Bölüm 3

7K 484 28
                                    

Gecenin şerri yerini gündüze bırakırken horozun ötüşüyle kendime geldim. Zabıtlar dünkü olayı kontrol altına almıştı. Bizde bir saat ya uyumuş ya uyumamıştık.

" Hanım ben şu sütleri dağıtayım."

" Baba ne süt dağıtması,  herkes perişan oldu."

Görmüş geçirmiş olduğu her halinden belli olan yüz ifadesiyle konuştu.

" Olur mu oğlum. İhsan'ın hanımı gebe süt bekler, kaç hanenin çoluğu çocuğu var ben bu sütleri vermesem olur mu hiç. Zaten bu sefer para almayacagım."

Kafamı salladım. O da sabaha kadar benimle nöbet tutmuştu, yorgundu ama yinede dediğini yapacaktı.

" Peki baba ama siz uyuyun ben dağıtırım."

Şöyle bir baktı önce, sonra kafa salladı. Annemi ve kız kardeşimi bırakmak istemiyordu belli ki.

" Peki madem, ama tez gel. Ne olacağı belli olmaz. Saklanan eşkıyalar var dedi komutan."

" Merak etme baba. Tez elden dağıtıp gelirim."

Yorgunluğumu çaktırmamaya çalışarak sütleri sağdım önce. Sonra arabayı yüklenip tüm köyü dolandım.

Dünkü gördüklerim kafamı kurcalıyordu. Bulgar çetesinin tek başına çıkardığı bir karmaşa olamazdı bu,  çünkü konuşulurken civar köylerde de bu tarz eylemler olduğunu duymuştum.

Ben dalmış bir şekilde ardımdan arabayı çekelerken duyduğum inleme sesiyle oluduğum yerde durdum.

Acı bir inleme daha duyduğumda kulak kesilmiştim. Dünkü olaylarda yara almış biri olabilirdi bu. Öyleyse yardım etmem icap ederdi.

Tepenin ardında bir kıpırdanma oldu.

Dikkatli adımlarla yukarıya doğru ilerlediğimde orada olanın bir eşkıya olabileceği gelmişti aklıma. Ama dün saldırıya uğrayanlardan biriyse diye çekip gidemiyordum.

" Kim var orada?"

Yukarıya doğru seslendim ama cevap alamadım.

Kayanın ardında kan içinde kalmış omzunu tutan adamı gördüğümde bir adım geriledim. Yanında tüfek duruyordu. Kafası eğik olduğu için yüzünü göremiyordum, önüne saçları dökülmüştü.

" Yardım et. "

" Kimsin."

Kılık kıyafetine bakılırsa eşkıyaydı bu.

Kafasını birden kaldırdığında yüzünü görmüş oldum. Dünkü eşkıyaydı bu. Dimitri. Geri çekileceğim zaman elinin altındaki tüfeği üzerime doğrulttu. Yüzü harcadığı güç yüzünden kıpkırmızıydı.

" Yardım et."

Yüzümü buruşturdum.

" Bir eşkıyaya yardım etmem!"

Dünkü alevler, bağırışlar hala kulaklarımdayken bir eşkıyaya yardım edecek değildim.

Gözüm başka tarafa kaydığında sırtında da yara olduğunu gördüm. Ölecekti. Kim bilir ölmeden kaç kişinin canını yakmıştı.

Elinde zar zor tuttuğu tüfek yere düştü.

" Ölmek istemiyorum."

Bir adım geri attığımda ayağımın altındaki taşlar aşağıya düştü.

"Şansın varsa ölmezsin, zabıtlara haber vereceğim. "

Ardıma bile bakmadan giderken ardımda acı inleşi duymuştum.

" Müslüman çocigi elbet görüşürüz."

Fersiz sesi kulaklarıma dolduğunda hiç oralı olmadan arabayı sırtlanıp zabitlerin yolunu tuttum. Umarım tüm eşkıyaların kökü kururdu.

Sütçünün Oğlu -GAY-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin