Yine o soğuk Şubat ayı ve ben ellerimi nefesimle ısıtarak eve doğru büyük adımlarla yürüyordum.Hava soğuk olduğu için etrafta da pek fazla kimse gözükmüyordu.Hocalı abidesinin karşısından geçerken bir kızın dizlerini karnına çekip oturduğunu ve başını ellerinin arasına alıp ağladığını gördüm.Dayanamayıp yaklaştım.
-Hanımefendi bir sorun mu var? Size nasıl yardım edebilirim?
Başını kaldırıp yüzüme baktı.Masum ve ağlamaktan kızarmış gözlerinden birisine karşı kin beslediği görünüyordu.Gözyaşları sanki yüreyime akıyordu.Karşısında oturdum ve dedim:
-Sizi dinlemeye hazırım.Lütfen ağlamayın.
Boğuk bir sesle konuşmaya başladı:
-Yine o 4 gün yaklaşıyor ve ben yine defalarca öleceğim.Dünyaya kız olarak geldiyim için yaradanı lanetliyorum!
13 yaşım vardı.12 yıl geçirdiğim o güzel kış mevsiminin 13-cü yılını yaşıyordum.Ama qaliba bu kış daha sert geçecekti!
Savaşın ne olduğunu tam olarak anlamıyordum.Ama her şey "keşke o sabah hiç başlamasaydı" dediyim gün deyişti...Her taraf bembeyaz ve hava çok soğuktu.Sıcak evimizde birlikte kahvaltı ediyorduk.Birileri kapıyı ayaklarıyla vurdu.Ses hepimizi korkuttu.Babam kapıyı açtı ve o an silahın arkasıyla onun göğüsünden vurdular.Babam dengesini kaybetti ve yere düştü.
Sora silahlarını bize doğrultarak dışarıya çıkmamızı emr ettiler.Bizi evimizin önündeki meydana doğru götürüyorlardı.Daha çok kadınlar ve çocuklar olduğu yere getirdiler.Mermiler havada oynuyordu ve sanki dikkat etmesek o merminin biri alnımızdan deyecekti...
Bir kaç dakika sonra askeri araçlardan 20 kişi indi.Silahlarını bize taraf doğrultarak yaklaştılar ve arabalara binmemizi emr ettiler.Ormanın yakınlığındakı askeri hisseye getirdiler.Araçlardan indik ve o an gördüklerime şok oldum.Dörd bir yanda işgence vardı.Kadınlara tecavüz ediliyordu,erkekler dövülüyordu.Bir az sonra diğer arabalarda geldi.Bu arabadakı kişilerin hepsi erkekti.Babamı aradı gözlerim ama bulamadım.
Her kes aç ve susuzdu.Bense korkutan ölecektim.Sanki küçük bedenimi insanlar arasında unutmuştular ve bu beni teselli ediyordu.Küçük olmam avantajmış gibi...
Karanlık çökünce bizi askeri araçlara bindirip ormanın içine doğru götürdüler.Yolda gördüklerim dehşetti.Sanki şehre bulutlardan yağmur değilde,kan yağmıştı.Düşman ordularının askerleri yerde yatan insanları kontrol ediyorlardı.Hareket ve ses olursa hemen ateş edip öldürüyorlardı.
Daha önce gömediğim bir yere getirdiler bizi.Burda da çok insan ve bu insanlara edilen aynı işgenceler vardı.İnsanları diri diri yakıyorlardı.Bazı erkekler herhangi kadını korumak istediyinde,onlara ateş edip öldürüyorlardı.Bir kaç dakikaya 20 erkek öldürülmüştü.Erkeklerin çoğu kadınlara karşı o işgenceyi,o manzaranı görmemek için sanki itiraz edip öldürülmeyi üstün tutuyordu.İnsanlık tarihinin o manzarayı görmeğe hazır olmadığına eminim!
Olanları görmemek için ölmek istiyordum.Beynimi uyuşturmak,uyumak,yok olmak istiyordum.Genç kızlara babalarının gözünün karşısında tecavüz ediyor ve korku filmlerindeki oyuncular gibi kahkaha çekiyorlardı."Ölüme mahkumsunuz.Soyunuzu kurutucağız,karnınızda bizim oğullarımızı taşıyacaksınız"deyip,kadınlara,kızlara saldırıyorlardı.
Gözümün karşısında hamile bir kadının karnını yırtıp çocuğunu çıkarıp ocağa attılar.O manzarayı görünce ben kendimi kaybetmiştim,yere yığılıp kalmıştım.Gözlerimi açınca başımın üstünde gözyaşlarıyla annemi gördüm.Kıyamam ki ben ona,ağlıyordu benim meleyim.Gözlerinden akan yaşa kurban olurum canım annem...
Orada 4 gün kaldım ve geriye çok az sayda insan kalmıştı.Bu 4 günde bana,anneme ve bir kaç kadına dokunmadıkları mucize olmalıydı.
Karanlık,kötü kokulu odanın bir köşesinde sıkılmıştık.Az sonra ayak sesleri duyduk.Annem beni sımsıkı bağrına basmıştı.Sanki elinde olsa yeniden rahmında saklayacaktı.Öyle titriyordu ki.Ama titremesi boş yere değildi.Çünki o ayak sesleri bize taraf geliyordu ve iki el beni annemden kopardı.Melek yüzlü annemin nalesi nerdeyse göğe çıkacaktı onu daha önce böyle görmemiştim.Beni neden götürdüklerini anlamıyordum.Ağlıyor,bildiyim tüm yalvarışları ediyordum,beni götürmemeleri için,beni annemin kucağından ayırmamaları için !
Koridor boyunca beni ite ite bir odaya attılar.Sakinleşmeye çalışıyordum.Oda diğer odalardan temiz ve daha düzenliydi.Qaliba rutbeli birisinin odasıydı.Bir kaç dakika sonra ağır adımlar işitilmeye başladı.Kalın bir ses "Onun kızı mı?" sorusunu verip,cevap almadan içeriye girdi.
Uzun boylu,kilolu,45 yaşlarında,sakallı,saçında çok az beyaz tüyleri olan adamla göz göze geldim!Tiksindirici gülümsemesiyle yüzüme baktı.Kafesten kaçan vahşi hayvan gibi üzerime şığıdı.
Sadece elimi yüzüne atıp,tırnağımla yüz derisini koparmaya fırsat bula bildim.Çünkü anında beni saçlarımdan tutarak duvara vurmuştu.Bedenim sızlıyordu sanki araba altında kalmıştım.Dişim kırıldığı için ağzım kan içindeydi.Alnımdan akan kan da yüzümden süzülerek gözüme dolmuştu.Kendime gelip kan dolu gözlerimi açınca karnımdakı feci ağrı bütün acılarımı unutturmuştu!Bedenim uyuşmuştu.
Şimdi daha iyi anlıyordum annemin neden o kadar nale çektiyini!
Artık küçük kız çocuğu değildim,tecavüze uğramış,hissi alınmış,hem bedenine,hem ruhuna,hem geleceyine tecavüz edilmiş kadın!
Kendime gelmeden aynı "adam" dahil diğer askerlerinde tecavüzüne maruz kaldım.O iyrenç "adam" bana "sizi böyle mahv etmek lazım"diyordu.
Bedenim siqara yanıkları,içim parçalanmış halde daha ne kadar dayana bilirdimki? Bazen sanıyordumki yaşadıklarım kötü bir kabus!
Ölmeyi çok istiyordum.Zaten ölüden de bir farkım yoktu.
Kurtuluşumda böyle oldu.Ölü zannederek diğer cesetlerle birlikte dereye atmışlar.Daha sonra öyrendimki bizim askerlerimizden biri nefes aldığımı görmüş,beni Ağdamdakı hastahaneye götürmüş.Bir kaç yıl konuşamadım.
Bedenimdeki yaralar sağaldı ancak izleri hem bedenimde hem de ruhumda kaldı.O günden itibaren kokular barıt,renkler kırmızı,siyah,sesler silah ve bomba sesleri oldu...
Aynanın karşısında durduğum zaman siqara izlerini görüp bedenimden iyrendim.Başımın sağ tarafında o gün kökünden koparılan saçımın yerini gördüğüm zaman yüzümden iyrendim.Feryadımı kimse duymadığı için kulağımdan gitmeyen sesimden iyrendim!Kadın olduğum gün,kadınlığımdan iyrendim!Kadınlığı redd ettim!
Donup kalmıştım.Sanki boğazımda yutamadığım bir düğüm vardı.Gözyaşlarımı saklıyamıyordum.Bu vahşilik,bu soykırım!...Sanki kalbimde bir burukluk vardı,konuşamıyordum.Sadece " Hər kəs layiq olduğunu yaşayacaq!Unutma heç kim unudulmur,heç nə yaddan çıxmır!"diye bildim.
O güzel gözleriyle gözlerime bakarak "Ben Karabaği,Hocalını,canım memleketimi çok özledim" dedi.Hiç bir zaman görmediğim,hasretiyle yaşadığım Karabağımızın güzelliklerinden,tertemiz havasından,şifalı suyundan,bereketli topraklarından,cennete benzer yurdumdan bahs etti...
Karanlık düşmeğe başladı,ayrılma zamanı gelmişti.Oturduğumuz yerlerden kalkıp vidalaştık ama Karabağda görüşmek dileği ile...

KAMU SEDANG MEMBACA
"Başlanğıclar"
Fiksi RemajaZamanımız az ola bilər,biz bacardığımızı edək.Bəzən gec olar,bəzən də olmaz.Amma nəsibimiz mütləq XEYİRLİSİ olar...