Sarp ağlayarak ağaç eve gidiyordu.
Oynadığı bir çocuk onu ittirmişti o da yere düşmüştü ve canı çok acıyordu.
Neden ağaç eve gittiğini bilmiyordu. Sadece öyle yapmak istemişti. Ama ya değişik gözlü çocuk onun ağladığını görünce bebek olduğunu söylerse?
Bunu düşününce daha çok ağlamaya başladı Sarp.
O sırada Akın dal ve yaprak sesleri duyunca dün yaptığı planı uygulamak için görünmeyeceği bir yere saklandı.
Sonra adım sesleri yaklaştıkça artan ağlamalarla kaşları çatıldı. Neden ağlıyordu ki?
Sessizce ağaç evden çıkıp bir ağacın arkasına saklandı ve tatlı çocuğun gelmesini bekledi.
Onu görünce çok üzülmüştü. Gözleri kıpkırmızı olmuş yüzü de gözyaşlarıyla ıslanmıştı.
Sarp ağaç eve geldiğini görünce çocuğun orada olup olmadığına baktı. Onu görmeyince rahatlamıştı ama her an gelebileceği için durduramadığı hıçkırıklarını bir eliyle ağzına bastırarak tutmaya çalıştı. Diğer eliyle de gözyaşlarını silse de yenileri geliyordu.
Sonra bir ağacın altına oturup sakinleşmeye çalıştı. Ama bir türlü duramıyordu ki.
"Neden ağlıyorsun?"
Sarp duyduğu sesle çok korkmuştu. Onun bebek olduğunu düşünecek ve beraber yapboz yapmaya asla izin vermeyecekti!
"A-ağlamıyorum."
"Kör değilim. Adın ne?"
"S-sarp. Senin?"
"Akın. Dizine n'oldu?"
"Demir beni itti ve yere düştüm."
"O kim?"
"Arkadaşım."
"Arkadaşlar birbirlerini itip yaralar mı?"
"Hayır ama o sinirliydi."
"Sinirli olunca affedilir mi?"
"Hayır yani evet. Of ben bilmiyorum ki."
"Bence yaptığı çok kötü ben onlarla arkadaş olmam."
"İyi de benim başka arkadaşlarım yok ki. Demir ve onun arkadaşlarıyla oynuyorum sadece."
"Benimle oyna."
"Gerçekten mi?"
"Evet ama ondan önce dizindeki yara enfeksiyon kapmasın, gel benimle."
Sarp kalkıp Akın'ın arkasından yürüdü.
"Çok acıyor mu? Yürüyebiliyor musun?"
"Acımıyor, yürüyebilirim."
Sarp sonunda o merak ettiği ağaç eve girebilecekti. Önce köprüyü geçtiler sonra içeri girdiler.
Her yer yapbozla doluydu! Bazıları bitmiş ve çerçeveletilmişti. Bazıları tam bitmemişti.
Akın annesinin ne olur ne olmaz diye koydurttuğu ilk yardım çantasını aldı ve içinden yarayı temizlemek için bir şeyler aldı sonra da sargı bezi aldı.
"Yat."
"Nereye?"
"Yatağa."
"Ama annem başkasının-"
"Benim için önemli değil yat."
Aslında önemliydi. Akın kimseyi buraya almazdı. Ailesi bile zar zor girerdi. Hele yatağına kimseyi yatırmazdı. Biraz iğrenirdi bundan.
Sarp yatınca dizindeki yarayı temizleyip sardı.
"Acıdı mı?"
"Biraz."
Akın Sarp'ın dizine eğilip öptü.
"Geçti mi?"
Sarp çok utanmıştı. N'apıyordu bu çocuk!
"Evet. Teşekkür ederim ben gideyim."
"Benimle yapboz yapamaz mısın?"
"İzin verir misin?"
Sarp kaşlarını merakla kaldırmış dudaklarını büzerek sormuştu.
"Elbette. Gel hadi. Bunu yapamadım bir türlü yardım eder misin?"
"Ben çok anlamam ama beraber yapabiliriz."
Yaklaşık 1 saat kadar yapboz yapmışlardı. İşin doğrusu bu değildi. Akın, Sarp'ın kaşlarını çatıp dudaklarını büzerek parça arayışını ve bir parçayı koyarken fark etmeden dilini dışarı çıkarmasını izliyordu.
Akın nereye ne geleceğini biliyordu.
"Ben sana vereyim sen dene olur mu?"
Dayanamayıp böyle demişti. Sarp yapamadıkça sıkılacak ve gitmek isteyecekti. Onun gitmesini istemiyordu.
Anlamasın diye iki tane yanlış parça veriyor sonra doğrusunu veriyordu.
Sarp her seferinde heyecanla "Bak! Bak oldu!" diyordu.
Akın da onun heyecanına ortak olup her seferinde yumruğunu uzatıyordu.
Sabaha kadar onunla yapboz yapabilirdi. Hoş, tek başına da yapıyordu ama ilk defa bu kadar eğlenmişti!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağaç Ev (bxb)
Short Story[Tamamlanmıştır (×3)] Onun iki gözünün rengi de farklıydı. Diğerinin ise... diğerinin ise öyle özel bir özelliği yoktu. İyi okumalar,