Changbin bugün gidiyordu. Aramız da o günden sonra bir konuşma geçmemişti. Benimle konuşmaya çalışmıştı ama ya ben umursamazlıktan geliyordum ya da bir şeyler söyleyip geçindiriyordum. O'nunla daha fazla konuşmak istemiyordum, ne kadar konuşursak bana o kadar zarar verecekti. Bazenleri ağlamaya bile devam ediyordum. Bir şeylerin olmasını istiyordum ama olmayacaktı. Valizini hazırladığın da üstüne ince mavi bir gömlek, altına beyaz bir şort giymişti. Babama baktığım da gelmek istemediğimi söylemiştim, çünkü onu yine böyle giderken görseydim paramparça olurdum. Bunu demek biraz komik oldu, ben zaten paramparçaydım. "Felix, geliyorsun." İç çektim. "Baba, son olan şeyleri biliyorsun. Ayrıca o'nu giderken görmek istemiyorum." Başıyla reddetti. "Giderken görmek istemiyorsun fakat gittiğin de çok pişman olacaksın. Gelmek istediğini biliyorum, o da istiyor." Babam beni kolayca ikna etmişti. Changbin ve babamı bekleyerek araba da arka koltuğa oturdum. Valizi koyduktan sonra öne oturur zannetmiştim ama o yanımı tercih etmişti. O'na göz ucuyla baktıktan sonra cama geri dönerek tren istasyonuna sürmeye başladı babam. İstasyona geldiğimiz de peronlara bakıyorduk. Neredeyse tren kalkmak üzereydi. Babam ile Changbin vedalaştıktan sonra Changbin bana dönmüştü. Bir şey yapmıyordum sadece ellerim ile oynayıp, ayaklarıma bakıyordum. Babam yavaşça beni sırtımdan Changbine doğru ittirdi. Changbin beni yakalayarak hızla omuzlarıma sarıldı. Ben de aynısını yapmıştım ki ağlamaya başladım. Sadece ikimizin duyacağı bir ses tonuyla konuşurken ben onu dinledim. "Ağlamayı kes, yakın da döneceğim ve gerçekten de üzgünüm, seni o anlam da sevemediğim için." Kollarımı daha da sıkı sararak omzun da ağladım. Hıkçırıklarım konuşuyordu, ben değil. "Gitmem gerek artık." Çekildiğimde ona baktım. Göz yaşlarımı silerek konuştu, "Çok üzgünüm, her şey için."
"Hoşça kal." Trene binerek pencereden el salladı ve gitti. Yokluğu şimdiden hissediliyordu. Babam hafifçe omzumu sıvazlayarak birlikte arabaya döndük. Ağlamaya devam ediyordum. Birlikte ev'e giderken ve ben ağlarken babam bana baktı. Düz yol da elini saçıma atarak okşadı. "Daha ne kadar böyle ağlayacaksın?"
"Bilmiyorum. Her ne kadar sürerse." O da üzülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
im pretty when i cry // changlix (1970)
Genç Kurgutüm güzel yıldızlar senin için parlıyor aşkım. [düz yazı, angst] #70 angst tamamlandı-05042022