=16=

28 3 47
                                    

''Yuta kaç defa dedim sana beni kullanarak bedavaya marketten içecek alma diye.''

Doyoung'un sinirli bir şekilde Yuta'ya bir şeyler söylemesi bilin bakalım kimin umrunda değildi.

''Dodo sen zengin değil misin kardeşim. Ayrıca bedavaya almıyorum. Deftere senin adına yazdırıyom canım arkadaşım.''

Yuta önündeki çizime devam ederken Doyoung'un oturduğu sırada kudurmasına sırıtıyordu.

''Oğlum geçen ay zaten borcun yarısını sen yapmışsın. Öğrenciyim lan ben.''

''Ama zengin öğrencisin Dodom.''

Doyoung derin bir nefes aldı. ''Git biraz da Jaehyun'a aldır. Benden bu kadar.''

''Jaehyun ebemi mezarda ters döndürür saçmalama. Ama Lucas'a aldırırım tamam. Acıdım sana.''

Doyoung rahatlamış bir şekilde oturduğu yerden kalkıp tahtanın önünde duran Renjun'in yanına gidip kolunu omzuna atmış ve anında karnına dirsek yemişti.

''Napıyon be?!''

''Temas sevmiyorum kardeşim. Dokunma bana.''

''Ama Jaemin'e bir şey demiyorsun?''

Renjun göz devirdi. ''Sence o şerro benden izin alıyor gibi duruyor mu? Bi gün belasını-''

Doyoung'un ağzını kapattığı elle dedikleri anlaşılmamıştı Renjun'in. ''Tamam anladım ben seni, küfür etme daha fazla. Gel kantine gidelim.''

Kantin lafını duyan Hendery anında atlamıştı. ''Abi kurbanın olayım bu garibanı doyur. Çok açım abi günlerdir yemek yemedim çok susadım Allah rızası için-''

Renjun, Hendery'nin kafasına bi tane patlatmıştı sesini kesmek amacıyla. ''Yüzün full çikolata olmuş hayvan herif. Bi de Allahı karıştırma bi daha çarpılırsın gerizekalı.''

Renjun, Hendery ve Doyoung kantine inerken Hendery önündeki Doyoung'un sırtına atlamak istemiş, atlarken de Doyoung kenara çekilince aşağı doğru uçuşa geçmişti. Neyse ki bir şey olmamıştı.

''Lan Hendery kuş musun sen aq?! Ne atlıyorsun.''

Renjun ellerini cebine koydu. ''Valla Doyoung, beynine bakarak kuş olduğunu söyleyebiliriz.''

Hendery düştüğü yerden kalkarken de söyleniyordu. ''İnsan yardımcı olur be! Yaralandım burada.''

Kantine geldiklerinde Ten, Kun, Mark ve Taeil'i görmüşlerdi. Doyoung kantin sırasına girdiğinde Hendery de arkasındaydı. Tam Doyoung aldıklarını ödeyecekken istediği şeyi eline tutuşturup sıradan çıkmayı planlıyordu.

Doyoung bunu beklemediği için saf saf Hendery'e bakarken o çoktan diğerlerinin oturduğu masaya gelip bir sandalye çekmişti. ''Bıktım sizden. Hepiniz beleşçisiniz ya.''

Doyoung da geldiğinde sohbet ettiklerini görmüştü. ''Ne konuşuyorsunuz?''

''Hafta sonu toplansak mı falan diye. Gelir misin Doyoung?''

''Gelirim gelmesine ama o orospu Yuta'yı çağırmayın.''

Ten kaşlarını çattı. '' Niye lan naptı çocuk?''

''Daha ne yapacak? Gitmiş markete benim adıma bissürü içecek alıp deftere benim adıma yazdırmış. Babam dün gitti borçları ödemeye. Sonra geldi diyo ki Doyoung bu borç ne ne aldın bu kadar. Dedim baba ben almadım onları valla. Neyse gittim markete sordum Yuta'yı tarif etti fotoğrafını gösterdim aynen bu dedi. Genç bi kız vardı Yuta'ya düşmüş direkt tanıdı hatta numarasını istedi.''

Mark atıldı hemen. ''Verdin mi lan numarayı?''

''Yok lan. Verecektim de Haneul ebemi beller diye götüm yemedi. O çocuk gay maalesef dedim çıktım marketten.''

Ten kenarda Doyoung'un anlattıklarına gülerken Taeil teselli vermeye çalışıyordu.

💮💮💮

Hafta sonu Johnny, Mark, Yuta, Doyoung, Hendery ve Jeno bir kafede toplanmışlardı. Hepsi birer kahve ve tatlı söylemiş birbirlerine laf atıyorlardı.

Doyoung telefonu çalmasıyla telefonu alıp kulağına götürmüştü. Yüzü ciddi bir hal almıştı.

''Tamam hemen geliyoruz Johnny ile.''

Herkes açıklama yapması için Doyoung'a bakıyordu. ''Taeyong çağırdı çok hastaymış ama annesi babası evde yokmuş. Ona bakmaya gidiyoruz. Ateş düşürücüsü Johnny'de kalmış onu da çağırdı.

Johnny tam ağzını açacaktı ki Doyoung apar topar kalkıp Johnny'i de kaldırmıştı yerinden. ''Biz gidiyoruz kusura bakarsanız da bakın hadi bay.''

Mark neler olduğunu az buçuk anlasa da belli etmemişti. ''Bu Taeyong da habire hasta oluyor ya.''

''Lan ben hasta olsam da annem okula gönderiyor beni. Neymiş okula gidince iyileşirmişim.'' Hendery ağzına Doyoung'un yarım kalan pastasını atarken mutluydu.

''Benimki de böyle lan. Su çiçeği olduğumda da gönderiyodu doktor tembihlemiş okula göndermeyin diye.'' Yuta da Johnny'nin tatlısına el atmıştı.

Jeno elindeki telefona bakarken Doyoung'dan mesaj gelmişti. Olayı açıklayan kısa bir mesaj atmış ve birazdan Yuta ve Hendery'i orada bırakıp Mark ile gitmesi gerektiği yazıyordu.

''Beyler ben tuvalete gidip gelicem. Mark şu kasada duran kız senin arkadaşın değil miydi lan. Bir selam ver istersen sonra ayıp olmasın.''

Mark gülmemek için kendini tutmuştu. ''Haklısın kardeşim. Yuta, Hendery siz o zamana kadar tatlınızı yiyin. Biz geliyoruz birazdan.''

O iki salak kafasını sallayıp tatlılarına dönünce Mark ve Jeno çok rahat bir şekilde kafeden çıkmıştı.

''Lan niye bu kadar kolay oldu bu.''

''Söz konusu yemek olunca gözleri başka bir şeyi görmüyor çünkü.''

Jeno cebinden telefonu çıkarıp Doyoung'u ararken kafe geride kalmıştı.

''Alo Dodo, hallettik. Valla Hendery cüzdan getirmediğini söylemişti. Bi de bana diyo ki kanki cüzdanımı getirmiycem bana ne ısmarlarsın.''

Mark yanda Jeno'nun laflarına gülerken taşa takılıp düşüyodu az kalsın. ''Dikkat et bi de senle uğraşmayalım.'' Dedi Jeno.

Mark kendini toparladıktan sonra Jeno'nun elindeki telefonu aldı.

''Lan dodo.''

''Lan Mork.''

''Hyuck?''

''Yok ben Dodo. Bi tek hyuck mu Mork diyecek?''

''Hayır da. Neyse. Ne diyecektim ben ya of!''

Birkaç saniye düşündü Mark. ''Heh hatırladım. Taeyong gerçekten hasta mı lan?''

''Yok bee. Mesaj attım Taeyong'a beni 10 dakika sonra ara diye.''

💮💮💮

Pazartesi günü Yuta sınıfa dalmış ve kendisini kandıran 'o' şahısları aramıştı.

''Ulan picoz bizi kafede bırakıp gitmek ne! Ne kadar pahalıydı lan o kafe biliyon mu sen!''

Bilin bakalım Yuta'nın sözleri kimin umrunda değildi.

''Biliyorum Yuyu. Çünkü o kafeyi sen önermiştin. Bize geçirmek için.''

''Aşk olsun dodo geçirmek falan. Aramızda lafı mı olur?''

''Olmaz dimi Yuta? Aramızda lafı yoksa niye bu kadar gerildin canım benim?''

''Ulan şerefsiz! Gün boyu bulaşık yıkadım piç! Ellerim buruş buruş oldu benim!''

''Cüzdanını getirseydin Yuta. Napim.''

Ardından sırıtarak Yuta'nın arkasındaki Hendery'e baktı. ''Aynısı senin için de geçerli Hendery.''




Bizim beleşçilere bölüm yazıyım dedim yazmazsam içimde kalırmış:)

nct in the classHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin