Günümüz...
Kafam çok bulanıyordu,bu bir tür mide bulantısı gibiydi.
Kusmak istiyordum ama kafamın içini boşaltamıyordum.O aptal ilaçlar yüzündendi hepsi...
Oysa Karaca ilaçları içmiyor,dilinin altında saklayıp onları çöpe atıyordu.Onların bizi delirtmek için verdiğini söylüyordu.
Ve bencede öyleydi,onların tek amacı bizi delirtmekti.
Ama ben ilaçları içmeme cesaretine sahip değildim çünkü bir kez direnmiştim ve o önlüklü insanlar beni her tarafı bembeyaz ışık ve kumaşlarla kaplı olan o odaya kilitlemişlerdi.
Ordan çok korkuyordum, o yüzden bu ilaçları içiyordum.Hemşire'nin verdiği ilaçları hızla yuttum ve yatağıma oturup serçe parmağı büyüklüğünde kalan kurşun kalemimle sakladığım kağıt parçama resim çizmeye başladım.
Kafamın içinde olup bitenleri kağıda aktarmaya çalışıyordum.
Aynı zamanda kendimi böyle oyalayarak açlığımı gidermeye çalışıyordum.Karnımın gürültüsü neredeyse odada yankılanmıştı.
Odada Karaca ve benim dışımda iki kişi daha vardı.
Biri tamamen kafayı sıyırmıştı onun adı Fatmaydı.Aslında zamanında bir tarih öğretmeniymiş fakat kocasının şiddeti yüzünden ve bu şiddetin sonucunda tek varlığı oğlunu kaybetmiş,üstüne üstlük ailesi oğlu'nun ölümünden onu suçlamışlardı.
Tüm bu olanlardan dolayı kafayı yemişti.
Kendini Fatma Seher Erden zannediyordu.(Fatma Seher Erden ya da soyadı kanunundan önceki takma adıyla Kara Fatma, Kurtuluş Savaşı kahramanı kadın asker)
Karnımdan gelen gurultu sesiyle birlikte irkilmiş,bağırmaya başlamıştı.
"Bundan sonra erkek kadın hep beraber çalışacağız. Kadın peçesiz ve yüzü açık gezmekle iffetini kaybetmez. Zaten memleket bizden o kadar çok hizmet istiyor ki..."Gür sesini duyan hemşireler derin bir iç çekerek içeri girdiler ve kolundan tutup onu götürdüler.
Gitmeye devam ederken bile bağırmaya devam ediyordu.Fatma'nın dışında bir kişi daha vardı o ise Nurcan idi.
Onun hakkında pek bilgim yoktu,tek yaptığı gün boyu oturup yatağın desenlerini incelemekti.
Aynı zamanda sadece gündüzleri değil gece uyurkende şeklini bozmuyordu.Geceleri aniden uyandığımda onu bir noktaya bakarken görmek beni ürkütüyordu.
Tüm bu düşüncelerden ayrıldığımda resmim bitmişti.
Arkadan bir el uzandı,Karaca olduğunu anlamam uzun sürmemişti.
omzumdan tutarak yatağa oturdu ve cebine sakladığı bir paket bisküviyi uzattı.
"Doğum günün kutlu olsun. Küçük bir şey ama sevineceğini düşündüm" dedi bundan yıllar öncesinde de söylediği gibi...
Bir süre hayretle ona baktım."Bu senin,hem ben aç değilim. Sen ye"
"Karnında aynısını söylüyor,hadi ye inat etme."
"Tamam o zaman" diyerek onayladım ve bisküvi paketini açıp yatağın üzerine koydum."Ya beraber yeriz ya da hiç yemem"
İnat edeceğimi bildiği için bisküviden almak için uzandı,aynı şekilde bende bir bisküvi almıştım.
Bu yaptığından dolayı ona minnetle bakıyordum.
Yaşanan onca şeye rağmen hâlâ beni düşünmesi inanılmazdı.
Bir anda kapı açıldı ve refleksle elimi arkama sakladım
Karaca uzattığı elini korkarak geri çekmişti.
Fatmayı getiren hemşire her ne kadar saklamaya çalışsakta yatağın orta yerinde duran bisküviyi görmüştü."Ne işi var bunun burada?!. Kuralları bilmiyormusunuz! Aşağıdan bir şey getirmek yok!"
bağırdıktan sonra hızla paketi yataktan aldı ve kapıyı sertçe kapatıp uzaklaştı. Bunu koridorda yansıyan topuklu ayakkabısının seslerinden anlayabiliyordum.Arkama sakladığım elimi öne aldım.
Elimde kalan bisküviyi ikiye böldüm ve Karacaya uzattım.
"Alsana"
"Hayır sen ye"
İnat edeceğini anladım ve bisküviyi ağzına tıkıştırdım.
Bisküviyi yedikten sonra ona sarıldım.
"Teşekkür ederim."
"Ne için?"
"Her daim yanımda olduğun için"
"O zaman bana her gün teşekkür etmen gerekecek..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikoreni
Ficção GeralYaşanan onca şey belkide yaşanmıyor,yaşadıklarımız belkide başka evrende birinin rüyası,veya birileri bizi dünya denen bu kutuya hapsetmiş oyunlarının parçası olarak kullanıyor. Peki başkalarının yalanlarından kaçarken kendi gerçeklerimizde sıyrılıy...