Yuta, merdivenleri yavaşça çıkarken Haneul da peşinden geliyordu. Odanın kapısını açmadan önce Haneul'a baktı ve gülümsedi. Kapının kolunu yavaşça indirip içeri girdiğinde projeksiyonda oynayan Haikyuu'yu görmüştü.
Ekrandan yansıyan ışıkla görebildiği kadarıyla etrafa göz gezdirdiğinde Taeil, Donghyuck, Jungwoo, Jeno, Sicheng ve Mark'ı görmüştü. Hepsinin önünde kocaman bir kapta patlamış mısır vardı ve oturdukları armut koltukların önündeki sehpa abur cuburlarla doluydu.
''Lan! Sizin ne işiniz var burada?!''
Jungwoo ağzıns bir tane patlamış mısır atarken gülümsedi. ''Ah, Yuyu sonunda geldiniz. Sizi bekliyoruz. İlk bölüm neredeyse bitti ama siz anca geliyorsunuz.''
Yuta'nın ağzını açıp bir şey söylemesine fırsat kalmadan odaya Hendery ve Shotaro giriş yapmıştı. ''Haikyuu izliyorsunuz ve bizim haberimiz yok öyle mi? Çok darıldım Yuyuş.''
Shotaro, Jungwoo'nun yanındaki boş koltuğa geçip mısır yemeye başlarken Hendery de sırıtarak Jeno'ya ilerliyordu. ''Hayır, bana gelme pis insan. Git. Hoşt.''
Ama bu sözleri tabiki de faydasızdı. Aksine bu sözler Hendery'i daha çok cezbediyordu. Jeno'nun önündeki patlamış mısırları onun tüm ısrarlarına rağmen yemek için sabırsızlanıyordu.
''Yuta hadi biz de oturalım. Bu arada sürprizin için teşekkür ederim.'' Boş bir koltuğa geçmeden önce Yuta'nın yanağına öpücük kondurmuş ve arkasında salak salak bakan bir Yuta bırakmıştı.
''Hepsini yemeyin hayvanlar, bize de bırakın. Özellikle Doyoung ondan habersiz böyle bir şey yaptığımızı görürse gebertir bizi.''
''Ten oyalıyor onu canım. Sen şeyi ayarladın mı onu söyle. Evin anahtarlarını.'' Jungwoo, Jaehyun'a zorla yaptırdığı americanosunu yudumlarken Yuta'nın şaşkın bakışlarına takılmıştı gözleri. ''Sen de mi Jungwoo?''
Jungwoo elindeki kahve bardağını masaya bırakıp kollarını göğsünde birleştirmişti. ''Çok ayıp Yuta, ne demek sen de mi? Bensiz olur mu hiç? Olur mu Haneul?''
Haneul, yanında oturan Jungwoo'yu göğsüne çekip saçlarını okşarken oldukça ciddiydi. ''Saçmalıyor bu Japon. Boşver sen onu uwum.''
''Peki anahtarlar?''
''10 tane kopyası varmış toplamda. Hadi unutmadan gidip alalım uwum.''
Haneul ve Jungwoo oturduğu yerden kalkıp kol kola odadan çıkarken Donghyuck da peşlerine takılmıştı. ''Beni de bekleyin!''
Merdivenleri inerken Areum ve Jaehyun'u gördüklerinde Haneul kısaca açıklamıştı.
Jaehyun, kolunu Areum'ın omzuna attığında hep birlikte merdivenleri inmişlerdi. ''Ten! Neredesin?''
Ten, Johnny ile birlikte elindeki içki bardaklarını tokuşturup diklemişlerdi. Jaemin de yanlarındaki koltukta boylu boyunca uzanmış uyuyordu. Yukhei ve Dejun başında durmuş nereden bulduklarını bilmedikleri bir kalemle uyuyan çocuğun yüzünü boyuyorlardı. Çünkü onlar da sarhoştu.
''Enayi yazalım bence.''
''Hayır ben malım yazalım.''
Dejun ve Yukhei birkaç saniye birbirine bakmış ve gülmeye başlamışlardı. Yukhei yanlışlıkla Dejun'u itmiş ve yere düşen Dejun birkaç saniye yerde kalmıştı. Yukhei daha çok gülmeye başlayınca Dejun da yattığı yerden kalkıp anırmıştı.
''Salaklar ya. Neyse Ten, anahtarlar nerede şekerim?''
''Doyoung'a verdim. Tutturdu ben de yapacağım diye. Taeyong da yapacakmış. Sizi arıyorlardı valla en son. Mutfağa bir bakın.''
Donghyuck öne geçmiş ve seke seke mutfağa gitmişti. ''Dodom, Taeyongum. Heh buradaymış çiçeklerim.''
Kollarını ikisine de sardığında Doyoung kaçmaya çalışmış ama Taeyong ve Donghyuck izin vermemişti.
''Şimdi ilk önce kim nerede yatacak onu ayarlayalım. Yerlere yorgan atıp yatacağız bu gidişle. 25 kişi sığmamız zor olacak.''
Taeyong, Doyoung, Jungwoo, Donghyuck, Areum, Haneul kendisi için birer tane anahtar alırken Jaehyun da istemişti.
''Shotaro, Hendery ve Taeil de istemiş. Onlara vereceğim.''
Shotaro'nun istediği doğruydu ama Hendery ve Taeil tamamen yalandı. Bir tanesini kendisi için alırken öbürünü de Yuta için almıştı. Meraktan içini yediğini biliyordu. Kendisi de öyleydi çünkü.
''Son bir tane kaldı. Onu kime versek ki?''
İçeriden gelen koşma sesleri gittikçe yaklaşmış ve mutfakta son bulmuştu. Yangyang ve Sungchan kalan son anahtar için mutfağa koşmuştu.
''Sungchan kardeşim, benim olsun. Hadi be!''
Sungchan ellerini dizlerine koyup soluklanırken kafasını iki yana sallamıştı. ''Olmaz, ben alacağım.''
''İkiniz de daha önce bu evde kaldınız mı?'' Areum'ın sorusuyla Sungchan dikleşmişti.
''Ben kalmıştım.''
''O zaman sen alamazsın Sungchan. Yangyang sen daha önce kaldın mı?''
''No no no. Kalmadım.''
Areum, Taeyong'un elindeki boş anahtarı Yangyang'a uzatmıştı. Tebrikler Yangyang, bu anahtarı almaya sen hak kazandın.''
''Ama neden ben değilim?!''
Jaehyun elini Sungchan'ın omzuna koyup sıktı. ''Daha önce kalmadığın bir ev olması gerekiyormuş. Üzgünüm Sungchan.''
Ardından kulağına eğildi ve fısıldadı. ''Bunlar gerçek falan değil zaten, inanma şunlara. Batıl inanç bunlar.''
Mutfak boşalmaya başladığında Jaehyun, Yuta'ya mesaj atmıştı.
Jaehyun: sana da anahtar aldım sonradan ağlama diye
Jaehyun: mutfağa gel çabuk
Yuta: öyle şeylere inanmıyorum ben saçmalama
Yuta: hem öyle şeyler erkek adamı bozar
Jaehyun: o zaman gidip Yukhei'ye vereyim
Jaehyun: ama sonradan ağlamak yok
Yuta: tamam lan bekle
Yuta: geliyorum
Jaehyun: sen gelme ben geliyorum yukarı
Jaehyun: Taro'ya da vereceğim anahtar
Yuta: tm
Jaehyun merdivenleri çıkıp sinema odasına girdiğinde herkes büyük bir heyecanla Haikyuu izliyordu.
''Al Taro. Anahtarın.''
Shotaro kocaman gülümseyerek teşekkür etmişti. ''Sağol Jaehyun-ah.''
Yuta'nın yanındaki boş koltuğa oturmadan anahtarı Yuta'nın kucağına bırakmıştı. ''Sonumuz hayır olsun japon balığı.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nct in the class
Fanfiction''Yine ne yaptınız?'' ''Yuta'nın saçını kestik. Ama o bunu bilmiyor. Henüz.''