9 . BÖLÜM

316 17 4
                                    

"Nasıl satarsın ya!  Telefonumu izinsiz aldığın yetmiyormuş gibi birde sattın mı? "
Savaş evet dercesine başını salladı.
"Şaka değil mi? Evet şaka hahaha çok güldüm hadi çıkar telefonumu."
"Sattım lafının neresini anlamıyorsun?" Ah bu çocuk benle yine dalga geçiyordu.
"Neresini anlamamı bekliyorsun ki ?" Savaş umursamazcasına arkasına yaslandı.
"Ya hangi hakla satarsın benim telefonumu?"  cümleyi söylerken benim kelimesine vurgu yapmıştım.
"Niye bu kadar sorun yaptın ki? Elindeki telefonun yanında eskisi çöp gibiydi." Ne demişti o telefonuma tam olarak ne demişti.
"Çöp sensin be. Ben telefonumla mutluydum belki ne biliyorsun." Ben az önce bu çocuğa çöp mü dedim. Tövbe, tövbe,tövbe ne diyordun ben ya çarpılacağım valla. Tamam gıcıktı  sinir bozucuydu hatta uyuz bile denebilirdi ama çöp denebilecek en son şeydi ve ben az önce o tabiri bu çocuğa kullanmıştım.
"Çöp mü? "Savaş kaşının birini kaldırıp sormuştu.
"Evet çöp iğrenç çöp hemde." Söz ağızdan çıkmıştı birkere arkasında durmam gerekiyordu.
"İğrenç çöp ha." Başımı sallayarak onayladım
"İğrenç çöp. " Savaş yeriden  sinirle kalktı.  Bir an korkuyla gerilesemde eski yerimi almam uzun sürmedi. Gözleri tam gözlerimdeydi. Birinin boğazını temizlemesiyle gözlerimizi bir birinden çekerek sesin geldiği yöne baktık.  Sabah karşılaştığım ve yeni sınıf arkadaşlarım olan iki çocuk bize bakıyorlardı. 
"Biz böldük galiba." Başımı tekrardan Savaş'a döndüm. O yine her zamanki rahatlığıyla sırasına oturdu.
"Yok bölmediniz. Yani bölünecek bişey yok." Neden panik olduğumu bilmiyordum ama panikle durumu düzeltmeye çalışıyordum.  Çocuklardan esmer olan sıraya yaslanarak kollarını göğsünde birleştirdi. Sabah bana selam veren çocuk ise yanıma gelerek elini bana uzattı. "Merhaba ben Can" çocuğun bana uzattığı eli görmezden gelerek konuştum.  "Bende Umut"  Can elini indirerek mırıldandı. "Biraz soğuğuz ha." Bu sözüne esmer çocuk gülümsemişti. Ona baktığımı görünce gülümsemesini küçülttü. Elini selam veriyormuş gibi kaldırarak konuştu. "Bende Yiğit " başımla onaylayarak Savaş'a yeniden döndüm.
Savaş yapacak bişey yok dercesine bakıyordu.  Arkamı dönüp sınıftan çıktım.  Fakat çıkmamla girmem bir oldu. Tekrar Savaş' ın masasına gittim. Az önce masaya  bıraktığım telefonu alarak Savaş'a doğru salladım.  "Telefonu mu getirince telefonunu alırsın."Sonra arkama bakmadan sınıftan çıktım. Ben aşağıya inerken Cemre'de yukarı çıkıyordu. Cemre'nin önünde durdum.
"Dışarı çıkmıyor muyuz?" Cemre gülümseyerek saatini gösterdi.
"Teneffüs biteli iki dakika oldu."
"Hadi ya. Kusura bakma zamanın nasıl geçtiğini anlamadım." Cemre gülerek koluma girdi.
"Boşver  önümüzde daha çok tenefüs var."

  Son ders zili çalınca herkes toplanmaya başladı. Bense sadece toplanıyormuş gibi yaptım. Bu gece okulda kalacaktım. Buna mecburum eve gidemezdim.
"Hadi gidelim."
"Cemre çantasını sırtına takarken konuşmuştu.
"Benim küçük bir işim var sen git." Cemre önce anlamayarak yüzüme baktı.
"Küçük bir iş?"diye sorunca.
"Küçük bir iş işte" diye karşılık verdim. Bu durumdan memnun olmadığı yüzünden belli olsada
"tamam o zaman yarın görüşürüz "diyerek sınıftan çıktı.
"Görüşürüz" diye arkasından bağırdım.  Sınıf tamamen boşalınca da sırama yeniden oturdum. Çantamdan yarım kalan tostumu çıkararak yedim. Sonra çantadan romanımı çıkartıp okumaya başladım. Okul güvenliği  okul  içerisinde gezinmeye başlamıştı. Sınıfın lambasını söndürerek sırama oturdum. Daha doğrusu sıranın altına yere oturdum. Güvenlik görevlisi sınıf lambasını açmadan sınıfa baktığı için beni görmemişti. Görevlinin ayak sesleri uzaklaşınca  bende yerimden çıkararak sıraya yeniden oturdum. Canım sıkılmaya başlayınca sıraya başımı koyarak uyumaya çalıştım.  Ama hiç uykum yoktu o yüzden ayağa kalkarak sınıfta dolanmaya başladım.  Sınıf penceresinden dışarı bakınca görevlinin çoktan dışarı çıkmış olduğunu gördüm.  Okulda yalnız olduğum düşüncesi biraz korkmama neden oldu ama olsun güvendeydim hiç değilse.  Yada güvende miydim emin değildim.  Karanlıktan korkardım ama bugün korkmayacaktım. Savaş'ın bana verdiği telefonu hatırlayınca biraz vakit geçirmek için telefonu kurcalamaya başladım.  Ilk başta rehberine baktım. Rehberi yada rehberim mi demeliyim. Benim rehberimdi bu . Yani zaten rehberimde dört kişi vardı sadece . Annemle babam ölmüş olsalar bile onların numaralarını silememiştim birtürlü. Halam ve enistem vardı birde. Tabi onlarıda mecburiyetten kaydetmiştim. Rehberde benim telefonuma ait olmayan tek numara Savaş'ın numarasıydı. Savaş kendini adıyla kaydetmek yerine "HEMEN AÇ" olarak  kaydetmişti. Adını değiştirerek büyük harflerle "KENDİNİ BEĞENMİŞ"  yazıp kaydettikten sonra kendimi tutamayarak gülmeye başladım.  Tam da Savaş'ı tamamlayan bir kelimeydi. Telefon elimde çalmaya başlayınca korkuyla tefonunu yere düşürdüm. Telefon yerde çalmaya devam edince yerden alıp ekrana baktım.
" KENDİNİ BEĞENMİŞ " arıyordu. Kendimi tutamayarak yeniden gülmeye başladım.   Telefonu açtığımda hala gülmeye devam ediyordum.
"Alo"
"Şu telefonu ne zaman ilk çalışta açacaksın gerçekten merak ediyorum." Al işte yine neşemin içine etmişti. Gelde sinirlenme .
"Bir sorun mu vardı?.  Niye aradın?."
"Nerdesin sen?"
"Okul.." bi anlık boşluğuma gelmişti az daha okulda olduğumu söylüyordum.  Hemen lafı değiştirerek. "Sana ne "
"Okul mu!" Telefonda resmen kükremişti.
"Hayır hayır tabiki okulda değilim.  Kesinlikle okulda değilim.  Istersen gelip güvenlik görevlisine sorabilirsin."  Ah kahretmesin ne diyorum ben ya resmen keni kendimi ele vermiştim.
"Bu saatte okulda ne işin var Umut sorabilir miyim?."
"Hayır soramazsın."
"Umut!" sesinden anladığım kadarıyla   sinirlenmeye başlıyordu.
"Efendim?"
"Beni sinir ediyorsun." Bunu duymak güzeldi. Çünkü duygularımız karşılıklıydı.
"Sende beni" diye karşılık verdim. Pencere kenarında masanın üzerine oturmuş dışarıyı seyrediyordum.  Arkamdan sesler gelince korkuyla arkamı döndüm ama  sınıfta benden başka kimse yoktu.
Telefonu kulağımdan  çekerek yerimden kalktım.
"Biri mi var orda?"  Kapıya doğru yavaş yavaş yürüdüm. Sesler hala gelmeye devam ediyordu. Kapı'nın önünde durup koridora baktım.  Kimse yoktu arkamı dönerek oturduğum yere geri gitmek için yürümeye başlamıştım ki kapının hızla kapanmasıyla çığlık attım. 
"Umut! Umut neler oluyor orda?"  Savaş telefonun ucunda bağırıyordu. Bense korkudan aglamaya başlamıştım. Duvarın kenarına yere oturdum. Dizlerimi karnıma çekerek başımı dizlerimin arasına yerleştirdim.
"Tamam tamam bişey yok korkmuyorum."diye mırıldandım. Tamam korkuyordum kalbim deli gibi atıyordu.  Ama korktuğumu kendime itiraf edersem daha çok korkacağımı biliyordum. Sokak lambalarının ışığı sınıfı yarım yamalak aydınlatıyordu.  Korkum her geçen dakika daha da artmaya başlamıştı. Başımı dizlerimin arasına daha çok bastırdım.
"Korkmuyorum!"diye bağırdım. Sesim yankılanıyordu.
" Korkmuyorum."Sanırım yarım saatten fazladır burda böyle oturuyordum. Kendime binden fazla korkmuyorum demiştim. 
  Kapının açılma sesiyle korkuyla çığlık attım. 
"Korkmuyorum" yine deli gibi bağırmıştım. Ellerimi başımın üzerinde birleştirdim. Gözlerimi daha sıkı kapattım.  Sınıfın içinde ayak sesleri duyunca korkum doruklara ulaşmıştı.
"Umut."  Korkudan kendimi o kadar kasmıştım ki sesi zar zor duymuştum.
"Umut benim Savaş. Korkma artık geçti. " Başımı yavaşça kaldırarak karşımda duran Savaş'a baktım. 
"Tamam korkma bak geçti. Ben geldim. Korkma artık. " Oturduğum yerden hızla kalkarak Savaş'a sarıldım.
"Savaş" ellerimi  Savaş'ın boynunda birleştirdim. Savaş'ta ellerini bellime doladı. "Tamam ağlama artık bak geçti."  Savaş'a daha sıkı sarıldım.
"Çok korktum. Sesler geliyordu.  Baktım ama kimse yoktu.  Kapıda hızla kapandı. " Hem ağlıyordum hemde Savaş'a olanları anlatmaya çalışıyordum. Savaş elini saçlarıma götürdü.
"Tamam bak ben burdayım senin yanındayım. Ben senin yanındayken hiçbirşeyden kormana gerek yok." 
Bu çocuğa sarılmak iyi gelmişti. Kollarımı yavaşça Savaş'ın boynundan çektim.  Ağlamam artık durmuştu. Kalbimde eski ritmine gelmişti. Savaş'ta kollarını belimden çekti. Benim yanıma duvarın  dibine oturdu. Sırtlarımız  birbirine değiyordu. Burnumu çekerek konuştum.
"Teşekkür ederim." Savaş'a gerçekten minnettardım eğer o olmasaydı bu gece burda ne yapardım gerçekten bilmiyordum. Ben teşekkür edince Savaş kahkaha atmaya başladı. Ben ona teşekür edeyim o  kahkaha  atsın. Sinirle Savaş'a  döndüm. Kahkaha atmaya devam ederek konuştu.
"Sen bana teşekkür mü ettin az önce?" Hala kahkaha  atıyordu. "Delirmiş olmalıyım. Kesinlikle yanlış duydum . Atarlar  prensesi  bana teşekkür etmiş olamaz değil mi?"  Aslında şuan sirden Savaş'la kavga etmem lazımdı ama hiç kavga edesim yoktu ki . Savaş kahkaha atmaya devam edince kendimi tutamayarak bende kahkaha attım.
"İyi dinle o zaman bir daha duyamayacaksın."diyerek Savaş'a baktım.   Savaş'ta bana dönmüştü.
"Teşekkürler geldiğin için. Şu an burda  yanımda olduğun için.  beni önemsediğin için.Teşekkürler benim için endişelendiğin için. "Savaş tam gözlerimin içine bakıyordu.  Başımı Savaş'ın omzuna yasladım. "Bir günlük ateşkes yapabiliriz bence sen ne dersin?"
"Sanırım bir günlük sana tahammül edebilirim.  Zor olcak ama yapabilirim."  Gülümseyerek Savaş'ın omzunda gözlerimi kapattım. 

 

UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin