Bölüm 13

4.9K 374 64
                                    

Bir saattir uykuya direnerek onun uyumasını bekliyordum ama gözlerini kapamış olsa bile nefes seslerinden hala uyanık olduğu belliydi.

" Zıbarasın bre sütçinin ogli."

Aniden konuşmasıyla irkilsemde istifimi bozmadım.

Sanki yanımda bir aygır varken uyumam mümkünmüş gibi bir de bed sesini dinliyordum.

" Adem ve Havva'nın ne alakası var. Neden birlikte yaşayamayalım?"

Uykum açılsın diye aklıma takılan şeyi ortaya atıvermiştim. Hiç sesi çıkmayınca artık kan gitmeye başlayan ellerimle yastığı alıp kafasına attım.

Anında doğrulup yaba gibi elini boğazıma sarmıştı. Sıkıyordu ama nefesimi kesmiyordu.

" Senin canını almıyorum diye mi bu çenebazlığın?"

Gözümü bile kırpmadan tüm nefretimle baktım gözlerine.

"Nefesimi kesmediğin her güne lanet edeceksin!"

"Ediyorum zaten!"

Sesi dişlerinin arasından bağırır gibi çıkmıştı. Aniden boğazıma sert bir baskı uygulayıp elini geri çekti.

Refkleks olarak derin bir nefes alıp elimi boğazıma sardım.

Kızgın olmam gereken yerde sakindim.

" Seni anlamıyorum. Ben sıradan bir köylüyüm. Öldürmüyorsun. Bırakmıyorsun. Benden alabileceğin, sana verebileceğim hiç bir şey yok. Ne istiyorsun benden?"

" Seni bıkamam hepimizi gördün. Ben bıraksam diğerleri sağ komaz. Öldüremem çünkü.."

Duraksayıp eliyle yüzünü sertçe sıvazladı.

" Çünkü?"

Ses tonum meraklı bile değildi, öylesine soruyordum.

" Çünkü ben lanetliyim bre müsliman çocigi, kendimi bildim bileli lanetliyim ben."

Bana bakmadan dışarıya çıkıp kapıyı sertçe kapattığında yerimde doğruldum. Besbelli zırdeliydi bu eşkıya. Bana eşkıyanın bile aklı noksanı düşmüştü.

Odayı incelemeye başladım hemen. Odanın penceresi yoktu. Pis bir yatak, pis çarşaflar bir masa bir sandalye ve bir sürahi vardı.

Ayağa kalkıp kendim tarttığımda daha iyi olduğumu gördüm. Deli manyak hem ölüme sürükleyip hem yaralarımı sardırmıştı.

Sürahinin içi boştu onu alıp kafasına geçirebilirdim. Başka bir şansımda yoktu zaten.

Kapının önünde değilse işim daha bir rahat olurdu.

Kapıyı araladığımda yine o bed sesi duydum.

" Azmayasın sütçinin ogli. Azmayasın."

Kapının ardına oturmuştu hanzo.

" Tuvaletim geldi benim."

" İşe altına bre. Lazımlık mı tutayım sana."

Senin suratına eşekler işesin.

" Tuvalete gitsem yeter."

Ağzından bulgarça kelimeler saçıldığında bana dümdüz gittiğini anladım.

O kapıyı açarken geriye çekiyip sürahiyi iyice kavradım. Tam içeri girmişken elimi geriye çekip ona doğru savurduğumda bileğimden tutup suratıma osmanlı tokatını geçirdi.

Nevrim dönmüştü. Ağzımda kan tadını hissedebiliyordum.

" Sen tereciye tere mi satarsın. Ben sana azmayasın demedim mi müsliman çocigi. Öldürteceksin en sonunda kendıni."

Söylene söylene kolumun bandajlı yerinden sıkıca tuttuğunda acıyla inledim.

" Sana iyilik yaramıyor. Seni dağ paklar. Fazla geldi sana burası."

Beni sürüklemeye başladığında birinin seslendiğini duydum.

" Dimitri, Valmir ve çetesi geldı. "

"Na mayka ti putka ta.*"

Bana bakmadan kolumu bıraktığında bir adım öne çıktı.

" Tek başınasın sütçinin ogli. Yaşarsan seni bulurum. Ölürsen, kendimi şanslı sayarım."

Beni ardında bırakıp ilerlediğinde afallamaya vakit bırakmadan aşağıya inip kapıya ilerledim ama çıkamadan bir el enseme yapışıp yerle buluşturdu bedenimi.

" Valmir bu oğlan müslüman, Dimitri'nin elindeydi. Bu buradaysa o da buradadır."

Sesini tanımıştım. Bu Dimitri'nin çetesindendi ama belli ki aralarında ihanet vardı. Yağmacı eşkıyalardan başka bir şey beklenmezdi zaten.

" Dimitri burada mı?"

Bana sorduğu soruya cevap veremeden hancının yakasına yapıştılar.

" Dimitri burada mı hancı?"

" Yok beyim. Buradaydı ama gitti."

Sertçe yakasını bıraktı adamın.

" Arayın her yeri, buradaysa önüme getirin. Bizden çalmanın hesabını sandığımızdan daha çabuk soracağız belli ki."

Ah Dimitri, başın beladan kurtulmadığı gibi her vukuatında ben okkanın altına gidiyordum.

" Bunu ne yapalım?"

Keşke bu dedikleri ben olmasaydım.

Çenemden tutup evirip çevirdiğinde yüzüne tükürüp üzerine atılmamak için kendimi zaptettim. Sırf Dimitri'nin inadına ölmeyecektim.

" Dimitri niye bunu yanında gezdiriyor? Niye ardında bıraktı?"

" Buna haber uçtuysa bizi oyalamak için bırakmıştır."

" Cin fikirli herif bu Dimitri bre. Öldürün gitsin. Hancı, şarap getir."

Yine kapıya doğru atıldığımda kafama bir silah dayandı.

" Çok bile yaşadın bre müslüman çocıgi. "

Aynı anda kapı bir at tekmesiyle kırıldığında silahta ateşlenmişti.

Dikkatlerin dağılmasıyla hamle yaptığım için mermi boşa çıkarken atın üzerindeki Dimitri'yi gördüm. Pencereden kaçıp geri gelmiş olmalıydı.

Hana atla dalmıştı. Tam da ondan beklenecek bir hareketti.

Atı adamların üzerine sürdüğünde silahıyla ateş etti. Ellerimi başıma siper etmiştim .

Bana doğru gelip kolunu belimden geçirdiği gibi atın üzerine çuval gibi attı.
Silah sesleri artarken atı çıkışa doğru dört nala sürmeye başladı.

" Ölmemişsin!"

Sesi çok kızgın geliyordu. Ölmediğim için yine papara yiyordum.

" Kusura bakma, ecele söylerim erken gelir bir dahakine."

" İyi edersin!"

Artık canımı kaybetmekten korkmuyordum.

Aklımı kaybetmekten korkuyordum.

Geçen bölüm Mahmut'la Dimitri'nin diyaloğunda ipuçları vardı. Anlayan oldu mu acaba?

Sütçünün Oğlu -GAY-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin