Cüda: Çok sevilen bir şeyden ayrı kalmak
***Güneş yerini yıldızlara bırakalı saatler olmuştu, bir yaz gecesi olmasına rağmen soğuk tepeden tırnağa insanı ürpertiyordu. Beni şuanda sınayan şeyin soğuk olmasını dilerdim, bir karakolun önünde elimde telefonum içerden haber beklerken korkum git gide artıyordu.
Kırmızı nişan elbisem saatlerdir üzerimdeydi üşümemek için evden çıkarken öylesine aldığım siyah hırkamla eminim oldukça garip duruyordum. Yan tarafımdaki bankta oturmuş sigara içen iki sarışın kadına değdi gözlerim önce, kendimi avutacak bir şey bulmak için etrafa bakıyordum sürekli.
Onlarca kez babamı beklemek için gelmiştim bu kapıya etrafıma bir kez olsun bakmamış kimsenin dertlerini bu kadar yakından görmemiştim. Şimdi bende ilk kez içeriden haber alma umuduyla buradaydım.
Ablam sabahtan beri ortada yoktu.
İlk başlarda telefonunu kaybetmiştir, şarjı bitmiştir diye düşünsem de saatler ilerledikçe bütün bunlar geçerliliğini kaybetmişti. Ablam, Ahu sorumsuz kendi başına buyruk bir kız değildi. Onu ne kadar merak edebileceğimizi bilirdi.
Hem nişan günüm de ortadan kaybolması normal değildi, beni yalnız bırakmazdı asla.
Omzuma dokunan elle birlikte irkildim, yavaş hareketlerle arkama döndüğümde karşımda Ali Abi vardı. Babımın iş arkadaşıydı, o da babam gibi polisti.
Solgun yüzünde her zamanki düz ifadenin yerine endişeli ve yorgun bir ifade vardı. İnce ve uzun boyuyla her an yere yıkılacak gibi görünen bir hali vardı daima ama bugün yorgunluğunu gizlemek ister gibi daha dik durmaya çalışıyordu.
Bir kaç saat önce nişanımda yüzüklerimizi takmıştı. O an ki gülen yüzü geçip gitti bir an zihnimden. Şimdi ise buradaydık her şey bambaşkaydı.
"Arsen, eve gitsen daha iyi olmaz mı ?"
Sorusunu duyduğumda cevap vermeden önüme doğru döndüm, gidemezdim. Ablam bulunmadan eve gidip öylece uyuyamazdım. Annem ve kız kardeşim evdelerdi, annem ona belli etmemek için uğraşıyordu. Hem Ahu'ya çok düşkündü hem de daha çok küçüktü.
"Baban içerde uğraşıyor zaten Ahu için biliyorsun, senin burada yapabileceğin hiç bir şey yok ki."
Haklı olduğunu biliyordum.
Sadece...
"Gidebileceği her yeri aradık, ya başına bişey geldiyse."
Sonlara doğru sesim iyice kısıldı, kendimi bu fikri düşünmemek için zorlasam da hissettiğim kötü bir duygu vardı, başı dertteydi.
"Böyle şeyler düşünme, hastanelerin hepsine baktırdık kaza geçirmiş olsa çoktan haberimiz olurdu. "
Umutsuzlukla başımı iki yana salladım.
"Nişan günümde ortadan kaybolmasının başka nasıl bir açıklaması olabilir ki "
Eliyle başını ovuştururken beni avutmak için elinde kullanabileceği hiç bir cümle kalmadığını anladım.
Kapıdan koşarak bize doğru gelen genç adamı ismen tanımasam da burada çalışan bir polis olduğunu biliyordum, daha önce bir iki kez görmüştüm.
Ali Abi onu fark etmeden önce ona doğru döndüm, yeni bir gelişme olduğu her halinden belliydi.
Allahım ne olur bulunmuş olsun.
Umutla ağzından çıkacak tek bir kelimeyi bekliyordum.
"Bindiği arabayı bulduk."
Tam önümüzde durdu. Önce Ali Abi'ye sonra tekrar karşımdaki polis memuruna baktım. Ne arabasından bahsediyordu, kimin arabasıydı bu ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennetin Son Arzusu
Ficción GeneralMutlu ve güzel günler bitmiş ve şeytan cenneti ateşe vermişti. Hiçbir şey eskisi gibi olamazdı. Ama, cennetin son bir arzusu kalmıştı... *** Tüm gücümle onu ittirdim. Benden bir iki adım uzaklaştığında artık nefret ettiğim yüzünü daha net görebili...