#2

61 7 0
                                    

Sabah'ın altısında erkenden kalkıp mayomu giydim. Birkaç saat sonra yeni misafir gelecekti. Gelmesinden önce denize girmek istedim. Sabah altıda genellikle deniz de kimse olmaz, herkes evinde olur. Biraz soğuk oluyor fakat gerçekten rahatlatıcı. Havlumu alarak omuzlarıma attım ve plaj'a ilerlemeye başladım. Sabahın soğuk ama sıcak esintisi, doğmakta olan güneş ve dalgaların sesi çok güzeldi. Hiçbir şey beni böyle hissettirmezdi. Denize girip biraz vakit geçirdim. Yeterince zaman geçirdiğimde kumların üzerine bıraktığım havlumu çıprarak omuzlarıma attım ve terliklerimi giyerek eve doğru ilerledim. Hizmetçimiz bayan Jimin'e baktığımda annem çoktan ona ne yapılması gerektiğini anlatıyordu. Annem'i öperek odama çıktım ve hızla duşumu aldım. Altıma mayomu üzerime de ince bir tişört giydim. En sevdiğim ikili buydu, kırmızı mayomun üzerine beyaz tişörtüm. Uyumluydular. Yeni müşterimiz için kahvatlı hazırlanıyordu, babam bana ne yapmam gerektiği hakkında bildiğim tavsiyeleri veriyordu. Annem yanıma gelerek odamdan çıkmamı, bu odanın misafirin olacağını söyledi. "Anne, zaten ikinci bir odamız var, neden kendi odamı vermek zorundayım!" Hafifçe omzuma vurdu. "Artık böyle, buranın manzarası daha güzel ve daha konforlu bir oda." Yüzümü astım. "Müşteri çıkınca geri dönecek miyim odama?" Başıyla onayladığında gülümsememi geri takındım. Hızla odamı temizleyerek kıyafetlerimi diğer odaya aldım. Penceremden dışarı bakarken yeni müşterimizin taksiyle geldiğini ve valizi ile taksiden indiğini gördüm. Tahmin ettiğim gibi gençti. Hızla aşağı inerek kapıya çıktım. Fakat onun tanıdık yüzünü gördüğüm anda duruverdim. Hızla yutkunarak etrafa bakındım. Bu benim ilk aşkımdı. Asla unutamadığım fakat unutmak zorunda olduğum aşkımdı. Yüzünün hatları, bakışları ve daha fazlası çocukluğumda aşık olduğum her parçasıydı. Annem gidip valizini almamı söyleyip duruyordu. Çilli yanaklarım kızarmaya başladığında nasıl yapcağımı düşünüyordum. "Felix ne oluyor sana, hadisene!" Başımı sallayarak onayladım ve valizi aldım. Yüzüne bakamayacak kadar utanıyordum. İçeri girerken ona döndüm annemlerin ellerini sıkıp tanışıyordu. Bunun hakkında hâyâl kurmayı durduramıyordum. Annemlerle konuşmayı kesip bana döndü. "Odanı göstereceğim, takip et." Çıkarken arkamdan bir şeyler fısıldadığını duydum ama anlayamadım. Hızla odamın kapısını açtım ve içeriye geçmesi için yol verdim. Ama o yolu almayarak bana döndü. "B-bir şey mi oldu?" Gülerek bana baktığında ne olduğunu anlayamamıştım."Seni tanıyorum, Felixsin değil mi?" Adımı onun ağzından duyduğumda yutkundum. Hızla başımla onayladım. "Hatırlıyor musun beni, ben Changbin. Küçükken hep birlikte oynardık. Hiç değişmemişsin, çillerin artmış bile." Nasıl unuturum ki seni? Başımla onayladım. "Hatırlıyorum tabii ki." Gülerek omuzlarımdan tutup göğsüne çekti ve sarıldı. Hızla özlediğim sırtına belinden sarılarak gülümsedim. Kalbim önceden nasıl atıyorsa bir an da öyle atmaya başladı. Küflenmiş bu kalp, uzun zaman sonra ilk defa bu kadar hızlı ve içten atıyor.

im pretty when i cry // changlix (1970)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin