sunghoon
Oturduğum banktan kalkıp birkaç kere kendi etrafımda döndüm. Tam 45 dakika geç kalmıştı! Zaten çok dakik bir insan değildi Jake ama bu kadar geç kaldığı ilk defa olmuştu.
Telaşla cebimdeki telefonu aldım. Sayamayacağım kadar aramış ve bu arayışlarıma cevap bulamadım diye de telaşlanmıştım. Belki bu sefer açar diye tekrar arayıp kulağıma götürdüm telefonu.
"Ne var be oğlum? Kaç kere aramışsın?""Sonunda Jake!"
"Yalnız sesini yükseltme bana."
Burnumdan derin bir nefes verip ellerimi saçımdan geçirdim. "Nerdesin sen? Tam 45 dakikadır geç kalmanın nedenini açıklayabileceğin bir şey var mı?" Sorun beklemem değildi aslında, tamam normalde planladığımız bir şey varsa dakikasında orada olan biriydim ve diğer çocuklar geç kalsa bir ton laf ederdim ama Jake başkaydı. Telefonlarıma cevap verip nerede, nasıl olduğunu bildirse değil 45 dakika 3 saat beklerdim.
"Geliyorum işte kardeşim, kaldır kafanı da karşıya bak."
Hemen ardından telefonu yüzüme kapatmıştı. Kafamı kaldırıp dediği gibi karşıya baktığımda bana doğru geldiğini fark ettim. İçinde siyah ince boğazlı bir kazak, onun üstünde deri bir ceket ve kot pantolonu ile moda dergilerinden fırlamış gibi gözüküyordu.
"Selam kardeşim."
Elini uzattığında kendime gelip tuttum ve omuzlarımızı çarptık. "E, bizim yenge nerde?" Etrafına merakla bakınıp bana döndü. "Ben de diyorum kesin sevgilisi yanında, artistlik taslayacak ya o yüzden bağırıyor ediyor."
"Daha gelmedi." dedim, geri banka ilerleyip oturduğumda o da çok geçmeden yanıma yerleşti. "Sen nefret edersin insanların geç kalmasından. Ah, doğru ya... Aşk insanın gözünü kör edermiş. E, ne zaman gelicek? Sıkıldım beklemekten." dedi imalı imalı, ama bu yaptığı imanın altında ne yattığını anlayamıyordum.
"Ben seni burda 45 dakikadır bekliyorum Jake." İki dakika durmuş sıkıldım diyordu bir de.
"Yengeyi bekliyorsun o kadar beni de 45 dakikacık beklemişsin zor mu? Kaç yıllık hatrım var yani." Omzunu omzuma çarpıp güldü. Neden bilmiyorum ama o geldikten sonra gerilmiştim. Belki de itirafta bulunacağım içindi, belki de vereceği tepkiyi tam kestiremediğimden. Ama bu kadar zaman boyunca kendi içimde taşıdıktan sonra yorulmuştum.
"Bir şey sorucam, kızdan bizim diğer çocukların haberi var mı yoksa ilk bana söyledin her zaman ki gibi?" Her zamanki givi diyordu çünkü bu zamana kadar Jake'ten hiçbir şey saklamamış kafama taktığım ne varsa ilk onunla paylaşmıştım.
Boşluğuma geldiği için "Hangi kız?" diye sormuş bulundum. "Hangi kız olucak, sevgilin?" Bir sevgilim olduğunu hatırlatmak ister gibi üstüne basa basa konuştu. "Sorun mu var?" Başımı ona çevirip gözlerine baktım. "Tuhafsın sanki. Kız diyorum hangi kız diyorsun. Ha eğer birden çok kız varsa ve söylemiyorsan büyük ayıp edersin." Ciddilikten uzaklaşıp kahkaha attı.
"Jake..." Gözleri bana çevrildiğinde onun gibi gülmediğimi fark edip sustu ve ciddileşti. "Efendim Sunghoon? Ne bu tavırlar ya? Bir gerginsin bir şeysin... Kız da gelmedi daha, nerde bu kız?"
Onun da gerildiğini hissettiğimden dolayı konuyu uzatmamaya karar verdim. Hem uzata uzata bir noktaya varamayacaktım. "Kapat gözlerini."
"Niye?"
"Kapat işte."
Sıkılgan bir nefes verdi ama dediğimi de yaptı. "Neden böyle oyunlara girdiğini, ne yapmaya çalıştığını gram anlamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my friend's brother | jaywon
Fanfico etrafta olduğunda soğukkanlılığımı kaybediyorum ve bu sadece bir hoşlanma mı bilmiyorum ben jiheon'un erkek kardeşine aşığım | jay × jungwon |