrafta loş bir ışık vardı, o yüzden yolumu aydınlatmamı gerektirecek bir durum yoktu ortada.
Bu loş ışık etrafı her ne kadar ürkütücü ve kasvetli gösteriyor olsa da başka şeyler düşünmeyerek etrafa bakınmaya devam ettim. Partinin yapıldığı salonun önüne geldiğimde istemsizce duraksayıp aralık duran kapıya yaklaştım ve elimle biraz ittirdim. Salon ürkütücü derecede karanlık duruyordu. Belli belirsiz gölgeler vardı ve bu benim uzun süre karanlığa bakmamı da engelliyordu. Eğer bakmaya devam edersem hayali şeyler de görmem olasıydı çünkü. Mesela şu anda gözümü dikip baktığım şeyin anlık hareket etmesi gibi..
Gözlerimi kaçırsam da birkaç saniye sonra tekrar o noktaya baktım ama bir hareketlilik olmamıştı. Kendime gelmek amacıyla kafamı iki yana sallayıp salon girişinden uzaklaşmaya başladım. O anda başıma giren ağrıyla elim istemsizce duvara gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil's Game〆JJK
Fanfiction"Tarih tekerrürden ibarettir. Şunu da unutma güzelim, şeytan kaybetmeyi sevmez ve kazanana kadar da bu oyun devam eder." •Başlangıç tarihi: 16.01.2022• •Bitiş tarihi: 20.01.2022• "Tüm hakları Jk'in oyununda saklı„