Birinci Bölüm
Azra bavulunun kapağını kapattı. Hayır kapatamadı önce üstüne oturdu ve ondan sonra bir kez daha gerçekten kapattı. İçindeki o giderek kocaman olan acayip heyecanını da aynı şekilde kapatmayı ne kadar isterdi. İnsan sürekli olarak hayal kırıklığına uğrayınca bu şekilde bir savunma mekanizması oluyor ister istemez.
Ama bu sefer herşey yolunda gitmişti. İri bal rengi gözleriyle 2 ay sonra döneceği odasını süzdü. Herşey umulduğu gibi gitmişti. Ve giderek daha da iyi olacaktı.
Giderek içine daha fazla kapandığının farkındaydı. Normal olmadığının ve normal hissetmediğinin. Ayrıca hayattaki tek bağı olan annesiyle yaşadığı bu küçük evden ayrılmakta hiç hoşuna gitmiyordu.
Saçının bakırımsı kestane rengi bir tutamını kulağının arkasına attı. Annesini düşündü. Sevgi dolu yüzünü. Bir annenin hakkı ödenemezdi ama Azra sadece son altı yıldır kendisine gösterdiği sevgi ve anlayışın karşılığını ödemesinin imkanı dahi yoktu. Hep yanında olan kişi annesiydi. Annesi bir zamanlar Alihan Holdingde halkla ilişkiler müdiresiydi. Holding oldukça geniş çaplıydı ve her alanda işlevleri vardı. Tıpkı Boyner, Debenhams gibi bir mağazaydı ama ekstra olarak her türlü şeyi kapsıyordu. Oteller, arsalar, spor klüpleri... Azra sadece bunları internetten ve annesinden biliyordu. Bizzat görmüşlüğü yoktu hatta görmesine olanak yoktu. O her zaman...
Artık olumlu bakmalıydı herşeye. Bu karamsarlık bitmeliydi kendisi için. İngiltere'ye gidiyordu! Tüm sorunları bitecekti. Tedavi olacaktı.
Topallayarak merdivenlerden indi. Hayalinde birkaç ay sonra bu basamaklardan koşa koşa inebileceği canlanıyordu. İlk kez canlanabiliyordu eskisi gibi boş umut değildi. Tırabzana tutunmaya gerek kalmadan, aşağı yuvarlanıp bir tarafını kırma korkusu olmadan...
Annesi Selda Altıner elli iki yaşındaydı. Hep çok güzeldi annesi. Belki herkese annesi güzel gelirdi ama Azra'nın annesinin ruhu da çok güzeldi. Kızı için herşeyi göze alan bir kadındı o. Harika bir anneydi. Saçları açık kumral sarıya dönüktü. Güneşte pırıl pırıl parlardı. Annesine kendi saç rengini kimden aldığını sorduğunda hep kendisinin de aynı renge sahip olduğunu söylerdi. Fakat genç yaşta arkadaşları ve çevresindeki insanların alay etmesi sonucu boyamıştı ve çok pişman olmuştu. Bir gün kızı olduğunda hep aynı saç renginde olmasını istediğini söylemişti ve Azra'ya kesinlikle saçını boyamamasını söylemişti. Zaten Azra'nın arkadaşlarının alay etmesi gibi bir durumu olamazdı. Onun olayı başkaydı. Hem ne arkadaşı vardı, ne de saçının rengi gibi önemsiz bir detaya ilgi gösteriyordu.
"Eşyalarını topladın mı sarı papatyam?" diye sordu annesi.
Azra başını sallayarak onayladı. "Evet... Anne inanamıyorum hala. Şimdi gerçekten İngiltere'deki doktor bacağımı eski haline getirebilecek. Üstelik ameliyat için gerekli parayı da sağlayacak." Gözleri iri iri olmuştu. Ağlamak istemiyordu. "Sana olan borcumu asla ödeyemem."
Annesinin hemencecik gözleri doluvermişti. Annesini yıllarca beyinsiz kocasının cezasının çocuğunun çektiğini görmesi kahrediyordu. Kocası onlara gereken önemi vermez sadece verdiğini gösterirdi. Dışarıya karşı öyle görünürdü. Hep ben biliyorum der ve o şekilde davranırdı. En kötü huyu ise insanlarla inatlaşmasıydı. Sonucunu düşünmez kendinden başkasını umursamazdı. Yine bir gün yolda giderken sanki altındaki araba çok iyi birşeymiş gibi kendisini sollayıp hızla giden arabayla yarışa tutuşmuş ve sağdan bir araç çarparak kızının sağ bacağını kapıyla ön koltuk arasında sıkıştırmıştı. Elbette zincirleme bir kaza olduğu için arkadan da 2 araç hızlıca çarpmıştı. Arabada hava yastığı yoktu ama kızı hep temkinliydi. Ehliyet kemeri takılıydı. Ama kocası rahatsız ediyor diye hiç takmaz ve takmanın gereksiz olduğunu savunurdu. Yine öyle düşünüp düşünmediğini bilmiyordu çünkü kazadan kısa bir süre sonra Selda hanım çok kötü bir şekilde kocasını suçlamış ve ondan boşanacağını söylemişti. Adam hastaneden kavga çıkartarak ve tüm çirkeflikleri yaparak çıkmıştı. Bu da onu son görüşü olmuş ve bu sefer geçirdiği kazada arabası alev aldığı için kurtulma şansı da olmamıştı. Selda hanım açıkçası çok da üzüldüğünü düşünmüyordu. Çok çekmişti. Kızıyla zaten ilgilenmezdi. Hep içine kapanık biriydi Azra. Kazadan sonra gencecik bir kızın topallaması daha da içine kapatmış, etrafını tuğlalarla örmesine sebep olmuştu. Keşke o gün okulundan alması için ısrar etmeseydi. Keşke iş görüşmesine gitmeseydi. Keşke.. O kadar çok keşkeler vardı ki artık önüne geçemiyordu.
"Kızım artık herşey güzel olacak. Bu kadar endişeli durma"
Evet herşey daha güzel olacaktı ve Azra bunu yüreğinde hissedebiliyordu. Artık o umutsuzluk hissi bitmişti. Babasını zaten kafasından silip atmıştı. Zaten öyle bir babalık yaptığı söylenemezdi. Bazı insanlar bu sıfata layık değillerdi. O da öyle biriydi. Ama çok şanslıydı ki annesi onun herşeyiydi.
Kazada arabanın kaskosu yoktu. Ne de babasının sağlık güvencesi. Zaten şuanda annesi sayesinde sigortalıydı. Ama Tanrıya şükürler olsun ki suç tamamen babasında olmasına rağmen kendisine çarpan araç sahibi herşeyi karşılamış ve en önemli müdahaleyi yapabilmek adına yapılan ameliyatı karşılamıştı. Azra 15 yaşındaydı ve sanırım adam ona acımıştı. Annesinin perişan hali belki de yıkmıştı onu. Annesinin demesine göre kazadan birkaç sıyrıkla kurtulmuştu ama kızın haline çok üzülmüştü. Arabaya olan hasarı da karşılamak istemiş ama annesi kesin bir dille reddetmişti. Mala gelen umurunda değildi. İmkanı olsa kızına kendisi yardım ederdi. Kendisi için olsa asla istemezdi. Ama adam teklifi sunduğunda hemen kabul etmişti. Ve bu borcunu mutlaka ödeyeceğini söylemişti. Adam ise bunu kabul etmemişti. Zaten konuştuğu kişi de adamın asistanıydı. Yani bizzat adamın kendisini görmemişti.
"Harika bir sofra hazırlayayım da yiyelim dimi annesinin sarı papatyası? Ye ki yarın enerjik ol."
"Peki annelerin sultanı" deyip gülümsedi Azra. Evet herşey güzel olacaktı.
Sofrayı hazırlarlarken bir yandan da sohbet ediyorlardı. Azra artık babasının evde olmamasıyla çok daha huzurluydu. Bazen ölmesine üzülüyordu ama bir türlü de gitmiyordu. Keşke normal bir hayatı olsaydı.
"Benim için kim bilir ne kadar para harcadın. " dedi Azra. "Herşeyin en iyisini yapmak için çalıştığını biliyorum ama şirketten çok fazla kredi çektin üstelik onları nasıl ödeyeceğini bile bilemiyorum. Kendine hiç birşeyde almıyorsun zaten."
"Saçma! Hem geçen yıl kendime yeni bir araba aldım."
"Evet, yeni külüstür bir araba. Oysa o çektiğin krediyle daha iyi birşey alabilirdin."
"Ama papatyam o sırada arabayı zaten almıştım ki yani yeni bir tane daha mı alacaktım bir kaç gün sonra."
Azra 8 ay öncesini düşündü. O sıralar morali iyice bozulmuştu ve artık umutsuzdu. Yirmi üçüncü yaş günü gelip geçmişti. Ameliyat olabilmesi için vücut gelişimini tamamlamasının son aşamasında olmalıydı ama çok da geçirmemeliydi. Ama ameliyatı gerçekleştirecek mucizevi operatör bulunsa bile gerekli parayı nereden bulacaklardı?
Bu umutsuzluk ile yine doğum günü istememişti. Hatta pasta en sevdiği tatlıydı bir zamanlar ama artık ağzına sürmüyordu tatlı olacak herhangi bir yiyeceği. Hem doğum günü yapsa kimi davet edecekti? Bir arkadaşı yoktu ki..
Fakat o günden sonra dilekleri belkide dualarına çözüm bulmuş gibi gelmişti annesi bir ay sonra. Annesi bıkıp usanmadan İngiltere ile görüşmüş ve sonunda ameliyatı yapacak olan operatör bulunmuştu. Üstelik annesi kızının durumunu anlattığı için ücrette talep etmiyordu tabi sadece hastane masraflarını. Geri kalan herşeyi kendileri karşılayacaktı. Zaten orada hastanede kalacağı için Azra'nın çok fazla masrafı olmayacaktı ilk 1-2 ay. Fakat tedavi süreci 6 ay olduğu için ki bu Dr. Johnson'nın en az 6 ay demesiydi yani bir seneyi bulabilirdi, orada hastaneye yakın bir otelde yer ayarlanmıştı ki bu da annesinin şirketi ayarlamıştı. Annesinin şirketinden de çok fazla yardım eden olmuştu fakat annesi bunu dile getirmiyordu. Sanki gururu kırılıyordu ve yardım edenler de sessizliğe bürünüyordu.
Azra ne olursa olsun çok ama çok mutluydu. Artık sürekli yüreği hop edecek düşüncesinde değildi. Kocaman bir gülümsemeyle döndü annesine.
"Ameliyattan sonra hayatlarına normal şekilde devam eden hastalara çok seviniyorum."
"Kızım kendi adına da sevin. Artık herşey yolunda olacak"
"Tüm bu özveriyi anne ben..."
Annesi susturdu hemen. "Yeter artık. Ben senin annenim ve özveri emek kelimelerini duymak istemiyorum. Sende anne olunca anlayacaksın."
Azra biraz duraksadı. "Evet anne haklısın..."
Azra hiç evlilik hayali kurmamıştı. Kurabileceğini düşünmemişti ve bunda kazanın bir etkisi yoktu. Kazadan öncede durum aynıydı.
Azra artık odasını toparlıyordu. Bavullarını hazırlamıştı.
Birden aynanın önüne geçip kendisine bakmak istedi. Evet bu sefer bunu başaracaktı. Herşey yolunda gidecek ve istediği hayata kavuşacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIN AŞK OLSA
RomanceAzra.. Yaralı kalbi, korkuları, hüzünleri ve bulutların içinde tertemiz bir ışık. Kerimhan.. Adı gibi cömert, mert bir adam. Tek affedemediği ise sadakatsizliğin her türü... Azra ve Kerimhan birleşirse ne olur? AşK olur. Peki Yarın Olsa nasıl olur...