- İnan bilmiyorum Natalie.
Sıkıntıyla konuştuğumda üzgünce bakışlarını kaçırdı.
Element kontrolünden sonra serbest bırakılmıştık. Biz de hava almak ve okulun dışını gezmek için bahçeye çıktık.
- Ama bu çok saçma geliyor İsabella. Ne yaptığını gördüm. Böyle olması çok anlamsız.
- Bundan kimseye bahsedemeyiz Natalie yoksa neler olabileceğini biliyoruz.
Elini ağızına götürüp fermuarını çeker gibi yaparken ben de gülümseyerek onu izledim.
O sırada birinin omuz atmasıyla geriye sendelerken kaşlarımı çatarak arkama döndüm.
- Dikkat edermisiniz!
Kız sırıtarak bana döndüğünde yapmacık bir şaşkınlıkla yanıma yaklaştı.
- Aaaa bakın burda kim var? Element sahibi olmayan bir elementa(!) ah ne kadar acınası değil mi?
Ben hala ona bakarken o Natalie dönerek
- Senin yerinde olsam kardeşimden utanırdım. Ne de olsa ailenin yüz karası.
Ben onu baştan aşşağıya incelerken yakasında bulunan su krallığının veliaht amblemi ile gözlerim parladı.
- Emin olun prenses sizden çok daha iyi bir insani kişiliğe sahibim. Asıl halkınız için durum çok üzücü. Ne acınası değil mi?
Yanındaki oğlanlar ve kızlar bıyık altından gülerken. Arkadaki oğlanın rahatsız edici bakışları üzerimde geziniyordu. Daha sonra işini bitirmiş olcakki dudağının yanı kıvrıldı.
Aklımı saran düşüncelerle yüzümü buruşturarak baktım suratına. O da hemen kaşlarını çatmıştı. O sırada ciyaklayarak su prensesi konuştu.
- Sen kimsin? Ne haddine benimle böyle konuşmak!
Düz bir ifadeyle suratına baktım ve gülümsedim.
- Bu akademi sınırları içerisinde her öğrenci eşittir prenses. İsterseniz bir kraliçe olun veya üst düzey bir yaşam formu, ne olursa olsun bu sınırların içerisinde eşitiz. Siz beni nasıl aşşağılama cürretinde bulunursanız ben de kendimde kendimi savunma hakkı bulurum.
Diyerek son kez hepsine bakıp arkamızı döndük ve ilerledik.
- Sıkıntı yaşayacağız galiba.
Gözlerimi devirerek derin bir nefes aldım.
- Cidden Natalie kimseyle uğraşamam. Şuan daha ciddi sorunlarımız var.
- Haklısın...
- Neyse morelimizi bozmayalım. Gel odamıza çıkalım eminim iyi insanlarla da tanışıcağız.
...
Odaya çıktığımızda içeriden bağırış sesleri geliyordu. Natalie ile birbirimize tereddüt içerisinde bakıp kapıyı açtığımızda karşımızdaki manzara, dehşet vericiydi.
Yataklar dağılmış, valizler sağa sola atılmıştı.
- Kes sesini Elenor!
- Hayır sen kes Maria! Her zaman seninle kavga etmek zorunda olduğuma inanamıyorum! Kim bizi seninle aynı odaya koydu ki?! Ah tanrım...
Bizim odaya girdiğimizi fark etmemiş olsa gerek bir köşede durup onları izliyorduk.
- O yatak benim!
- İlk ben geldim Maria kendine gel ilk kapanındır her zaman!
- Ne alaka? Ne zamandan beri var bu kural!? Ve neden benim haberim yok!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VARİS: KARANLIK ÇAĞ
FantasyGökkubbenin aydınlattığı topraklarda yükseldiğimde, karanlığa bulanmış zihinler teker teker diz çökercek...