O gece yaptığı şeyden sonra beni mahvedip, hiçbir şey demeden, arkasına bile bakmadan ev'e gitti. Neye uğradığımı bilmiyordum ama bu his öncekilerinden daha kırıcıydı. Geceye hıkçırıklarımı bahşedip, toprağı göz yaşlarım ile sulamıştım. Hem de o kadar çok ağlamıştım ki, orada uyuya kaldığımı bile annem beni sabah uyandırdığın da anlamıştım. "Felix?" Gözlerimi açıp o'na baktığım da, ne olduğunu hemen anlamıştı. "Anne-" Aklıma geldiğin de ağlamaya başladım. Hızla omuzlarımdan tutup kendine çekti ve sarıldı. Saçlarımı okşarken beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Ne oldu?" Başımı omzuna bastırdığım da daha da ağladım. "Changbin nerde?" Islak kirpiklerim ve yanaklarım ile anneme baktım. "Kahvaltıdan sonra denize gitti. Sonra bir daha hiç görmedim." Ellerini yanaklarıma yerleştirerek sildi. "Anlatmak ister misin?" Başımı iki yana salladım. "Kalk hadi gidelim, yemek ye." Elimden tutup çekti ve beni ayağa kaldırdı. "Yemeyeceğim, istemiyorum." Annem bana kızdı. O'nu umursamayarak ev'e ilerlerken annem arkamdan telaşlı bir şekil de bana sesleniyordu. İkili ikili merdivenlerden hızla çıkarken babamın ne dediğini bile duymamıştım. Odama girip kapımı kapattım ve yatağa oturdum. Fazla mı abartıyordum, bilmiyordum. Fakat gerçekten, daha önce bunun gibisini hissetmedim. Beni öptü, karşılık verdiğim de çekildi. Hiçbir şey demeden gitti, yüzüme bile bakmadı. Gün boyu hiçbir şey yemedim, odamdan çıkmadım, yaptığım tek şey gelmesini beklemekti. Gelse, yüzüme baksa ama ben onun kine bakmasam. Bakarsam yüzüne ağlardım çünkü. Akşam en sonun da odamdan çıktım. Changbin hâlâ gelmemişti. Aşağı inerek etrafa bakındım. Sandeletlerimi giyerek evden ayrıldım. Aklımdan ne geçtiğini bilmiyordum ama birkaç şişe içki alarak sahile gittim. Bu akşam sahil boştu, kimseler yoktu. Sanki benim için özellikle yapılmıştı. Gecenin sonun da fazlasıyla sarhoş olmayı becermiştim. Etraf dönüyor, başım ağrıyor, ağlayıp duruyordum. Doğrusu ben her zaman ağlıyordum. Gözlerimin altı çukur olmuştu artık. Babam gelerek bana seslendi. "H-ha?" Beni kaldırmaya çalıştığın da kumlara geri düştüm. "Felix, ağırlığını yere verip durmasana! Kalkta gidelim!" Başımı iki yana salladım. "İ-istemiyorum baba." Beni kaldırmaya çalışıyordu ama ben kumları tercih ediyordum. "Changbini çağırmamı ister misin?"
"Çağırsan da gelmeyecek zaten."
"Ne oldu yine aranız da."
"Hiçbir şey." Babam lafa girerken uzaktan tanıdığım sesi duydum. Bu Changbindi. "Felix!" Kum da oturarak ona baktım. Baktığım gibi de ağlamaya başladım. Gün sonun da ilk defa yüzünü görmüştüm. Bana bakarak geliyordu. Hızla kolumu omzuna atarak, elini belime koydu. "B-bıraksana, gelmeyeceğim!" O beni dinlemeyip ilerlemeye devam ediyordu. Babam da sahil de şişeleri topluyordu. Başım onun omzuna düştüğün de hindistan kokusunu içime çektim. "Neden Changbin?"
"Ne?"
"Neden yaptın bana bunu? Neden?... Sen beni hak etmiyorsun."
"Ben seni hak etmiyorum." Dediğimi tekrarladı. Uyuya kalmak üzereydim fakat direnmeye çalışıyordum. "P...pisliğin- pisliğin tekisin. Yaptığın tek şey..." Yutkundum, "Yaptığın tek şey, beni paramparça etmek ve sadece... sadece beni sevmeni istemiştim." O sessiz kalmıştı, ben uyuya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
im pretty when i cry // changlix (1970)
Teen Fictiontüm güzel yıldızlar senin için parlıyor aşkım. [düz yazı, angst] #70 angst tamamlandı-05042022