İleriki zamanlarda olsa da izlesek dediğim bir sahne.
•••
İlerleyen zamanlarda Veysel çekirdek ailesi ve abisiyle birlikte güzel bir pazar kahvaltısı yapmak ister. Sabah erkenden hazırladığı kahvaltı sofrası Cemile'ye de Kenan'a da sürpriz olmuştur. Ayrıca Kenan'ın Veysel üzerindeki olumlu etkisi de Cemile'nin dikkatini çeker ve bunu Kenan'la paylaşır...•••
“Yüklerimizi paylaşalım”
Veysel elindeki üçüncü tabağı da masaya yerleştirdikten sonra son kez masaya bakıp eksik bir şey olup olmadığına dikkat kesildi. "Oldu galiba he?" dedi onay alır gibi. Sonra yanındaki sedirde kendi kendine kıpırdanıp oynayan kızına dönüp gülümsedi. İncecik sesiyle onay alır gibi "Di mi kızım," dedi. Elini beline koyup kendi kendini ikna eder gibi başını salladı aşağı yukarı. "Oldu oldu."
Üstünde sebepsiz bir enerji, yüzünde gecenin yorgunluğuna rağmen tatlı bir tebessüm vardı. Mavi gözlerinin kan çanağına döndüğü bir sabah ilk defa öfkesine değil, sevincine ve heyecanına yenilmek üzereydi. İnce ince kıyılmış patates kızartması ve hafif acılı menemeniyle iştah kabartan bir kahvaltı hazırlamıştı. Masayla işi bitince Yağmur'a doğru eğilip kızını kucağına aldı. “Gel bakalım babaya!”
Alnına dudaklarını değdirip ateşine bakmayı da ihmal etmedi. Yağmur birkaç gündür huzursuzdu. Arada bir ateşi çıkıyor, sık sık kusuyor, ağlıyor ve geceleri uyutmuyordu. Kenan, hava değişiminden soğuk aldığını söyleyip birkaç ilaç vermişti. Ancak Cemile'yle Veysel'in telaşı bir gram azalmamıştı. Dua kuşları hasta olacak ve onlar da rahat bir nefes alacaklardı, öyle mi? Mümkün değildi. Kenan'ın verdiği ateş düşürücü ilaçlar iyi gelmiş olacak ki Yağmur bu sabah biraz daha keyifli uyanmıştı. Elini alnında ve yanaklarında gezdirip terleyip terlemediğini kontrol ederken Yağmur'un dilini çıkararak gülmesi, Veysel'in de yüzünü güldürmüştü. Yanağına tatlı bir öpücük bırakıp işaret parmağıyla burnuna dokundu.
“Bakıyom bugün keyfin yerinde, cadı!” Yağmur babasının kucağında kollarını bir aşağı bir yukarı sallayıp cıvıl cıvıl sesler çıkarırken kapı çaldı. Veysel Yağmur'u kucağından indirmeden kapıyı açmaya koyuldu. "Cadı senii!”
“Hiii aşkımm!” Kapıyı açar açmaz karşısında Yağmur'u gören Kenan, yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirip ellerini Yağmur'a uzattı. “İnsan şu güzelliğe cadı demeye utanır be, ayıp ayıp,” dedi Veysel'e kinayeli bir bakış atarak. Sonra tekrar Yağmur'a dönüp gülümsedi. “Di mi amcacım?” Yağmur'un ne için olduğu bilinmeyen mırıltıları Kenan'ı haklı çıkarmaya yetmişti. "Bak, nasıl da biliyor," dedi Veysel'e kaş göz işaretleri yaparken. Veysel “Bilir, bilir benim kızım,” derken gülüp kapının önünden çekildi.
“Hoş geldin abi.”
“Hoş buldum Veysel'im.” Kenan içeri girdiğinde elindeki fırın poşetini masanın köşesine bıraktı. “Gelirken fırının önünden geçiyordum. Mis gibi tereyağlı çörek koktu, sabah sabah güzel gider diye düşündüm.” Güldü Veysel.
“İyi düşünmüşsün, kesene bereket.” Kenan arkasındaki sedire otururken bir süre etrafa göz gezdirdi. Musa sabahtan kasabalının muayenesini yapmak üzere evden çıkmıştı. Veysel de Kenan'ı kahvaltıya çağırmıştı. Uzun zaman sonra belki de ilk defa kendisine yakın hissettiği insanlarla, kendisini ait hissettiği bir evde güzel bir pazar kahvaltısı yapacaktı. Boynunu bükerek, çekinerek, bir dakika sonra işiteceği lafları düşünerek değil; ailesiyle edeceği sımsıcak sohbetler eşliğinde bir kahvaltı. Bunu en çok o hak etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönül Dağı || İçimizde Kalanlar (One Shot)
Short StoryGönül Dağı'nda yazılmasını istediğim fakat ne yazık ki ısrarla yazılmayan bazı detaylar. Özellikle Cemile ve Veysel cephesi için geçerli bu. Dizinin benim nezdimde en doğal ve en nahif çiftinin bu kadar görmezden gelmesi yakındığım bir durum. Çünkü...