1. Bölüm

84 15 11
                                    

Gözlerimi açtığımda beyaz bir tavan gördüm. Nerede olduğum hakkında fikrim yok. Başımı sağ tarafa döndürdüğümde birinin yüzünü gördüm, ama kim bilmiyorum. En azından nerede olduğumu anladım, hastanedeydim. ''uyandın mı?'' yok uyanmadım, tövbe ya ''uyandım da siz kimsiniz? Ne oldu bana?''

''kısaca söyleyeyim, arabamı sürüyordum birden yola atladığın için arabayı durduramadım ve arabayla sana çarptım.'' Ne kadar güzel söyledin sağol yani "özür dilerim''

''niye özür diliyorsun, dalmışsın. Ama daha dikkatli olmalısın. Yoksa bir gün ölebilirsin'' abi bu nasıl konuşma ya ''tamam tavsiyen için teşekkür ederim, aydınlattın beni'' bu çocuk kimdi? nerede oturuyor acaba? ''şimdi hemşireyi çağırıyorum. Gelsin kontrollerini yapsın.''

''teşekkürler''

''hemşire hanım gelebilir misiniz? Hasta uyandı da'' Ne kibarmış bu da, ama bana gelince kibar olmuyor nedense

''Ayça nasılsın bakalım?'' ne bekliyor bu hemşire aşırı iyiyim hiçbir şeyim yok falan mı dememi bekliyor.
"iyiyim"
"Ayçacığım şimdi kontrollerini yapacağım bide bir tane daha serum takacağım eğer ondan sonra iyi olursan taburcu edeceğiz."
"tamam" hemşire kalbimi dinlemeye başladı. Dinlemek için sırtımı açtığında ismini bilmediğim çocukta odada olduğu için biraz utandım. Hemşire sadece sırtımı açtı en azından. "Ayça şu an çok iyi görünüyorsun bu taktığım serum bitince çıkabileceksin gibi gözüküyor. Şimdi ben gidiyorum serum bitince gelirim."
"tamam teşekkür ederim"
Artık şuradan çıkayım ya yeter.
"Şey size hitap edebilmem için isminizi bilmem gerekiyor yani söylerseniz."

Ufak bir kahkaha attı.
"tabi benim ismim Rüzgar, seninkini sormayacağım çünkü seni buraya getirince öğrendim." Bu çocuğun üstü başıda düzgün bey demem gerekiyor herhalde, sonra ayıp olmasın ben bey diyeyim.
"Rüzgar Bey beni hastaneye getirdiğiniz için teşekkürler, siz artık gidebilirsiniz." Bu sefer büyük bir kahkaha attı,
"bey mi? Bey mi dedin sen?" tekrar kahkaha attı.
"bana bey demene gerek yok Rüzgar desen yeterli." yanaklarımın kızardığını hissettim. "Tamam Rüzgar" ya bu çocuk kim?, nerede yaşıyor?, ay saçmalıyosun Ayça o nasıl düşünce şekli dedi iç sesim, niye güldü ayıp mı ettim acaba? Diye düşündüm.
"Bu arada gitmeyeceğim haberin olsun sana çarpmışım hastanelik etmişim şimdi arkamı dönüp gitmemi istiyorsun. Hayatta gitmem" Niye gitmiyor ya
"Bu arada kaç yaşındasın Ayça?" niye merak etti şimdi.
"ne meraklısın, 20 yaşındayım"
"İyiymiş"
"ne iyiymiş yaşım mı?"
"yok öylesine dedim bu arada bende 21 yaşındayım."
"Nerede Oturuyorsun?"
"ne meraklısın," dediğinde güldü. Off rezil oldum ya
"sen nerede oturuyorsun?"
"sen söylemedin ki, off neyse tamam ben söyleyeyim."
"Nerede çarptın bana?"
"Parkın orada"
"o sokakta 58 numaralı apartmanda oturuyorum. Peki sen?"

"Senin oturduğun apartmanın tam karşısındaki apartmanda, çok yakınmışız ama ben seni hiç görmemiştim." Ya ben salak mıyım hiç tanımadığım birine evimi söyledim.

Evet salaksın, dedi iç sesim. Bu gerçek mi şimdi? Nasıl olurda oturduğumuz binalar karşılıklı olur? Beni görmemesi normal zaten "beni görmemen normal zaten çoğu zaman dışarı çıkmam çıkarsamda sabah erken çıkarım, akşam gelirim. Yani bu çok normal."
"Niye çoğu zaman çıkmıyorsun? "
" Çünkü sevmiyorum. Sabah çıkınca zaten bütün gün dolaşıyorum."
"tamam"
(kapı tıklanır ve açılır)
"Nasılsın bakalım?" hemşire gelmiş tamam sıkıntı yok. Ay taktı nasılsın, nasılsın kaç kere sorcak yaa?
"iyiyim"
"bu gidişle seni taburcu edeceğiz herhalde" hafifçe gülümsedim. Hemşire bir andanda kalp atışlarımı dinlemeye başladı. Bende hâla Rüzgar ile evlerimizin karşılıklı olmasını düşünüyordum. Hemşire bir şeyler söylediğini işittim ama ne söylediğini duyamadım çünkü bu ev konusuna kendimi iyice kaptırmışım.
( kapı kapanma sesi)
"Ayça 1-2 saat daha kaldıktan sonra çıkacağız. Ben şimdi gidip hemşirenin az önce söylediği ilaçları alayım."
"efendim? Ha ilaç mı? Hemşire ilaç mı söyledi?"
Gülmeye başladı
"Evet ilaç söyledi, daha doğrusu krem söyledi"
Hâla gülüyordu.
"Komik değil"
"Komik"
İyice sinirlenmiştim, sinirlenmem için yapıyordu ve daha çok gülmeye başladı.
"Gülme krizine mi girdin?" Diye sordum. Cevap vermedi.
Aşırı sinirlenmiştim. Ama belli etmemeye çalıştım.
"Evet sakinim,sakinim."
"Ayça dışından söylüyorsun haberin olsun" daha fazla gülmeye başladı. Sonra elim boynuma gitti boynumda sargı bezi vardı. Yüzüm şaşkın bir hâl aldığına eminim. Gülmeyi bıraktığında:
"En azından dikkatsizliğin canına mâl olmadı. Sadece kolun kırıldı ve boynunda bir yara var."
"Ne? Kolum mu kırıldı? Nasıl?"
"Ayça nasıl farketmezsin kolunu hiç mi ağrımadı."
Sol kolum kırılmıştı.
"Hiç farketmedim."
"Daha dikkatli ol. Herhalde bu cümleyi bin defa kurmam gerekecek."
Gözlerimi devirdim.
"Emredersiniz komutanım."
"Ailene haber veremedim numaralarını bilmediğim için haber vermek ister misin?"
"Hayır,gerek yok teşekkürler"
Gözlerim telefonumu arıyordu
"Telefonum nerede?"
"Al burada yolda onuda düşürdüğün için aldım, en azından kırılmamış."
"Teşekkür ederim"
"ben artık ilaçları almaya gidiyorum zaten eczane yakın hemen alıp gelirim."
"Hiç gerek yo-"
"Hayır gerek var" diyerek sözümü kesti ve odadan çıktı.
Nasıl oluyorda evlerimiz karşılıklı? Neden beni bırakmıyor? Anlamıyorum. Hemde hiçbir şey anlamıyorum. Ama nedense kendimi çok iyi ve mutlu hissettim. İlk kez biri beni düşünüyor. Yada ben öyle sanıyordum. Bu zamana kadar kimse beni düşünüp önemsememişti. Ama şimdi biri beni düşünüyor gibi geliyor ve içimi bir his kaplıyor mutluluk mu farklı bir duygu mu anlayamıyorumm, değişik bir his. Bugün 21 Ağustos bugün ilk kez birinin beni düşündüğünü hissettim. Bugün ilk kez kendimi mutlu hissettim. Hayatım boyunca hiç mutlu olmamıştım. Küçükken hep dışlanırdım. Bir çikolata verilmesine kanardım. Çikolata verilince mutlu olurdum ama bu mutluluk gerçek mutluluk değildi. Hep çikolatayı yedikten sonra pişman olurdum. Çünkü beni dışladıkları için bana kötü davranan arkadaşlarım zehirlenmem için ya bozuk çikolata getirirdi yada içine tebeşir tozu koyarlardı. Bu çikolatalar yüzünden kaç kere hastanelik olmuştum ve artık öğrendim. Arkadaşlarımdan hiç bir şey yemeyecektim. Bazen bunu unutuyorum ve yiyorum öylede çok hastanelik oldum. Tahmin etmeyeceğiniz kadar çok hastanelik oldum küçüklüğümden beri. Yani neredeyse bütün küçüklüğüm hastanede geçmişti. Şimdi Rüzgar'a güvenmeli miyim yoksa güvenmemeli miyim bilemiyorum. Küçükken yaşadıklarım size saçma geldi biliyorum ama bunları gerçekten yaşadım. Niye hiç sevmediler, aralarına almadılar bilmiyorum. Ben çok mu kötü biriyim? Bunları düşünürken kapı açıldı, gözlerim kapıya doğru kaydığında Rüzgar'ın geldiğini gördüm.
"Ben geldim"
"Gördüm zaten"
"Ne bu atar,o kadar gittim ilaçlarını aldım."
"Almasaydın,sana al diyen olmadı"
"Seninle kavga edemeyeceğim şimdi"
Çıldıracağım ya, çıldıracağım.
(1,5 saat sonra)

"Ayça çıkış yapabilirsin"
"Teşekkür ederim hemşire abla"
(Kapı kapanma sesi)
Rüzgar elini uzattı. Bi an şaşırdım, tek kaşımı havaya kaldırdım.
"Ne? Kalkmak için yardım etmek istemiştim." Yüzümde bir gülümseme belirdi ve elini tutup kalktım.

"Teşekkür ederim Rüzgar"
"Ne demek" diyerek gülümsedi.
Odadan çıktığımızda asansöre doğru ilerliyorduk.
"Ayça çok sertsin arabamın kaportası ezildi. Bide arabayı tamire götürmem gerekiyor şimdi."
"Ne? Nasıl? Ç-çok özür dilerim, Rüzgar en yakın zamanda ne kadarsa parasını ödeyeceğim." Şaşırmıştım. Rüzgar kahkaha atmaya başladı.
"Parasını mı ödeyeksin?" Gülmeye devam ederken bir kaç kişinin bizi izlediğini gördüm.
"Rüzgar niye gülüyorsun? İnsanlar bize bakıyor artık dur."
"Gerçekten ciddiye mi aldın?" Daha çok kahkaha attı.
"Ne? Şaka-"
"Evet şakaydı sence bu olanaklı mı? Hiç düşündün mü?" Yüzümün kızardığını hissettim. Asansöre ulaşmıştık. Rüzgar hemen tuşa bastı. Asansörün gelmesini bekliyorduk.
"Ah kolum" bir adam alçılı koluma çarpmıştı. Rüzgar adama bağırmaya başladı.
"Biraz dikkat etsenize görmüyor musun kızın kolunu?"
"Yanlışlıkla oldu, abartmasak mı beyefendi?"
"Ya bide beyefendi diyor duyuyo musun? Senin beyefendine, yanlışlıkla olmuş bide nasıl yanlışlıkla oluyor. Kör müsün?"
"Nasıl konuşuyorsunuz siz, kendinizi ne sanıyorsunuz, yanlışlıkla oldu diyorum"
Rüzgar güldü, sinirden güldüğü çok belliydi.
"Ben kendimi ne mi sanıyorum?" Sesizce "geri zekalı" diye söylendi.
"Rüzgar yeter!"dedim. Beni dinlemedi.
"Bana bak adam, özür dileyeceksin!"
"Tamam sakin olun"
"Sakin olamam! Özür dile!"
"Özür dilerim hanımefendi"
"Bir daha dile"
"Rüzgar yeter" diye bağırdım. Rüzgar'ın kolunu tuttum ve geri çektim. Asansör gitmişti. Tekrar tuşa bastım, ve gelince asansöre bindik. Rüzgar söylenmeye devam ediyordu onunla göz teması kurmadan bekledim.

Benim Pamuk ŞekerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin