3. BÖLÜM

1.9K 401 290
                                    

I'm Ready / Tracy Chapman

❄️❄️❄️❄️❄️

3 yıl önce / Şubat 2018

Buz gibiydi...

Dişlerini takırdatan, dudaklarını morartan o soğuğu yediği anı unutmak ne mümkündü. Deniz, valizini aldıktan sonra Erzurum Havaalanı'nın güvenli sıcağından insanın yüzünü ısıran kara kışına ilk adımını attığında sol bacağının kopacağını hissetmiş, ilk uçakla İzmir'e dönmenin akıl kârı olup olmadığının muhasebesini yapmıştı. Valizini, temizlendiği anda yeniden bembeyaz karla dolan kaldırımda sürüklediği her saniye bunun imkansızlığıyla daha bir asılmıştı ona.

"Dönmek için gelmedin Deniz. İleriye bakma zamanı."

Erzurum'a gelirken Alaçatı'yı ve İstanbul'u arkasında bıraktığını biliyordu. Mini şortlarını, askılı bluzlerini bıraktığı gibi kolay olmuştu bu kararı almak. Ayağında; külotlu çorabının üstüne giydiği yün pantolon, üzerinde boğazlı bluza ek yumuşacık kaşmir kazak, dizlerine kadar inen, kenarları tüylü şapkası olan, Erzurum'dan başka her yerde onu ısıtacağını vaat edecek kalınlıkta montla bile gittiği yönden yüzüne yüzüne yağan karla donmaya başlamıştı. Artık hiçbir kıyafet ona, yeteri kadar kalın yeteri kadar uzun gelmeyecekti muhakkak.

"Sen hayatında hiç kış görmemişsin meğer şekerim."

Uçaktan indiğinde valizini fazla beklemediği için sevinmişti ancak o anda içeri dönerek valizini saatlerce bekleyebilirmiş gibi geliyordu ona. Aksi gibi neredeyse dolu olan uçaktan inen herkes bir anda çil yavrusu gibi dağılmış koskoca alanda bir başına kalmış gibi görünüyordu. Geçen sefer geldiğinde babasının bu saat için ayarladığı taksi de görünürde yoktu. Göz alabildiğine karla kaplı bölgede, sokak aydınlatmaları herhangi bir hareketliliğin üzerine vurmuyordu. Çok geride bıraktığı iki şehirdeki denizin sesi yerine tipi yağan karın civlemesi dolduruyordu kulaklarını.

"Taksi nerede kaldı?"

Bir ileri bir geri sürüklediği valizi karın üzerinde tekerlek izlerini bırakırken her dönüşünde bunu yineliyor ve ısınmaya çalışıyordu. Tam danışmaya döneceği sırada selektör yapan bir arabanın gözünü alan ışığıyla güneş açtı sanki. Sarı renkli olmayan ve çalan kornasıyla önünde duran arabayı fark etti.

"Erzurum taksileri farklı renk mi ya?"

Araç sahibi için ise kadını fark etmek pek kolay olmamıştı. Tepeden tırnağa, avcılardan korunmaya çalışan bir kutup ayısı kadar beyazlar içindeki kadını akşamın karanlığında seçmek için, yansıtmalı sticker yapıştırılmış hareket halindeki valizde gözleri epey oyalanmıştı. Camı açarak kadının onu görmesini sağladı.

"İyi akşamlar. Birini mi bekliyorsunuz yoksa..." dedikten sonra burnuna kadar çekmiş olduğu şal ve kaşlarına kadar inen tüylerin arasında cam gibi parlayan masmavi gözler karşısında nutku tutuldu. Kendini cümlesini tamamlamaya zorlaması gerekti. "...epeydir yürüyor gibi görünüyorsunuz da, kimse sizi bu soğukta bekletmez diye düşündüm."

"Ayarladığım taksinin gelmesini bekliyordum. Anladığım kadarıyla siz değilsiniz."

"Maalesef değilim. Nereye gideceksiniz?"

"Yakutiye."

KPSS'dan yeterli puanı aldığında zabıt katipliği sınavı için başvuruda bulunduğu illerin başında geliyordu Erzurum. Erzurum Adliyesi tarafından açılan sınavda da başarılı olunca, önündeki yıllarını geçireceği, Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde sözünü ettiği; kedilerin damdan dama atlarken havada buz kestiği şehirdeydi. Haritadaki diğer seçenekler arasında geçmişine, kayıplarına en uzak nokta burasıydı. Hiçbir kötülüğün ona ulaşamayacağını umuyordu. Ulaşsa da bebeğinin karnından koparılışı gibi soğuk tarafından yutulacağını...

Deniz'in Sesi (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin