Bölüm 11

5.1K 377 25
                                    

Medya Dimitri ve çetesi

" Biz şehre iniyoruz. Kuruduk kaldık burada."

Yağmaladıkları malları yeme vakti gelmişti demek. Yanımdaki ayı boğanda kendi kendine iyileşmenin bir yolunu buluyordu. Turp gibiydi camış.

" Gece yağma yapacağız. Hazırlıklı olun. Dağıtmayın sakın."

" Sen gelmiyor musun?"

Kafasında ne kurdu bilmiyorum ama üzerini teşkilatlandı.

" Geliyorum. Birazda biz eğlenelim."

Beni bileğimdeki ipten tutup mağaraya bağladı.

"Al şu somunu acıkdıkça kemirirsin."

Elime bayatlamaktan semsert olmuş ekmeği verdi.

Sanki hiç var olmamış gibi ben hariç geri de bir şey bırakmadan gittiklerinde kalakalmıştım. Yarasına sardığı kanlı bez ayaklarımın dibindeydi.

Gittikleri için mutluydum ama geri döneceklerini  sanmıyordum. Belli ki benim burada hayvanlara yem olmamı istiyordu, ya da açlık ve susuzluktan ölmemi.

Bağlandığım yerde debelenip ipin sıkılığını tarttım. Her hareketimde bileklerim sıyrılıyordu. Bileğimi döndürme payı bile bırakmamıştı bana. Dişlerimle gevşetmeye denedim bir süre, ne yapsam ipi gevşetememiştim.  Tek yaptığım ipi kana bulamak olmuştu. Ekmeğide düşürmüştüm bu sırada. Artan kanla aklıma kurtlar düştü. Gece eğer yine buraya inerlerse ilk uğrayacakları yer burası olurdu. Dişlerimi ipe geçirip ipi koparmaya çalıştım saatlerce.

...

Gece olduğunda tahmin ettiğim gibi gelen giden olmamıştı. Ayaklarıma ve ellerime kan gitmiyordu artık, mosmor olmuşlardı. Beni öldüreceğini hep biliyordum ama bu şekilde olacağını tahmin etmemiştim.

Uluma sesi duyduğumda gözümü kapattım sımsıkı. Ailemin yas tutacagı bir naaşım bile olmayacaktı.

Uluma sesi daha da yaklaştı. Bu sefer kurdu vuracak bir eşkıya da yoktu. En çokta bundan nefret ediyordum. İnsafı olmayan eşkıyanın tekinden medet ummaktan. Sanırım böylesi daha iyiydi. Onun suratını bir kez daha görürsem lanetleneceğime inanacaktım.

Korka korka mağaranın girişine baktım. İçten içe o günkü gibi iki parlak göz görmeyi bekliyordum.

Uluma sesleri artmıştı. Birden fazla kurt inmiş olmalıydı. Titremeye başladım. Art arda silah sesi duyana kadar açmamıştım gözümü. İçeriye nefes nefese biri daldığında gerilemeye çalıştım refleks olarak,  ama her yerim uyuşmuştu, güçsüz düşmüş kan kaybetmiştim. Ellerime bakamıyordum bile.

" Ölmemişsin."

Bunu sanki hayıflanır gibi söylemişti. Ölmemi beklemişti. Hiç sesimi çıkarmadım. Besbelli lanetlenmiştim.

Gelip ellerime uzandığında inledim. Berbat haldeydim. Yüzüne bakmıyordum. Ne kadar inat etsem, ne kadar savaşsam en büyük zararı hep ben almıştım. Oluruna bırakacaktım ama elime geçen ilk fırsatta harekete geçecektim. Çabasız durmak kanımda yoktu.

" Dilini mi yuttun?"

Ellerim ve ayaklarımı çözdüğünde yana devrildim.

" Kalk burada kalamayız."

Diğer eşkıyalar yağmada olmalıydı. Konuşurken öyle demişlerdi. Ailemin zarar görmemesi için dua ettim.

Bir an bileğime yapışınca acı bile hissedemez olduğumu farkettim. Tamamen uyuşmuştum. Korktum bir an. Elimi hareket ettiremiyordum.

" Kıpırda! Kurtlara yem mi olmak istiyorsun sütçünün oglu?"

Bir an yüzüne baktığımda afalladığını gördüm.

" Hareket edemiyor musun?"

Bir şey söylemedim.

" Kahretsin! Ne olurdu ölmüş olsaydın."

Dimitri'yi anlamıyordum. Ne yaptığını kendinin bildiğine bile emin değildim.

Beni sırtına baş aşağı geleceğim şekilde attığında neredeyse kusacaktım.

"Şansıma tükürayım. "

Al benden de o kadar.

Sütçünün Oğlu -GAY-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin