twenty seven

2.9K 261 85
                                    

jungwon

Kızarmış gözlerimi ovuşturarak elimdeki annemin tutuşturduğu tosttan bir ısırık aldım keyifsizce. Mutsuzdum çünkü yanımda Jay yoktu. Mutsuzdum çünkü gözlerim çok acıyor, başım sanki içeride büyük bir orkestra çalıyorlarmış gibi ağrıyordu. Bunun yanında bir de sabah sabah ekilmiştim. Hem de dün gece çok güzel zaman geçirmemizi sağlayan sevgilim tarafından. Kıyamam...

Dün akşam lunaparktayken ağladığım yetmezmiş gibi eve gelirken de arabada bir ton ağlamıştım. Ondan sonra da ben ağlak değilim diyorsun. Değildim zaten? Sadece çok duygulanmıştım ve biri tarafından bu kadar seviliyor olmak tuhaf hissettirmişti. Eve geldiğimiz zaman da Jay arabadan inmeden önce göz yaşlarımı teker teker silip yerine öpücüklerini kondururken eğer ağlamazsam yarın sabah beraber kahvaltı yapmaya gidebiliceğimizi söylemişti. Ve sen de ağladığında ailesi tarafından oyuncak ile kandırılan çocuklar gibi anında susmuştun. Yani evet... biraz öyle olmuştu. Ama o bu sözünde durmamış, sabah o kadar hazırlanıp hevesle haberleştiğimiz yere vardığımda dün gece son dakika Sunghoon hyung'un onu yanına çağırdığını, arkadaşının kötü hissettmesinden dolayı da bana haber veremediğine dair bir mesaj atmıştı. Tamam, arkadaşının yanına gitmiş olabilirdi, kızdığım nokta bu değildi zaten, sorun bana zamanında haber vermemesiydi.

Üstüne üstlük sabah kalktığımda başım çok fena ağrıyordu. İki de bir burnumu silmekten burnum kıpkırmızı olmuştu. Havaya aldanıp camın açık yatarsan olucağı da buydu. İç sesim bana annelik taslarken göz devirmekle yetindim. Odamın içi çok sıcak oluyorsa ben ne yapabilirdim ki?

"Günaydın ufaklık!" diyen neşeden epey uzak bir ses doldu kulaklarıma.

Kafamı yana çevirip yanıma oturan kişiye bakındım. Jake hyung'u beklemediğim için kaşlarım havalanmıştı. "Sana da günaydın hyung!" Çantasını çıkarıp yanına bırakırken kollarını bankın sırt kısmına yerleştirdi. Acaba o da mı arkadaşları tarafından ekilip gelmişti okula? Çünkü normalde okula hiç erken gelmezler, hatta genellikle ucu ucuna yetişirlerdi. Fakat içimde bir yerlerde okula erken gelme sebebinin bu olmadığını söyleyen bir ses vardı.

"Şey... İyi misin hyung?"

Dalgın gözleri daldığı yerden çıkıp bana döndü. Dağılmış saçlarına, ince mor halkalar oluşmuş gözaltlarına ve kızaran gözlerine bakılırsa da gece rahat bir uyku çekememiş gibiydi. Ve dudağının kenarındaki ufak yaraya takıldı gözlerim en son. Ama buna rağmen hâlâ yakışıklı durmuyor mu? Kızların neden ona aşık olduğunu anlamak zor değil. Ergen iç sesimi duymazdan geldim çünkü şu an önemli olan o değildi.

"Dudağının kenarı da yara! Düştün mü yoksa?" Canının yanabilecek olduğunu düşünerek telaşa girerken tam aksini kanıtlamak istermiş gibi başını belli belirsiz sallarken gülümsedi. " Çok önemli bir şey değil. İyiyim ben de sen iyi misin? Niye bu saatte okuldasın hem?" Jay ile olan yeni ilişkimizi bilip bilmediklerinden emin olamadığım için yalan da söylemeden ona göre bir cevap vermeliydim. Sonuçta haberleri yoksa ilk olarak arkadaşlarının onlara söylemesi daha doğru olurdu. "Bu sabah Jay hyung ile kahvaltı yapıcaktık. Ama sonradan o bana Sunghoon hyung ile olduğunu söyledi. O yüzden ben de erkenden buraya gelmek zorunda kaldım."

Benim Jay ile kahvaltı yapmamı mı yoksa başka bir şeyi mi ilginç buldu bilmiyorum ama sorgular şekilde tek kaşı kalktı. "Demek Sunghoon ile beraberler." Başımı onaylar şekilde aşağı yukarı salladım. Haberi yok muydu ki ikisinin beraber olduğundan? "Ne işleri var ki birlikte?"

Ayağımın ucunda elimdeki tostun kokusunu alıp gelen sarı kediyi kucağıma aldıktan sonra sorusunu cevapladım. "Sunghoon hyung kötü hissediyormuş kendisini. Haberin yok mu senin neler olduğundan?" Bir ısırık alıp bıraktığım tostu parçalara bölüp kedinin yemesini sağladım. Aynı zamanda yavaşça tüylerini okşuyordum. Annemlere kaç kere eve kedi alalım demiştim ama annem korktuğu için işi şakaya vurarak "Sen varsın ya oğlum,ne gerek var." diyerek geçiştirmişti beni.

my friend's brother | jaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin