Bu Kente Bir Daha Gel / HiraiZerdüş
Bu kente bir daha gel
Yağmurları da getir
Uyandır umudumu
Sevişen sözler ile
Heybende oyun getir o sıska çocuklara
Birazda gülüş olsun ne olur. Bahara, kadınlara
Sonra ekmek olalım olur mu? Acısı acıkana
Ama unutma beni sarılalım arada
Ama unutma beni sarılalım arada
🥨☕️
3 yıl önce / Mart 2018
Baharın ilk ayı İzmir için dallarında çiçeklerin açtığı, kuşların cıvıldaştığı, insanların bir daha bahar gelmeyecekmiş gibi kendini sokaklara attığı bir dönem olabilirdi ancak Emre için vizelerin başlangıcıydı ve bu kez dersleri asmak, sınavlara girmemek gibi şımarıklık yapacak lüksü yoktu. Bunun yerine bir hedefi vardı: Okulu bitirip avukat olmak.
"Ne içersin?" Garson kız başında dikilirken boş gözlerle elindeki menüyü inceliyordu. Ne içeceği belliydi aslında.
"Fincanda çay alayım."
"Tamam."
Tek bir çay siparişi veren öğrenci için menünün masada durmasının anlamsızlığına hükmetmiş olacak giderken menüyü de aldı götürdü kız. Ailesinden para almayan, ek işte çalışarak harçlığını çıkaran ve Rümeysa Teyzesi ile Uğur Amcası fark edene dek Deniz'in öğrenci evinde kalan sefil biri başka ne sipariş edebilirdi ki? Emre yirmi üç yıldır almadığı kadar sorumlulukla dolup taşmıştı. Ara sıra Mira kıçından uydurduğu eğitimlerin ailesinden aldığı paralarını ona göndermeyi teklif ediyordu ama Emre bunu kesin surette reddetmişti. Deniz'in karşısına tekrar çıktığında kendi çabalarıyla başarmış bir avukat olacaktı.
Kendi kendine gülümserken gözü yan tarafında öpüşen çifte kaydı. Galiba kendi sınıfından bir çocuktu erkek olan ve elini kızın ceketinin altından memesine ulaştırmayı başarmıştı. Anında çevirdi bakışlarını. Önünde açık duran Türk Hukuk Tarihi kitabının iki yüzüncü sayfasına odaklanmaya çalıştı.
"Nerede kalmıştım? Yapabilirsin Emre. Deniz için."
Etrafında neşeyle sohbet eden herkesi gibi Emre öğle arasını geçirmek için yine kampüsteki kafeyi seçmişti. Mevsimlerden bahardı ama o İstanbul'dan yarım bıraktığı eğitimi tamamlamak için İzmir'e döndüğünden beri içinde aman vermeyen bir kış yaşıyor ve en ufacık bir rüzgar bile titremesine yetiyordu. Hava yağmur vaadiyle umut verse de bulutlar alay ederek uzaklaşıyordu. Gerçi yağsa ne olurdu, Denizle birlikte ıslanmadıktan sonra? İzmir ilk kez Emre varken Denizsiz'di.
"Çayın geldi. Başka bir şey ister misin?"
İstemezdi. Simit yiyecek ve çay içecekti sadece. Daha doğrusu "gevrek". O gün fazladan her şey Deniz'i mi hatırlatıyordu ona ne? Ama yani söz konusu gevrekse başka kimi hatırlayacaktı ki? Deniz'in ona kendi gevreğinin yarısını vermeden biraz önce odasının balkonunda yaptığı gibi bir sigara yaktı.
Lise son sınıfa geçtiği yaz Alaçatı'ya geldiklerinden iki hafta sonra Mira üniversite sınavına herkesten fazla hazırlanmak için İstanbul'a dönmüştü ve bu durum ailesinin Emre'ye yüklenebilmesi için bulunmaz bir fırsattı. Değerlendirmeseler hatrı kalırdı ki kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz'in Sesi (RAFLARDA)
Aktuelle LiteraturDeniz ve Emre çocukluk arkadaşıdır. Her yaz Deniz'in memleketi Alaçatı'da buluştukları bir ay onların tüm yıl sabırsızlıkla bekledikleri, kalan kırk sekiz haftayı geçirmelerine yetecek kadar enerji depoladıkları, birbirlerine sırlarını, hayallerini...