Kraliçe Natasha yaşlı gözlerle içeriye girerken arkasındaki yardımcılar ona endişe ile bakıyorlardı.
- Kı-Kızım...
Şoka girmiş şekilde bana bakıp durmadan aynı şeyi sayıklıyordu.
Arkasından küçük bir erkek çocuğu koşarak Kraliçe'nin eteklerine yapıştı.
- Anne!
Dediğinde ise nefesim tutulmuştu. Kraliçe Natasha hala aynı durumda iken çocuk o ağladığı için ağlamaya başlamıştı.
Ben de ayağa kalkarak yavaş adımlarla Kraliçe Natasha'ya yaklaştım. O hala beni izlerken atılıp bana sarıldı. Sarsılarak ağlarken saçlarımı okşuyor ve yanağımı öpüyordu. Kokusu beni mest ederken ben de ona sarıldım. Gözümden yavaşça yaşlar inerken.
Çocuk ıslak gözlerle ve şaşkınca bize bakıyordu. Ayrıldığımızda geri çekilip yüzüme baktı. Her zerresine.
- Çok özür dilerim. Seni bıraktığım için. Korktuğum için...
- Bu senin suçun değildi...
- Hayır öyleydi!
Diyerek tekrar sarıldı. Küçük çocuğun gözleri gri bir şekilde parlarken bir hava akımı bedenimi ittirerek beni duvara yapıştırdı.
- Annemden uzak dur!
Sersemlemiş bir şekilde çocuğa bakarken Kraliçe de şokla oğluna döndü.
- Adrian!
Adının Adrian olduğunu öğrendiğim çocuk hala öfke ile bana bakıyordu.
- Seni koruyacağım anne!
Dedi ve hızla üzerime atıldığında ellerimi kendime siper ettim.
Ona zarar vermek istemiyordum zaten istesem de yapamazdım. Her ne kadar o gece güçlerimi kullanmış olsam da nasıl yaptığım hakkında bir fikrim yoktu...
Gelecek atağa karşı kendimi hazırlarken Arthur'un bana seslenmesi ile gözlerimi açtım.
Karşımda sudan zincirlerle bağlanmış çocuk hareket etmeye çalışıyordu.
Kraliçe çocuğun yanına ilerleyerek yüzünü avuçladı.
- Sana hep birinden bahsetmiştim hatırlıyor musun?
Çocuk sakinleşirken Arthur da suyu geri çekmişti.
Kraliçe'nin sorusu üzerine kafasını olumlu anlamda sallıyıp
- Bir bebek!
Kraliçe gülümseyerek bana baktı.
- Evet o bebek bu abla. O senin ablan...
Çocuk şaşkınca bana baka kalırken ben ne diyeceğimi bilemez şekilde etrafa bakındım. Arthur da gülümseyerek bana bakarken bakışlarımı ayaklarıma indirdim.
O sıra da yanıma yaklaşan adım sesleri ve çenemi kavrayan bir el yüzümü yukarı kaldırmıştı.
Kral Andrew karşımda dururken gülümseyen suratına karşı dolan gözlerimle ben de gülümsedim.
- Aynı büyük annene benziyorsun. Başını bir daha eğme dik tut. Sen benim kızımsın...
Gülümsemem büyürken eğilip alnımdan öptü. İçim huzur ile dolarken görüş açıma giren ufaklıkla oraya döndüm.
- O benim ablam mı baba?
Annesinin dediği yeterli olmasa gerek babasının da doğrulmasını istiyordu. Ben ise bir kardeşimin olduğunu bilmenin heyecanını yaşıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VARİS: KARANLIK ÇAĞ
FantasyGökkubbenin aydınlattığı topraklarda yükseldiğimde, karanlığa bulanmış zihinler teker teker diz çökercek...