Okulun geçmek bilmeyen saatleri arasında sonunda öğle arasına geldik.Sabahtan beri bu saati iple çekiyorum.Bir ara hiç gelmeyecek sanmıştım.Çünkü okulumuzun vazgeçilmez bir geleneği var.Eğer kar yağdıysa öğle arası kartopu savaşı yapılacak arkadaş!Kaçışı kurtuluşu yok.Hatta eğlenceli olması için öğle arasına kadar karlara ellemek yasak.Elleyenin vay haline...
Zille birlikte tüm okul koşarak dışarı çıkmaya başladı.Okul başkanı Aras'dı ve mikrofonu eline almış:
-6.Geleneksel Yılmaz Koleji Kartopu Savaşımız başlamıştır.En önemli kuralımız dibine kadar eğlenin,diye bağırıyordu.
O bağırdıkça kızlar destek ve hayranlık çığlıklarını atıyordu.
Aras bile bu gün coolluğunu bozar,tüm dertlerinden sıyrılırdı.
Ben düşüncelere dalmışken Aras'ı bekliyorduk ve bir kızın ince sesiyle irkilip gerçek hayata döndüm:
-Aşkım,hadi.Bu eğlence kaçırılır mı hiç?
-İstemiyorum.Bir şeyi on kere söyletmesen olmaz dimi?Bu kavga edenler Doruk ve sevgilisiydi.Kalbim buruk onları izliyorum.Tipe bak tipe.Aptal mısın kızım?İstemiyo lan çocuk rahat bıraksana pis yelloz.Ne laf anlamaz şeysin sen ! Ya Doruk,o kızın yerinde olsaydım kahvelerimizi alıp tatlı talı kantinde otururduk ama yinede sen bilirsin canım.
Bu arada Aras geldi ve bizde bahçeye hızla indik.Arkamızda da sevgilisi ve Doruk vardı.Doruk adeta sürünüyordu.Parktan eve gitmek istemeyen çocuklar gibiydi.Velet Doruk ^_^Sonunda bahçeye indiğimizde o şen kahkahalar içinizi ısıtabilecek kadar güzel geliyordu kulağıma.Herkes hiç gülmediği kadar gülüyordu belki de.Birbirlerini kara yatırıp kavga edenler,kar topu savaşı yapanlar,kardan adam yapanlar vee tabiki bahçenin her köşesinde kar melekleri...Çoğunun eşofmanları yanında olunca kafa rahat tabi.Ben düşüncelere dalmışken Savaş sırtıma bir kar topu attı ve bende bu şen kahkahaların biri olmak için bu eğlenceye katıldım.Hepimiz koca çocuklarız ve bu çok güzel ^_^
Savaşla savaş yaparken (Kafiyeye gelin çok havalı :D) kafama öyle bir kar topu yedim ki bir an,olan azıcık beynimin de düştüğünü sandım.Ne zamandır sesi soluğu çıkmayan iç sesim bu dediğime kahkaha attı."Azcık bir şey var onu da kaybetme" diye yine dalgasını geçti.Bunu yapınca mutlu oluyor herhalde.
Neyse...Kartopu gelen tarafa hızla kafamı çevirirken bağırdım:
-Biri bunu atan öküze gerçek savaşta olmadığımızı hatırlatsın!
İçimden "Ay dönmez olaydım.Ay dilim tutulaydı da o kelimeleri demeyeydim" diye pişmanlık sendromu yaşarken,dışımdan şaşkın ördek yavrusu gibi Doruk'a bakıyordum.O da bana...Sevgilisi kolunu cimcikleyene kadar beni süzdü.Geç oldu ama sonunda:
-Özür dilerim,diyebildi.Eh napalım geç olsun güç olmasın diyerek elime kar topunu aldım ve ona fırlattim.
-Önemli değil.diye bağırırken onun da benim kadar güldüğünü gördüm.İçten bir kahkahaydı bu.Dünyanın en güzel kahkahası...
-Bu yaptığın karşılıksız kalmayacak küçük hanım diye elindeki kartopuyla beni kovalarken gülme krizine girmiştim.
-Kar topunuzu büyük bir sabırla bek...
Artık beklemiyordum,çünkü yine kafama atmıştı.Afedersiniz ama göt oluş sendromunu buldum ve depresyondayım.Bütün psikologların dikkatine!!!
Canım azcık acımış olsa da döndüğümdeki içten kahkahasını görünce kızamadım.Bu kadar içten güldüğünü görmemiştim daha önce.Gülmek ona o kadar yakışıyordu ki...Tüm hücrelerimle her bir mimiğini kaydettim hafızama.Ahh,şu gülüşe sahip olmak için nelerimi vermezdim ki.Bu kahkaha karşısında büyülenmiştim.Yüzümdeki sırıtmaya engel olamıyordum.O güldükçe ben de gülüyordum.
Büyülenmekten kurtulduğum zaman yerden yine kar topu alıp ona attım.İç sesim şoktan çıkarak çığlık atmaya ve manyamiş yöresel dansını yapmaya başladı:
"DORUK BAŞARAN'LA kar topu savaşı yapıyosun!Hem de sevgilisi size öyle bakarken"
Bu arada cidden sevgilisinin bakışlarını görmeliydiniz.Haklıydı aslında ama yapcak bişey yoktu.En büyük hayalim senin haklarından daha öncelikli canım.Attığım kar topuyla gülmeyi kesip bana döndü.Mimiklerinde o kahkalardan kırıntılar kalmıştı.
-Sen hiç vazgeçmez misin ? diye sordu yüzü kadar yumuşak ve güzel sesiyle.
Kafamı hayır dermişçesine salladım.
-Asla.
Kesin ve net bir cevaptı bu.Bir şeylerden vazgeçmek bana göre değildi.Ya da beceremiyordum emin değilim.Vazgeçebilseydim,ilk vazgeçişim olurdu karşımdaki gözler.Ama onlar benim gökyüzüm,insan hiç gökyüzünü bırakabilir mi?
Bu kesin cevabımdan sonra benim sertleşen ve her mimiğiyle aşkını bağıran yüzüme inat o gülümsedi.Elini uzattı:
-Ben,Doruk.
İç sesim de ben bilmiyormuşum gibi onu bana tanıttı."Doruk,kalbinin pislik hükümdarı"Elini tuttum.
Gülümsedim ve herkesin bakışlarını bir kenara bırakıp gözlerine ilk defa böyle içten baktım:
-Ben Güneş.Günün geri kalan kısmında o sevgilisiyle ilgilendi.Bense "Artık beni tanıyor,düşünebiliyor musunuz?" diyerek etrafa gülücükler saçtım.Bir de bizimkilerle gülmekten ölebileceğimiz kadar eğlenceli bir savaş yaptık.İyiki varlardı bunlar. Ağladığımda , güldüğümde,sinirli olduğumda,kısacası her anımda yanımdalardı.
-Multimedyada Aysu-
![](https://img.wattpad.com/cover/37005152-288-k247621.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimin Pislik Hükümdarı
Romancesen benim sevgilim olma sen benim gökyüzüm olma sen benim her şeyim olma sen ve ben olmayalım, biz olalım. Biz sevgiliden öte olalım, Biz gökyüzünden sonsuz olalım. Biz her şey olmayalım. Her şey biz olsun.