4. BÖLÜM : TEHLİKELİ SORU

35 5 2
                                    

Kapıyı açan kişi Hivrü ana idi. Bir hızla içeri girdi, ilk önce genç kızı süzdü daha sonrasında ise genç adamı. Kendince çocukları kontrol ediyordu. Her ikisi içinde endişelenmişti.

Hivrü ananın hiç çocuğu olmamıştı. Yıllarca evlat hasreti çekmiş, bir çocuğu olsun diye etmediği dua gitmediği doktor kalmamıştı. Yaradan kendisine bir evlat nasip etmemişti, ama Hivrü ana dert etmemeye çalıştı. Yaradan böyle uygun görmüş dedi, yine Rabbin'e sığınmıştı. Kocası erken yaşta Hivrü anayı bırakıp göçüp gitmişti. Hivrü anada köyün anası olmuştu. Köydeki çocukları gençleri kendi çocuğu gibi sever, korur, kollardı. Kısa sürede de hem Arık'ı hem Mihri'yi kendi evladı gibi görmüş, sevmişti gençleri. 

 Arık, Hivrü ananın geldiğini görünce elinde ki silahı hemen indirmişti. Hivrü anadan dışarıda neler olduğunu öğrenmek için söze başlayacağı vakit,içeri soluk soluğa Hasan girdi. Hasan, Hüvri ananın ablasının çocuğu idi. Hivrü ana Hasan'ın bu denli heyacanına ve korkusuna şaşırmıştı. Hasan'ın yanına giderek şunları dedi.

''Oğul de hele, noldu, ne bu halin?''

''Ana yetişin, nöbet tutan askerlerden biri vurulmuş, baygın şekilde yatıyor. Hekim Hozan emicenin evine götürdük.''

Arık duyduğu şey yüzünden sanki yüreğine bir ok saplanmıştı. Hainler yine bir kardeşine zarar vermişti. Üstelik bu kardeşi başta Mihri olmak üzere köyde ki diğer kadınları korumakla yükümlü idi.  kadınlara zarar verdikleri yetmezmiş gibi birde bu vardı. Vatanı için kan döken şehitler. Arık her gazi her şehit ismi duyduğunda kendi de onlar gibi olmak istiyordu. Şehadete ermek  istiyordu.  ''...Askerlerden biri vurulmuş...'' cümle beyninde yankılanıyordu. Aklına vatanı için şehit düşen Kahraman Şehitler geldi. Onlarca şehit vardı, kolay kazanılmamıştı bu topraklar, kolay olamamıştı hiçbir şey. Daha sonra şehit çocuklarını düşündü Arık. Anne baba hasretini iyi bilirdi kendisi. O küçük masum çocukları düşündü. Şehit düşen babalarını annelerini, hiç göremeyen bile vardı. O masum bedenler bu hasrete nasıl dayanırdı, nasıl dayanıyorlardı? Mezara sarılmakla, güçlü sıcak barut kokan kollara sarılmak bir miydi?  Ya annesi şehit düşmüş bir bebek ne yapacaktı, kimin sütünü emecekti, ya emdiği süt annesinin sütü gibi olmazsa, ya o küçük beden annesini şefkatini bulamazsa, ya merhametine sevgisine daha doyamadan muhtaç kalırsa. 

Haberlerde hepimiz duyuyoruz değil mi. Günde kaç şehit veriyoruz, kaç haneye ateş düşüyor? Kaç annenin şehit çocuğu için yaktığı feryatları duyuyoruz. Hangimiz hangi şehidin acısını yaşadık, yas tuttuk? Hangimiz şehit annesine destek olduk? Hangimiz , hangimiz...

Arık aklında ki düşüncelere bir son vererek hızla ahırdan çıktı. Deli gibi koşmaya başladı. Yolda gördüğü herkese Hekimin evini soruyor, eve yetişmek için can atıyordu. Elinde silahı, aklında gazi belki de şehit olmuş askerini düşünmekte idi. 

Hekimin evine geldiğinde ilk emin olamasa da kapıyı sertçe çaldı. Elleri, dizleri titriyor, soluk soluğa kalmış bir halde idi. Aklında hala onlarca düşünce, şüphe ve korku vardı.

Evin kapısını hekimin kızı açmıştı, dışarıda soluk soluğa kalmış bu adamı görünce ilk korksa da genç adama şunları dedi.

''Kimsin de hele, ne bu böyle ev basar gibi.''

''Bura hekimin evi mi?''

''He hekimin evi buyur, kimsin, ne istersin?''

Demeye kalmadan Arık ayakkabılarını çıkarmış eve girmekte idi. Kız şaşırmıştı. Arık askerin adını haykırarak odaları dolaşmakta idi. Genç kız ise Arık'ın peşinden gidiyor, eve izinsiz girdiği için kolundan tutup durdurmaya çalışıyordu. Arık ise sadece bağırıp, Eren'i bulmaya çalışıyordu.

HERCAİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin