five

3.6K 382 136
                                    

jungwon

Alt katta ablamın olmadığından emin olduktan sonra tişörtümün eteklerini çekiştirerek merdivenlerden indim. Acaba üzerimi değiştirse miydim? Mutfağa girmeden önce holdeki aynadan kendime bakındım. Siyah bol eşofmanımın üzerinde dizlerim birkaç santim üstünde biten yine bol beyaz tişörtümle fazla depresyona girmeye meyilli biri imajı veriyordum. Zaten öyle değil misin? Ne yapmam gerektiği hakkında kararsız kalınca Jay hyung'un yabancı olmadığına karar verip mutfağa ilerledim. Oysaki o da ne kadar hazırlanmıştı, yakışıklı olmuştu.

Dolapları karıştırıp bulduğum cips ve krakerleri uygun kaselere boşalttım. Evi çok uzakta sayılmazdı, herhalde beş, on dakika içinde burada olurdu. Çizgi film izlerken yanında mısırın da güzel gideceğini düşünüp çekmecelerin birinden mısırı çıkardım. Küçük tencerenin içine azıcık yağ döküp, kalçamı mermere yasladım. Belli aralıklarla yanmasın diye mısırları karıştırırken ablam girdi içeri. Beni gördüğü için şaşırmış olmalı ki en başta duraksadı ama sonradan bozuntuya vermeden kendine büyük bir bardağa meyve suyu doldurdu.

"Bunlar ne için?"

"Hiiç, film izliyeceğim." Jay'in geleceğini söylemek bu kadar zor olmamalı. Daha geçen gün yalan söylemek istemediğimi dile getirirken neden yalan söylediğimi bile bilmiyordum. Jay hyung'un geleceğini zaten biliyordu, kendisi davet etmişti.

Bardağını sudan geçirip kenara bırakırken göz ucuyla bana bakıp dudağının kenarını alayla kıvırdı. "Bırakmadın mı hâlâ çocuk filmlerini Jungwon? 16 yaşında bir gençsin sen. Yakında 17 olucaksın, bırak çocukça davranmayı." Hah! Bizim çizgi filmlerimize laf attı Jungwon. Saldır ona! Kaşlarımı çatıp derin bir nefes verdim. Şimdi ablamla tartışma niyetinde hiç değildim. Tamam, benden hoşlanmadığını zaten biliyordum ama ne yapabilirdim ki? Bir kere kardeşi olmuştum. Dayanamıyorsa eğer hiç konuşmamayı seçebilirdi. Böyle gelip sataşarak bana da zehir ediyordu hayatı.

Patlayan mısırları dikkatle boş bir tabağa boşaltıp tezgahın üzerindeki bütün atıştırmalıkları tepsiye dizdim. Ablamın beni son derece rahatsız eden inceleyici bakışları kapının çalmasıyla son bulmuştu nihayetinde. Biri yanımda beni izlerken işimi halletmem güçleşiyor, ellerim birbirine dolanıyordu.

"Hoş buldum." Jay hyung'un sesini duymamla mutfaktan hızlıca ayrılıp hole geçtim. Üzerindeki montu askılığa astıktan sonra ablama sarıldı. Köşede onların birbirlerine sarılmalarını izlerken başını kaldırıp gözlerimizi buluşturdu çok geçmeden. Sakın saçma bir hareket yapma! İç sesimi her zaman olduğu gibi bu sefer de duymazdan gelip aramızda kısa bir mesafe olmasına rağmen elimi kaldırdım selam vermek için. Gülümseyip göz kırparken sırtımı arkamdaki duvara iyice bastırdım.

"Hadi gel odama geçelim." Ablam, daha Jay hyung ile selamlaşmama izin vermeden onu kolundan çekip merdivenlere ilerletti. Film izlicektik ama biz, onun için o kadar hazırlık yapmıştım üstelik. Dudaklarımı araladığım esnada bir şey hatırlamış gibi arkasını döndü. Seni yanlarına çağırmayacaklar, heveslenme. "Fazla ses yapma ayrıca Jungwon."

Jay hyung'un bana baktığını hissetsemde bakmadım. Sinirliydim biraz ona. Belki de kırgın. Bana film için söz vermişken neden ablamla şimdi odasına çıkıyorlardı? Bari beni de yanlarına alsalardı. Çünkü canım gerçekten çok fazla sıkılıyordu.

İkisi cevap vermemi beklemeden merdivenleri çıkmaya devam ederken ben de geri mutfağa gittim. Omuzlarım mutsuzlukla düşmüşlerdi. Büyük bir hevesle hazırladığım yiyecek tepsisini alıp odama geçtim. Kapıyı ayağımla hafifçe ittirip kapanmasını sağlarken yan odadan ikisinin gülüşme seslerini duyabiliyordum rahatlıkla.

"Yine kaldım tek başıma." Yanaklarıma doldurduğum havayı dışarı bıraktım yavaşça. Bir odada yapılabilecek her türlü aktiviteyi yapmıştım sabahtan beri. O kadar sıkılıyordum ki daha zamanı olan ödevlerimi de aradan çıkarmıştım.

Yatağın üzerine attığın telefonuma uzandım. O, arkadaşlarını çağırıyorsa ben de çağırabilirim demek oluyordu bu. Rehberden Niki'nin numarasını bulup kulağıma götürdüm. Yine sessizde bırakmış olucak ki cevapsız kalmıştı çağrım. Sıradaki şanslı kişi Sunoo oldu. Eğer o da açmazsa yalnızlığıma boyun eğmek zorundaydım. Yastığıma sarılıp beni yalnız bırakmayan Tom ve Jerry'mi izlerdim.

"Efendim?"

"Hah, sonunda sen açtın. Ne yapıyorsun?" Yanımdaki tabağın içinden birkaç mısır alıp ağzıma tıktım.

"Oturuyorum öyle. Annem eve yine arkadaşlarını çağırmış, çıkamıyorum odamdan. Çıldırıcam."

Böyle zorlu bir durumun içindeyken bize gelmeyi kabul edeceğini bildiğim için zaferle gülümsedim. "O zaman sana çok güzel bir teklifim var. Bize gelsene. Evde kimse yok. Ablamla ben vardık, o da Jay hyung'u çağırdı. Tek kaldım, yanıma gel."

"Kendimi bu cehennemin içinden kurtarmak için elime fırsat geçmişken istediğin her yere gelirdim zaten. Hazırlanayım ben o zaman."

"Tamam, acele et."

Telefonu kapattığımda keyfim bir miktar daha yükselmişti. İkisinin gülüşme seslerini kafama takmamaya çalışarak Sunoo gelene kadar açıp Tom ve Jerry izledim.

 İkisinin gülüşme seslerini kafama takmamaya çalışarak Sunoo gelene kadar açıp Tom ve Jerry izledim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bu çocuk benim hayatım olmuş arkadaşlar...

saçma bir bölüm olmuş diyenler kendilerini belli etsinler

my friend's brother | jaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin