Prolog

6 0 0
                                    

Japonyada her zamanki gibi bir öğlen

Herkes yemek yemek için bir yerlere gitmiş ve öğle molası vermişlerdi.

Sokaklar sessiz ve sakindi.

Çoğu zaman oynayan çocuklar ve ellerinde poşetlerle yürüyen kadınları görebilirdiniz.

O öğlen saatinde ise yemek yemek için dışarıya çıkmayan birisi vardı.

Evindeki karanlıkta oturmuş bilgisayarını kurcalıyordu.

Tuşlara sürekli basılmasının yankısı bütün evde duyulabiliyordu.

Klavyesi tok bir ses çıkarıyordu.

Ekranda ise bir oyun açıktı.

Elinde kılıç tutan bir adam karşısındaki devasa canavarlar ile yüzleşiyordu.

Oyunun açık olduğu ekranın yanındaki ikinci bir ekranda ise sürekli oynatılan bir anime vardı.

Bu iki monitörün karşısında ise siyah saçları ve kareli bir gözlüğü olan adam vardı.

ekranda öldüğünü gösteren yazı belirdiğinde adam yavaşça iç çekti ve yanındaki kaseden bir cips alıp ağzına attı.

Sonra ise oturduğu rahat sandalyeden kalkıp elini yüzünü yıkadı.

Bütün gece boyunca doğru düzgün uyuyamamıştı.

mutfağa gitti de buzdolabından bir enerji içeceği daha çıkardı.

Tekrar odasına döndüğünde ikinci ekrandaki anime hala oynatılıyordu.

Uzun zaman olmuştu ancak anime düşkünlüğünü bırakmayı başaramamıştı.

Tekrar bir iç çekti ve bilgisayarına doğru yürümeye başladı.

Ancak ayağı yerde olan yorganına takıldı ve şişe elinden fırlayarak bilgisayarına döküldü.

Hafif cızırtılar çıkarken hızlıca ayağını yorgandan kurtardı

"Siktir siktir" diye sayıkladı ve hemen bilgisayarına koştu.

Ancak hızını ayarlayamadı ve hazır cızırdayan bilgisayarına çarparak onunla birlikte masanın arkasına düştü.

masanın üzerindeki kasa da bunu fark etti ve kendini monitörlerden sonra aşağı bıraktı.

Kasanın garip bir tasarımı vardı ve fanları sivri uçluydu.

Kasa yere çarptığında fanlar kasadan fırladı ve elektrik yüzünden felç olmuş adamın karnına saplandılar.

Acı onu vurduğunda ayağa kalkmaya ve ya yardım istemek için bağırmaya çalıştı ancak hareket edemiyordu.

Monitörden sızan elektrik onu felç etmeye yetmişti.

Sarkık tişörtünü kan kaplarken sadece orada yatabiliyordu.

zaman geçmeye başladığında Rin yavaşça etrafının gittikçe kendinden uzaklaşıyor gibi olduğunu gördü.

Duyduğu sesler de artık sönmeye başlamıştı.

Vücudunun uzuvlarını da kontrol edemiyordu

"Ben Ölüyor muyum?" diye sayıkladı kendi kendine.

Cevabı zaten biliyordu

"Siktir ölmek istemiyorum" diye tekrar sayıkladı.

Sesini duyamasa bile dudaklarının azıcık da olsa oynadığını hafifçe hissedebildi.

MutasyonWhere stories live. Discover now