Bu bölümü okumadan önce @Rnbgdd adlı kullanıcıya teşekkürler. Berçin karakteri tamamen ona aittir. İyi okumalar!
Göz kapaklarım acıyordu. Uyanmak istiyordum ancak başım bu kadar ağrıyor ve zihnim bu kadar bulanıkken pek de olasılıklar dahilinde değildi. İçimdeki gücü hissetmekte zorlanıyordum ve bu da kafamda daha çok olasılık oluşturuyordu. Gözlerimi açmak zorundaydım, tehlikedeydim.
Göz kapaklarım sızladı ve loş aydınlatmalı bir odada uyandım. İncelemek için fazla zamanım yoktu, her neredeysem kaçmak zorundaydım. Ağzımdaki solunum maskesini çıkardım. Parmağımdaki ve vücudumdaki kabloları çıkarmak en zor kısımdı. Monitör ötmüştü ancak kimin geleceği umurumda değildi.
Yoğun bakım ünitesi olarak tahmin ettiğim yerdeydim. Camın ardından gördüğüm Bruce ise kafamda oluşmuş binlerce sorudan birini yanıtlıyordu. Hâla kuledeydim. Ama kendimi güvende hissetmiyordum. Bruce telaşla içeri girdi, aramızda mesafe bırakmıştı. "Tamamen iyileşmediniz, lütfen yerinize geçin ve kontrol edeyim."
Kaşlarımı çatarak ona kısaca güldüm. "Bruce, bana neden siz olarak hitap ediyorsun? Hunter ile labaratuvar kankalığını bırakmalısın." dedim. Gözleri şaşkınlıktan açıldı ve burnunun ucuna düşen gözlüğünü yukarı ittirdi. "Beni tanıyor musunuz?"
Bileğimdeki meta kelepçesiyle oynadım. "Evet ve benim tanıdığım Bruce," dedim. Ona döndüm ve kelepçeyi kırarak yere attım. "Bana asla meta-kelepçe takmaz."
Elimde oluşan enerjiyi ona gönderdim. Duvarın içinden hatta arkasındaki duvarın içinden de geçti ancak umursamadım. O Hulk'tı, hepimizi ezerdi. "Kapıyı açtığın için teşekkür ederim Banner." dedim. Ayaklarımda herhangi bir şey yoktu, üstümde ise yalnızca hastane kıyafeti vardı ancak kendime kıyafet yapabildiğimi düşününce bu o kadar da önemsemem gereken bir durum değildi.
Koridorda yavaşça yürümeye başladığımda duyduğum ayak sesleriyle savunma pozisyonumu aldım ve ellerimi enerjiyi kullanmak için kaldırdım. Köşeyi döndüğü an gördüğüm turuncu yıldırımla derin bir nefes aldım. "Abi, bir an beni bulamayacaksın sandım. Hangi evrene geldim bilmiyorum ama senin olmana gerçekten sevindim" Barry bana anlamazcasına baktı. "Senin abin olduğumu sanmıyorum. Aslına bakarsan kardeşim olduğu söylenemez."
Yine tutmayan şansımla ofladım ve siyah enerjinin parmaklarımı sarmasına izin verdim. "Çoklu evrene sıçayım." Gölgesini alarak onu arkamda bıraktım. Seslendi fakat duymamazlıktan geldim. O benim abim değildi ve canını önemsememe gerek yoktu. Köşeyi döndüğümde sırtımdan aşağıya inen ürpertiyle titredim. Kimin geldiğini biliyordum. Saniyeler sonra tam karşımda olacaktı bu yüzden enerji topunu hızla gönderdim. Ancak topun gittiği yoldan açılan portal enerji kayboldu. Sonra ise tam sırtımda kendi gücümü hissettim.
"Sürpriz yapmaya çalıştın ama ben hediye vermeyi daha çok severim." dedi Cisco. Barry'in gölgesi yanıma geldi. Cisco'nun gölgesine kısa bir bakış attım, aynıydı ama tamamen farklıydı. En azından benden nefret etme gibi bir duygu hissetmiyordu.
"Sen Cisco değilsin," dedim. Cevabımla kaşları alayla havaya kalktı. "Tabii. Sen de Berçin'in kardeşisin herhalde, değil mi?"
Ona göz devirdim ve hamle yapmasına izin vermeden gölgesini aldım. "Bu evrendeki herkes bu kadar aptal olmak zorunda mı?" dedim mırıldanarak. Bedenimde hissettiğim karıncalanma ile kaşlarım havaya kalktı. Saniyeler sonra bedenim duvara tüm hızıyla çarptı ve bileklerim başımın iki yanında olacak şekilde tutuldu. Kıvırcık saçları yüzünün önüne düşmüş kız bana bir bakış attı. "Az kalsın üstüme alınıyordum ama sonra ne kadar muhteşem olduğum aklıma geldi." dedi. Önüne düşmüş tutamları geriye attığında ise gözlerim duraksadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stark İkizleri Gerçekliği
Fanfiction"Ben bir canavarım," dedim. "Sen bir kahramansın. Siyah da kahraman olabilir. Çünkü herkesin gölgeleri vardır. Kollarımı yanımdaki beline sardım. Hunter'ın uyanmaması için dudaklarımı birbirine bastırarak hıçkırıklarımı yutmaya çalıştım. "Uyumalısın...