AŞK MI?

263 19 2
                                    

Kafe'den çıktıktan sonra Cemre'yle çantalarımızı almak için okula geri dönmüştük. Yol boyunca pek konuşmadık. Cemre'ye Atlas'ı tanıyıp tanımadığını sormayı ne kadar çok istesem de kızın özel hayatı olduğu için kendimi tutabilmiştim. Cemre'ninde bu konuyla ilgili ağzı bıçak açmamıştı. Okula geldiğimizde okul yeni dağılıyordu. Okulun önü öğrencilerle doluydu. Kalabalığın içinde gözüm sabah kavga ettiğimiz kızları arasa da ikisinden de eser yoktu. 'Acaba onlarda bizim gibi okuldan mı kaçtılar?' diye geçirdim. Kim bilebilirdi ki? Okul kapısından girdiğimizde okulun içi dışının aksine bomboştu. Merdivenleri çıkıp sınıfa girdiğimizde Savaş'ı öğretmen masasına yaslanmış tek parmağıyla çantamı tutarken bulmuştum. Başı yere eğikti. Yüz hatları gerilmişti. Bizi görünce başını yerden kaldırarak yüzüme baktı. Ona sinirliydim. Onun yüzünden bütün okul arkamdan kim bilir neler diyordu. Cemre sırasına giderek sıranın üzerindeki kitaplarını çantasına koydu ve yeniden yanıma geldi. Eliyle saatini göstererek "üzgünüm işe geç kalıyorum yarın görüşürüz." diyerek cevabımı beklemeden kapıdan çıktı. Sınıfta Savaş'la yanlız kalmıştık. "Sanırım o elindeki bana ait."diyerek parmağımla çantamı işaret ettim. Savaş çantayı yere bırakarak öğretmen masasından çekilip yanıma geldi. "Nerdeydin?" yüz hatları hala gergindi. Dudakları düz bir çizgi gibiydi. Sinirden kasılan yanaklarında hafif gamzeler oluşmuştu. Yanıma yaklaştıkça kokusu daha keskinleşmeye başlamıştı. "Umut sana diyorum nerdeydin bu saate kadar?" sesini biraz daha yükseltmişti. Sabah olanlar için benim ona sinirli olmam gerekirken Savaş'ın bana olan sinirinin nedenini anlayamamıştım. "Seni ilgilendirmez!" Savaş'ın yanından geçerek az önce yere atmış olduğu çantamı yerden alarak silkeledim. Özür beklerken azar işitmek insanı gerçekten sinirlendiriyordu. Savaş sinirle bana doğru döndü. "Bana niye haber vermedin?" Ona neyin haberini vermem gerekiyordu ki? "Neyi?" diye sorunca Savaş ellerini saçlarından geçirdi.
"Lanet olsun Umut neyi olcak kavgayı bana niye söylemedin?. Beni neden bu olaydan haberdar etmedin? Senin için ne kadar endişelendiğimden haberin var mı senin?" Ne yani Savaş benim için endişelenmiş miydi? Bu olanların onun yüzünden geliştiğini görmüyor muydu? Çok sinirliydi,bende öyleydim. Çantamı sırtıma geçirerek sınıftan dışarı çıktım. Savaş' tan beklediğim bir özürdü sadece. Sabah beni zor durumda bıraktığı için basit bir özürdü. Kesinlikle azar değildi. Ayrıca beni ona hesap vermek zorunda olan uşağı falan mı sanıyordu? Ben merdivenlerden inerken Savaş sınıfın kapısından çıktı. Hala sinirliydi. "Umut!" sesini duymama rağmen duymazdan gelerek yürümeye devam ettim. "Umut!!"sesi bu sefer daha sesli çıkmıştı ama ben yine duymazdan gelmeyi tercih etmiştim. Sinirliydim ve Savaş'la konuşmak şuan isteyeceğim son şeydi. Hızlı adımlarla okulun kapısından çıkarak yürümeye devam ettim. Savaş'ta peşimden geliyordu. Koşması ya da biraz daha hızlı yürümesi halinde çok rahatlıkla bana yetişebilirdi. Ama yapmamıştı sadece arkamdan yürümeyi tercih etmişti tüm yol boyunca. Evimizin olduğu sokağa gelince durdum ve arkamı döndüm. Savaş'ta benimle aynı anda durdu. Artık sinirli gibi durmuyordu aslına bakarsanız bende eskisi kadar sinirli sayılmazdım.
" Savaş ne yapmaya çalışıyorsun?" Ellerini ceplerlerine sokarak gülümsedi.
"Yürüyorum desem inanacak mısın?" Diye sordu suç işlemiş çocuk gibi.
"Sence inanacak gibi mi duruyorum?" Diyince yüzündeki gülümseme daha da büyüdü .
"O zaman seni takip ettiğimi itiraf edebilirim desene."
'Bu çocukta ki özgüven Everest'in yanında halt yemiş' diye geçirdim içimden. "Halam görebilir artık gelme." diyince gülümsemesi bütün yüzünü kapladı.
"2 yıldır görmedi." Çok sessiz söylemişti . "Anlamadım?" deyince yanıma yaklaştı. Saçımı kulağımın arkasına koydu. Çok yakındı, hemde çok. Kalbim yine deli gibi atmaya başlamıştı. Al işte yine korkuyordum demek ki.
Savaş'tan uzaklaşmak için bir adım geri gittim. Savaş'ın az önce saçımda olan eli şimdi havada kalmıştı. Dudakları yine tek çizgi halini aldı. Havada kalan eline baktı ve avucunu kapatarak elini indirdi. "Tamam." diyerek o da geriye doğru bir adım attı. "Eve gidince saat tam sekizde odanda ol." sözünü tamamladıktan sonra arkasını dönüp yürümeye başladı. Neden diye soramadan gitmişti bile. Arkasından bakakalmıştım öyle. Neden sekiz ve neden odam diye düşündüm içimden. Tamam günün okulda geçirdiğim zamanları hariç kalan tüm saatlerini odamda geçiriyordum ama neden özel olarak odam ve saat sekizdi ki?.

UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin