Sabah yine aynı bağrış çağrış sesleriyle uyanmıştım.
Sesleri pek umursamadan yatağımdan kalkıp üzerime haki rengi bir tişört ve bir eşofman geçirdikten sonra odamın gözle görülür dağınıklıklarını topladım.Bugün teyzeme gidecektim ve teyzem Ekin ile Karacayı da davet etmemi istemişti.
2gün boyunca orada kalacaktık.
Babam bu işe pek iyi bakmıyordu,neden bilmiyorum ama teyzemden neredeyse nefret ediyordu.
Ama aksine ben teyzemi çok seviyordum.
Bir yandan çok iyi anlaşıyorduk, diğer yandan ise dünya üzerinde kalan sınırlı akrabalarımdan birisiydi.Çantama 2gün boyunca yetecek her şeyi almış,tıka basa doldurmuştum.
Saat 11.00'a yaklaşırken hızla merdivenlerden aşağı indim,babamın beni vazgeçirmek için söyleyeceği onca şeyi duymamak için acele ediyordum.Çıkacağımı sesli bir şekilde haber verip hızla kapıyı kapattım ve bahçedeki bisikletime atladım.
Depoya doğru yol aldım ve her zamanki gibi 10dakika içinde ulaştım.Benim gelmemden 4 -5 dakika sonrasında ise Karaca gelmişti.
"Hadi gidelim" dedim sevinçle.
Ekin'in bisikleti olmadığı için benim bisikletimi o sürecek ben ise arkasına binecektim.Çantalarımızı alıp yola koyulduk.
Teyzemin evine geldiğimiz çok belliydi, onca evin arasından bembeyaz güzelliğiyle bizi içeri davet ediyordu.
beyaza boyanmış kapılar ve altın sarısı detaylarıyla burası 'Alçin Çapanoğlu''nun eviyim diye bas bas bağırıyordu.Anahtarım olmasına rağmen kapıyı çaldım ve 30saniye içinde teyzem güleryüzüyle kapının önünde belirdi.
Benlik bir problem yoktu ama Karaca ile Ekin çekiniyorlardı.
Onları içeri davet ettim ve bisikletlerimizi bahçeye bıraktıktan sonra içeri girdik.
Teyzem resmen koca bir masayı donatmıştı.
Buna ben dahil Karaca ve Ekinde çok şaşırmıştı bunu yüz ifadelerinden anlayabiliyordum.Sofraya oturduktan sonra sessiz ortamı bozan teyzemin neşeli sesi oldu.
"Dicle, benim yetiştirmem gereken bir kaç çizimim var. Yardımına ihtiyacım var. Halledersin değil mi?" dedi önündeki peynirden bir parça ağzına atarken."Tabii hallederim teyze. Hatta Ekinle Karaca da bana yardım ederler."
"Çocuklar size zahmet vermek istemiyorum ama gerçekten sınırlı vaktim var"
Teyzem tasarım kıyafetler üretiyordu ve sadece ülkeden değil yurtdışından da siparişler almaya başlamıştı. Bu siparişleri bazen yetiştirmekte zorlanıp benden yardım istiyordu-ki resime dair her şey benim için harika bir teklifti- bunu zevkle yapıyordum.
Geldiğimizden beri sessizliğini koruyan Ekin sessizliğini bozmuştu.
"Ne demek efendim. Tabii elimizden ne geliyorsa yaparız."Teyzem ilk başta donuk bir yüz ifadesiyle Ekin'e baktı ve hemen suratını değiştirip sıcak bir gülümseme yüzünde yayıldı.
Kahvaltı bittikten sonra el birliğiyle sofrayı kaldırdık ve teyzeminde söylediği gibi onu takip edip gittiği odaya yöneldik.
"Bakın çocuklar burası tamamen sizindir. Çizimleri bu odada yaparsınız,yorulursanızda istediğiniz gibi davranın,rahat olun"
Oda küçük bir odaydı ama dekorasyonundan dolayı geniş ve ferah gözüküyordu.
Pencerenin hemen yanında bir çalışma masası vardı.
Üzerinde bir çok çizim ve masaüstü bir bilgisayar vardı. Çalışma masasına yaslanmış küçük bir kitaplık odanın boşluğunu doldurmuş ve güzel bir görüntü sağlamıştı.Işık içeriyi net bir şekilde aydınlatıyor, odayı daha hoş hâle getiriyordu.
odanın arda kalan boş kısımlarında çeşitli renklerde 3-4 tane puf bulunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikoreni
Ficción GeneralYaşanan onca şey belkide yaşanmıyor,yaşadıklarımız belkide başka evrende birinin rüyası,veya birileri bizi dünya denen bu kutuya hapsetmiş oyunlarının parçası olarak kullanıyor. Peki başkalarının yalanlarından kaçarken kendi gerçeklerimizde sıyrılıy...