Kanadından vurulmuş kelebeğim, bitmiş durumda,
Yaralı kanatları, bu hayata uçamayacak halde.
Kanadından vurulmuş kelebeğim, acı içerisinde,
Umutsuz gözleri, bir daha açılamayacak şekilde.
Kanadından vurulmuş kelebeğim, tükenmiş halde,
Sessiz serzenişleri, karışmak üzere geceye.{Vaveyla 3 Yıl Önce}
Umut etmek çok mühimdi. Her daim umut edebilmeliydi insan, her daim bir çıkış yolu olduğuna inanabilmeliydi. Her daim sevgiye sahip olabilmeliydi.
Gözlerimden süzülen gözyaşları her bir umut parçamı da benimle alıp götürüyordu sanki. Saçlarımın arasından sıyrılan rüzgar biraz olsun özgür hissetmemi sağlarken omuzlarımdaki yükler nefesimi tekrar alıyordu ellerimden. Kabullenemediğim hayatım inancımla birlikte kayboluyordu gözlerimin önünden. Zordu, çok zor. Yaşamak oldukça zor bir deneyimdi fakat ben doğru şekilde deneyimleyememiş gibi görünüyordum. Yorgun göz altlarım uykusuzluğumun sembolüydü, kulağımdaki kirli şehir gürültüsü, koşuşturup duran insanlar, o insanların ortasında öylece duran ben; biraz daha hatırlatıyordu bana buraya ait olmadığımı. Evet, bu dünyaya ait değildim ben, yaşamak oldukça meşakkatliydi fakat benim buna gücüm kalmamıştı.
Ağır adımlarım şehir hastanesini bulurken sessizce çatıya çıktım. Hastanenin yüksek ve düz çatısında öylece durdum ve yoğun esen rüzgarın benliğimi alıp götürmesini umdum. Kulağımın ardında çalan hüzünlü şarkı kalbimin çarpışını biraz olsun hissettiriyordu.
Derin bir nefes... yavaşça ver. Bir daha... ve bir daha.. hayır, hala hissedemiyorsun. Hissedemiyorsun bu hayatın tatlı heyecanlarını. Doğduğun andan itibaren önüne acı bir şeker koyulmuş, büyük bir heyecanla yemiş fakat pişman olmuşsun. O acı tat, ağzından çıkmak bilmemiş. Yorgunsun, yorgunluğunun yaşamak gibi bir sebebi var. Düşünüyorsun ki; "tanıdığım kimse benim yerimde olmak istemezdi." Annenle babanın kavgaları hemen kulağının ardında. Artık bir baban yok, annen desen varla yok arası. Yükler, tüm yükler sırtındalar. Özellikle bu geceden itibaren tüm hislerini yüklenip gitmiş bir tren. Öylece izlemişsin.Kanatları kırılmış kelebeğin, artık son günü bu hayatta.
Kanatları kırılmış kelebeğin, ilk günüydü bu oysa.Kıyafetlerimi uçuşturan rüzgarla gözlerimi kapatıp ellerimi iki yana açtım, tamamen hissetmek istedim. Hissedemedim. Bir adım attım, bir adım daha...
Ardından durdum, düşmeye bir adım kala. Şimdi sakince sayacağım, sayıp bu hayata vedamı edeceğim. Tanrı'nın elleri yavaşça dolanacak boynuma, saçlarımı okşayacak. Ne siyah olacak, ne keskin, ne derin. Ne annemin ne de babamın çocuğu olamadığım bu hayatta Tanrı'nın kimsesiz çocuğu olacağım.
Üçten geriye doğru sayıp, tatlı bir veda havası yaratacağım.
"Üç; Tüm kırgınlıklarım için. Kabuk bağlayamadan yeniden kanatılan tüm yaralarıma tuz basıldığı için."
"İki; Tüm sevilmemişliğim için. Artık sevilmeyi beklemeyişim, herkesin sağırlığına, körlüğüne alışışım için."
"Bir; Tüm vazgeçmişliğim için. Teslim olduğum, artık savaşmayacak, artık denemeyecek, artık inanmayacak olduğum için."
Gülümsedim, neden kendimi özgür olacakmış gibi hissediyordum?
"Eğer oradan atlayacaksan kendine daha makul nedenler bul." Duyduğum erkek sesi tüm tüylerimi diken diken ederken cebimdeki ellerimle baygın bakışlarımı arkama çevirdim.
"Senin daha makul nedenlerin var mı?" Benim gibi çatının ucuna gelip ellerini ceplerine koydu. Yüzünü incelemedim, ilgilenecek bir halde de değildim zaten. Yaktığı sigarasını bana uzatıp yenisini yaktı. İçime çektiğim dumanla hissettiğim tuhaf his bir bulut gibi uzaklaşırken yok oldu.
"İnsanlara fazla önem veriyorsun. Sevgiyi arıyorsun, sevgiye ihtiyacın yok. Kimseye ihtiyacın yok. Kendini bu hayata ait hissetmiyorsun ama hiçbirimiz hiçbir yere ait değiliz. Bu hayata bağlanman için bir yere ait olmana gerek yok. Zaten bu hayata da bağlanmana gerek yok. Yaşa gitsin işte, ufak mutlulukların olsun. Seni mutlu eden şeyi ara."
"Yaşamış gibi konuşuyorsun."
"Yaşadım."
"Peki ya beni mutlu eden bir şey yoksa?"
"Çünkü hep olumsuzluklara odaklanıyorsun. Birisine değil, kendine bağlan. İşte o zaman; seni neyin iyi hissettirdiğini, sana neyin iyi geldiğini bulabilirsin."
"Sen bulabildin mi?" Dedim bakışlarımı ona çevirirken.
"Sayılır, deniyorum." Sigarasını son kez içine çekti ve ayağıyla söndürüp hafif alaylı olmasına rağmen oldukça ciddi duran yüzüyle bana döndü.
"Hem çok sevdiğim bir söz vardır; 'hayat seni güldürmüyorsa espriyi anlamadın demektir!'"
-Joker'
Sırıtıp göz kırptı ve tekrar ciddi ifadesine büründü. Hafifçe gülümsedim.
"Nesin sen, Joker mi?" Gökyüzüne bakarken dudaklarını ıslattı ve gülümsedi.
"Ortak noktalarımız var." Bir süre sessizliğin ardından ona döndüm.
"Sen neden buradasın?" Diye sormadan edemedim. Dağınık makyajım, gece mavisi kirlenmiş elbisem, alakasız gri ceketim, Baygın bakışlarım, beyaz tenim ve muhtemelen mor göz altlarımla evsiz gibi görünüyor olmalıydım.
"Sigara molası." Kaçmıştı ama kaçmasını istemedim.
"Neden hastanedesin?" Sinirli bir yüz ifadesi vardı, oldukça karizmatik durduğunu hatırlıyorum. Benim yaşlarımda olmalıydı, yaşına göre oldukça olgundu.
"Babam yoğun bakımda, muhtemelen ölecek." Bunu söylerken yüzünde bir acı ifadesi aradım fakat bulamadım. Üzerine gitmek istedim ki çalan telefonumla irkilip hızla cebimden çıkardım. Annem.. neden beni arıyordu? Bu pek yaptığı bir şey değildi.
"Efendim?" Dedim soğuk sesimle. Endişelenmeden edemiyordum, ikizlere bir şey olmuş olabilir miydi? Aden.. Aren..
"Ben hamileyim." Başımdan aşağı dökülen kaynar sular nefesimi keserken ağzımdan sadece bir kelime çıkabildi.
"Ne?"
"Duydun işte. Aldıracağım."
"Saçmalama, saçmalama ben geliyorum sakın bebeği aldırma anne." Hızla telefonu kapatıp ona döndüm. Meraklı gözlerle beni süzüyordu.
"Gitmeliyim, Teşekkürler." Tam çıkacakken seslendi
"İsmi Umut olsun Anka kuşu, belki de bu bir işarettir. Hiç kaybetme." Arkamı dönüp yüzünü süzdüm, aslında şöyle bir bakınca gerçekten hüzünlü görünüyordu..
"Teşekkür ederim Joker, gerçekten." Hızla aşağı inip eve doğru koşmaya başladım. Karanlık sokakların ve kendi hayatlarında koşuşturan insanların arasından hızla sıyrılırken nefessiz kalıp boğulmak üzereydim. Evin önünde durup biraz soluklandıktan sonra hızla içeriye girdim. Annemi salonda gördüğüm anda dehşete uğramıştım. Elindeki içki şişesini alıp yere fırlattım hızla. Baygın gözleri zar zor beni bulurken çıldıracak gibi hissediyordum kendimi.
"Sen delirdin mi?! Delirdin mi sen?!" Sanki konuşmak istedi de kelimeleri birleştiremedi. Odanın içinde volta atarken saçlarımı karıştırıyordum. Delirecek gibi hissediyordum kendimi.
"Kimden bu, kimden anne bu?!" Derin bir nefes verdim. "Allah'ım delireceğim.." bakışları öyle anlamsız ve baygındı ki beni anlamadığının bilincine vardım.
"Kalk." Dediğimde hala bana bakıyordu baygın gözleri.
"Ne?" Dedi zar zor.
"Kalk dedim sana!" Diye bağırdım ve kolundan sürükleyerek banyoya götürdüm. Sıska bedenini taşımak hiç de zor değildi. Soğuk suyu açtığım anda ufak bir çığlık attı. Onu soğuk suyla yıkadıktan sonra üzerini giydirdim ağlayarak. Gözümden süzülen yaşları sildiğim anda yenileri akmaya başlıyordu. Neden ağladığımın farkında dahi değildim henüz. Yatağına koyduğum anda uykuya dalmıştı. O an aklıma gelen şeyle, hızla ikizlerin odasına gittim. İkisi de koyun koyuna uyuyorlardı, derin bir nefes verdim.. 4 yaşındalardı henüz..
"Benim güzel bebeklerim, siz bunların hiçbirini hak etmediniz." Alınlarına bir buse kondurup yanlarına uzandım.
Umut, sende bunların hiçbirini hak etmedin ama ne olur sağlıklı doğ. Siz iyi bir hayat yaşayacaksınız. Ne olursa olsun sizin iyi bir hayat yaşamanızı sağlayacağım.
Liseden daha bugün mezun oldum, bugün çok ağır şeyler yaşadım ve ben; Vaveyla. Bir Anka Kuşu misali; bugün küllerimden doğdum.Kanadı kırık kelebeğim, ışık sandığı ateşin etrafında uçtuğunun farkında değil.
![](https://img.wattpad.com/cover/296394622-288-k760492.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYUS; Kırık Kanatlar
Fiksi RemajaYük. Ağır yükler bağlar hayat omuzlarına. Acı. Sen habersizce yaşadığını sanarken her seferinde vurur yüzüne gerçeğini. Serzeniş. Kimsenin duymadığı, içindeki küçük kızın ise bağırmaktan vazgeçmediği yakarış. Ve sen. Ölümüne yorgunken, bir o kadar...