6.Bölüm

11 2 0
                                    

Son birkaç gündür hayatım hiç olmadığı kadar aksiyonla dolmuş, birçok olay olmuştu.
Kime ne soracağımı,ne diyeceğimi açıkçası hiç bilmiyorum.
Ne yapacağıma dair de bir fikrim olduğu söylenemez.
Teyzemin evinde bir dosya bulmuştum bunun nedenini öğrenecekken teyzem bir saldırıya uğramış vurulmuştu.
Babam ve en yakın arkadaşım arkamdan iş çeviriyorlardı.
Bunları saymazsak hayatım iyi diyebilirdim.

Çevremdeki herkese karşı şüphe duymaya başlamıştım. Bir tek Karaca kalmıştı, tek dileğim onun benden bir şey saklamıyor olmasıydı.

***

Çarşamba,perşembe ve cuma... Teyzem hastaneden taburcu oluyordu. Onu almak için erkenden taksiyle hastaneye gittim.

Babam taburcu işlemlerini halledip alelacele işi olduğunu söyleyip gitmişti.

Teyzemin koluna girmiş, taksiye bindirmiştim.
Dakikalar içinde eve varmıştık. Teyzemin koluna girip yavaş adımlarla eve yürümesine yardımcı oldum.

Kapıyı açmaya yeltenirken içerden açıldı.
Ancelina erkenden gelmişti.
Içeri girdiğimde etraf toplanmış ,kanlar temizlenmiş , buram buram yemek kokuları geliyordu.

Teyzemi yatağa uzanmasına yardım ettikten sonra Ancelinaya yemek konusunda yardım etmeye gitmiştim.

Tepsiye çorba kasesini koydum.
Buzdolabını limon almak için açtığımda Ancelina'nın bakışlarını üzerimde hissettim.
Limonu tepsiye koyarken Ancelina'nın eli tepsiye uzandı, alelacele elime bir kağıt parçası tutuşturup arkasını döndü.

Ne olduğuna dair en ufak bir fikrim dahi yoktu.

Kağıdı açtım,Kelimeler fransızcaydı bir kaç yıldır aldığım fransızca eğitimden dolayı anlayabiliyordum.
"Le diable rouge ètait un dèbut. Aie peur de moi" yazıyordu.

Kelimeleri tam anlamıyla anlayamadığım için telefonumu çıkartıp  fransızca eğitmenime kısa mesaj şeklinde gönderdim.

Cevap gelene kadar beklemekten başka şansım yoktu, kafam çok karışmıştı.
Ancelina fransız bir kadın olsa da bizle iletişim kurarken Türkçeyi tercih ederdi. Ve söyleyeceği bir şey olduğu zaman gizli saklı yapmazdı.

Neden elime bir kağıt tutuşturmuştu ki?
Düşünceler kafamda cirit atarken teyzemin yanına gittim, çorbayı içmesinde yardımcı oldum.
"Kuzum,daha ölmedim çok şükür kendim yiyebilirim"

Olsun yine de ben yedireceğim dedim inatla.

Aklım hâlâ o kağıttaydı.
Teyzem çorbayı içtikten kısa bir süre sonra uykuya dalmış, ben ise tabakları mutfağa götürmüştüm.

Ancelina burada değildi. Onu bulmak için üst kata çıktım.

Ancelina ,kendi odasında yüzü pencereye dönük pozisyonda duruyordu.

Ona seslendim.
Fakat arkasını dönmedi, öylece durup dışarıyı seyrediyordu.

Hareket etmediği her saniye sinirlenmeye başlıyordum.

Ama yinede bir açıklaması olacağını düşünüp beklemeye karar verdim.

Yavaş adımlarla arkasına döndü.
Bana yaklaşıp yüzümü avuçlarının arasına aldı.
Sol eliyle yüzümü okşadı.

Aksanı yüzünden bozuk bir türkçesi olsa da yinede anlatmak istediğini anlatabilecek kadar Türkçesi vardı.
"Sen çok güzel bir kız. O kötü, o herkesi öldürecek. Kaç"

Anlamadığım bir kaç kelime kurmuş cevap bekleme gereği duymadan arkasını dönüp gardırobuna yöneldi.

Üst raftan eline beyaz örtüyle sarılı bir şey almıştı, ne olduğunu anlamamıştım.

Yanıma geldi, usulca örtüyü açtı.
Kocaman bir bıçak çıkmıştı.
"Hey napıyorsun bu ne?"

Sorumun cevabını vermeye vakit bırakmadan bıçağı kendine hızla sapladı.

Elleriyle ellerimi kavradı ve bıçağı tutmamı sağladı.
Çok sıkı tutuyordu, elimi çekemiyordum.

Çığlık attım. Ağzından kan kusmuş, kanın çoğu ise üzerime dökülmüştü.

Gözlerinden bir kaç damla yaş aktı. Dizleri dayanacak güç bulamadı ve yere yığıldı.

Neye uğradığımı şaşırmıştım.
Teyzem hızla gelmiş, şaşkınlıkla olan bitene bakıyordu.

Kendine geldi ve telefonunu alıp ambulansı aradı.

Ambulans gelene kadar nabzı atıyor mu diye sürekli kontrol ediyordum.

Son kontrol edişimde ise, nabzı durmuştu...

PsikoreniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin