|Hunter Star|
Bu evrene geleli altı saate yakın olmuştu. Hunter ile aynı odada kalma isteğimizi gerçekleştirmiş olmasak şüphesiz ki bu kadar rahat olmazdım. Onunla kalarak güçlerimin kontrolünü de sağlıyordum. Ayrıca beni anlayabilecek tek kişi oydu.
"Ne düşünüyorsun?" dedi mırıldanarak. Gözlerimi açmadan ona döndüm. Burada geçen her saniye beni zorluyordu ve bulunamayacağımız ihtimali aklıma girmeye başlıyordu. "Hiçbir şey düşünemiyorum."
Konuşmak için ağzını açacağı zaman çalınan kapıyla yerimde oturur pozisyona geldim. Hunter da hareketlerime uyum sağlar şekilde ayağa kalktığında onu ne kadar özlediğimi bir kez daha anlamış oldum.
Wanda, yavaş hareketlerle kapıyı açtı ve geldiğimizden beri yüzünden düşürmediği gülümsemesiyle yanımıza geldi. "Yemek zamanı geldi. Bize katılın isterseniz." dedi. Hunter'a fikrini sormak istesem de bana oranla daha çok acıkan biriydi ve yemek teklifini reddetmem benim açımdan güvenilir değildi. Onu kısaca başımla onayladım.
Hunter'ın koluna girdim ve Wanda'nın bizi yönlendirmesine izin verdik. Koridor boyunca üçümüz de sessizdik ancak kızıl kadının zihni için aynısını düşünmüyordum. Salonda geçirdiğimiz yarım saatte bile onun sürekli ve aralıksız düşündüğünü fark etmiştim ve bu gerçekten yorucu görünüyordu. Patlamanın ilk yılındaki halime çok benziyordu.
Geniş mutfağa girdiğimizde içerideki sohbet bıçak gibi kesildi. Görevleriyle ilgili şeyler konuşuyorlardı yüksek ihtimalle ve takımdan olmayan iki kişinin, hatta evrenden, bunları duymalarını istememeleri normaldi. Ancak kimsenin anlamadığı şey şuydu ki, onlar umurumuzda bile değildi.
Natasha, kabalık olmasın diye gülümsedi ve kısa bir baş selamı verdi. Steve, onun aksine daha gerçek bir gülümseme sunduğunda içimden her ne kadar gülümsemek gelse de kendimi frenledim. İriydi ve bu da güçlerle mümkün olabilecekmiş düşüncesini aklıma getiriyordu. Meta-insan olması muhtemeldi ama Wanda dışında hiçbirinin öyle olabileceğini de düşünmüyordum. Bilinmezliği, onu daha çok boğmak istememe sebep oluyordu.
"Başka bir evrenin süper ikizleri de geldiğine göre, artık başlayabilir miyiz?" dedi Clint bıkkınlıkla. Biz gelmeden yemeğe elini sürdürtmemişlerdi muhtemelen ve içten içe bize sinir olmuştu. Steve ona, kibar olmasıyla ilgili bir şeyler söylemeye başladığında boş olan yerlere yerleştik. Hunter hemen tabağını doldurmaya başladığında onun aç hallerini bile özlediğimi fark ettim. Ağzı doluyken konuşması haricinde çoğu halini özlemiştim.
Kardeşimi çok özlemiştim.
Onun aksine sakince tabağımı doldurmaya başladığımda göremediğim alkol şişeleri moralimi bozmuştu bile. Her yemekte alkol almadan duramayan biriydim ve çoğu zaman yemeğin sonunda kendimi kaybederdim. Şikayetçi değildim çünkü hızlı metabolizmam birkaç saat sonra ayık bir kafayla çalışmamı sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stark İkizleri Gerçekliği
Fanfiction"Ben bir canavarım," dedim. "Sen bir kahramansın. Siyah da kahraman olabilir. Çünkü herkesin gölgeleri vardır. Kollarımı yanımdaki beline sardım. Hunter'ın uyanmaması için dudaklarımı birbirine bastırarak hıçkırıklarımı yutmaya çalıştım. "Uyumalısın...