Sarılmak ya da Sarılmamak.

492 37 9
                                    

"Bak Paşam ! Dünya senin etrafında dönmüyor bunu o kafana sok. Bir daha da beni sakın tehdit etmeyekalkma".

Dedi Şule telefonda esip gürlerken.

Tabi, Can çoktan kapamıştı telefonu, farkında değildi.

O sırada müdürün odasından yeni çıkmış olan Burak konuşmaları duymuş, Şule'nin yanına gelmişti.

"Bak. Seni tanımıyorum yenisin ama , Can seni tekrar rahatsız ederse beni bul." Dedi Burak güvenilir bir tavırla Şule'nin omuzuna dokunurken.

Olayın şokunu atlatamadan gelen bu telefonla iyice şaşkına dönmüştü Şule. Buna bir de tanımadığı birinin kendisini korumaya çalışmasının tatlılığı da elenince işler epeyce sarpa sarmış oluyordu.

Okulun henüz ilk gününde başına gelenlere bakılırsa, bu okuldaki günleri pek de durgun geçeceğe benzemiyordu doğrusu.

Burak da fena çocuk değildi hani. Uzun boylu, yakışıklıydı.

"Ne diyorum ben ya?!" diye sitem etti kendi kendine sonra Şule, Burak hızla yanından uzaklaşmaktayken. Şimdilik geçiştirmişti kendini.

* * *

İstanbul'da ikinci günüydü şimdi.

Okulun önüne geldiğinde gayet sinirli iki kız kendisini bekliyordu.

Görmezlikten gelmeye çalıştı.

Olmadı.

Kız Şule'nin yanına yanaştıktan sonra kolunu sertçe tuttu.

"Bak. Seni ilk ve son kez uyarıyorum. Sevgilimin yanına yaklaşma yoksa.." demeye kalmadan kesti Şule kızın sözünü.

"Yoksa ne ? Kim ki senin sevgilin be ?!"

"Bi de kim diyor ya.." dedi sinirli kız arkasını dönüp elini havada savururken. " Kim olacak ya? Burak."

Neler oluyordu böyle ? Nasıl bir tımarhaneye düşmüştü ? İşin kötüsü, tek bir dostu bile yokken okul kendisine düşman kesilmişti şimdi.

Ne yapmıştı ki ? Haksızlığa tahammül etmeyip hakkını aramak kötü bir şey miydi ?

Elbette hayır.

Derken, " Sarılmak ister misin? " diye sert bir ses duydu yanıbaşında. Düşüncelerini okumuştu bu sesin sahibi. Başadı aşağı yukarı salladı Şule gözyaşlarından karşısındakinin yüzünü tam seçemezken.

Ardından bir anda kendini tekrar Melda'sının yanındaymışçasına hissettiren o kollar sarıldı bedenine.Artık yüzünü saran göz yaşları onu bayıltacak gibi yapmıyordu. Bedenini tutan kolları hissettikçe nefes alışı düzeliyordu, can acısı hafifliyordu adeta.

Kokusu bir başkaydı. Kendisini asla bırakmamasını diliyordu şimdi.

"Şule..!" dedi Burak, Şule'nin duyduğu en merhametli ses tonlarından biriyle. "Konuşmak ister misin?"

Burak da hassastı.

Karşısında, eski sevgilisi Ece yüzünden ağlayan masum biri duruyordu. O an aklında ne varsa unutmuştu. Ne Ece'ye kızgınlığı, ne okul, ne kavga... Hiçbir şey.

O an savaşamayacağı tek şey , Şule'nin göz yaşlarıydı.

"Bak sana o bağırıp çağıran şey benim bir zamanlar sevgilimdi. Hala öyle sanıyor. İsmi Ece. Onun adına çok çok özür dilerim senden." Dedi Burak yatıştırır tonda, hala bir eli Şule'nin titrek omzundayken.

"Ya hayır, onun bir suçu yok ki , kızgınmış ; bana patlamış hepsi bu."

Şule'nin bu cevabı Burak'ı etkilemişti. Ece'ye küfürler hakaretler savurmasını bekliyordu. Belki kızacaktı Burak'a , sarıldığı için. Hiçbirini yapmamıştı.

Korkma Ben VarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin