Önlerindeki taşlara bakarken bunu yapıp yapmama konusunda tereddüt yaşıyorlardı. “Gamora’dan yeri öğrenmedik ama başka kim biliyor ki? Monitör bize yardım etmeyecek, bunu biliyoruz.”
“Başka birileri daha olmalı. Ama bu çoklu evrenden olmak zorunda değil, değil mi?” dedi Hope aklına gelenle. Hızlıca Hunter’a döndü. “Beni diğer gerçekliğe nasıl göndermiştin? Tekrar yapmalıyız. Bu çoklu evrende Lucifer var ama yeterince yetkili değil ve kendisinin bir görüntü olduğunu söylemişti. Asıl Lucifer’ı bulmalıyız.”
“Ya da onun çocuklarını,” dedi heyecanla.
“Morganyum lazım, hem de bolca Morganyum.”
“Neyse ki var. Geçidin etrafını onunla donatırsan işe yarar mı?”
“Birkaç işlem daha var elbette ama genel olarak, evet, işe yarar. Ancak nokta atışı yapmalıyız çünkü yalnızca gidişe yetecek kadar var elimizde ve dönüşümüzü onların karşılaması lazım.”
Hunter o fark etmeden hüzünle gülümsedi. “Merak etme. Dönmek o kadar zor olmayacaktır.” Dedi gülerek. En azından tek kişi olarak, diye içinden tamamladı.
Saatler sonra her şey hazırdı. Geçit, tamamen Morganyum ile donatılmıştı. Dört Sonsuzluk Taşı’nın olduğu pazubent, Hunter’ın büyük ısrarları yüzünden Hope’un kolunda takılıydı. Diğer tarafa geçerken taşların gücünü kullanacak olan da doğal olarak esmer kadın olmuştu.
“Hazır mısın?” dedi çalışmaya başlayan geçitle. Sarışın adam başını sallayarak onu onayladı. “Hızlı ve sarsıntılı olacak gibi hissediyorum.”
“İlk seferimde benim de öyle oldu ama gökyüzünden düşmediğin sürece sorun değil.”
“Dur, ne?” dedi dehşetle.
“Ne? Seni duyamıyorum. Geçit çok gürültü çıkarıyor.” Dedi Hope gülerek.
Kuantum duvarı yırtıldı. Başka bir gerçekliğe geçtiler.
∞ Morning Star Reality – 2022 ∞
“Valerie, Lucifer’ın kızı?” dedi bir kadın sesi. Herkes anlamayarak balkona döndü. Valerie ve Azazel ise, hissettikleri yoğun enerjinin bu kadından gelip gelmediğini merak ediyordu. Esmer kadın, bakışlarını adama çevirdi. “Azazel, Lucifer’ın oğlu, öyle değil mi?”
“Kim olduğuna bağlı ölümlü.” Dedi Azazel sırıtarak.
Kadın da sırıttı. Yüzlerindeki bu ifade oldukça benzemesine rağmen gülerken dudaklarının yanındaki kıvrımlar daha çok bir Stark’ı hatırlatıyordu. Natasha ve Steve, fark ettikleri bu ayrıntı ile birbirlerine baktılar. “Ben Hope, Dünya-3000’den. Yalnızca sorumuzun cevabını almaya geldik.”
“Sen ve kim?” dedi Loki kaşlarını çatarak. Kadının yanında görünür hale gelen adam, dudağının kenarıyla sırıttı ve onlara göz kırptı. “Numarası olan tek kişi olamazdın. Ben Hunter ve kız kardeşimle bu kadar yol gelmişken geri dönmeye pek niyetli değiliz.”
“Neyi merak ediyorsunuz, Stark İkizler?” Dedi Valerie öne çıkarak. Ekip şaşkınlıkla birbirlerine baktılar.
“Ruh Taşı. Evrenimiz için büyük bir anlaşma yaptık ve karşılığının ne olacağını bilmemize rağmen her şeyi yapacağız.” Dedi Hope kararlılıkla.
“Monitör ne zamandır başkalarına yardım ediyor? Kandırılmadığınızı nereden biliyorsunuz?” dedi Azazel gülerek.
“Çünkü melekçik, biz, onun sandığından fazlasıyız. Annemizin kim olduğunu öğrendiğimizden beri durum bu ve o, bizi oldukça hafife alıyor. Varoluştaki en zeki canlılar olmamız dışında da marifetlerimiz var yani.” Dedi alayla Hunter. “Şimdi, bize yerini söyleyin ki, o şerefsizden önce onu bulalım ve her şeyi durduralım.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stark İkizleri Gerçekliği
Fanfiction"Ben bir canavarım," dedim. "Sen bir kahramansın. Siyah da kahraman olabilir. Çünkü herkesin gölgeleri vardır. Kollarımı yanımdaki beline sardım. Hunter'ın uyanmaması için dudaklarımı birbirine bastırarak hıçkırıklarımı yutmaya çalıştım. "Uyumalısın...