*11.Bölüm*

28 3 0
                                    

Gece iyice ilerlediğinde, kamp rutinleri yapıldığında ve en nihayetinde herkesin uykusu geldiğinde yavaş yavaş çadırlarımıza çekilmeye başlamıştık. Her zaman uykucu biri olmuşumdur. Gece geç vakitlerde yatıp sabah erken kalkabilenlere ise uzaylı gözüyle bakardım. Böyleleri nadir olurdu tabi. Tanıdığım insanların geneli ise geç yatıp geç kalkanlardan oluşuyordu. Ben de erken yatar sabah hangi vakitte kalkarsam kalkayım uykumu aldığımı düşünmezdim. Ayılmak ise işkenceye dönerdi.

Naz'la beraber çadırımıza girdiğimizde bana sırıtarak bakmaya başladı. Sinsi sırıtışının altında kim bilir nasıl düşünceler vardı. Üstümdeki ceket, hırka gibi fazlalıkları çıkartırken ona tek kaşımı kaldırarak baktım. "Niye öyle bakıyorsun?"dedim ciddi bir şekilde. Bu bakışları onu ne kadar eğlendirse de benim hoşuma gitmiyordu.

"Derin'le seni konuşurken gördüm."dedi yüzünde milim değişiklik olmazken.

Gözlerimi devirdim. "Ne kadar da garip?"dedim. Tamam. Konuşma evresini başarıyla tamamlamıştık. Birbirimize gülümsüyorduk falan ama ilerisi olmuyordu. Üstelik onun yeni bir ilişki için fikirlerini öğrenmiştim. Sevgili istemiyordu. Düşüncesini nasıl değiştirebilirdim ki? Doğa üstü güçlerim olsaydı eğer kullanmaktan çekinmeyeceğime neredeyse emindim. Belki suçluluk bile hissetmezdim.

"Level atlayamadım kusura bakma."dedim hazırladığımız tuluma girerken. Tulumu pek sevmiyordum. Rahat etmiyordum ama en kolayı bu olduğundan yapacak bir şey yoktu. Naz da kendi tulumuna girdiğinde bana inanmazca baktı.

"Bana hiç öyle gelmiyor. Bu çabasızlığına rağmen kaç kere senin yanında gördüm onu."

Kaşlarımı çattım. "Çabasızlık mı?"

"Evet."dedi net bir şekilde.

"Seni cafeye sürüklediğimi unuttun galiba!"

"Sonrasında?"

Düşündüm. Evet. Benim için tanışmak en büyük sorundu. Tanıştıktan sonra ise kendimi salmıştım. Çabalamadan hiçbir şey olmazdı ki. Bu konularda tecrübe sahibi olmadığım her halimden belli oluyordu. Yapım gereği kimsenin peşinden koşmayı sevmiyordum. Peki koşuyor muydum? Maalesef. Yani koşacaktım. Her neyse. İlgi göstermekten çok ilgi görmek istemem yanlış mıydı? Belki evet belki hayır.

"Hep Oğuz'un yanındaydın. Bizi nasıl gördün?"dedim imayla. Konuyu değiştirmek en iyisiydi. Yüzünde bir gülümseme oluştu. Oğuz'a deli gibi aşık olmadığını biliyordum ama gerçekten hoşlanıyordu. İlişkileri fazla hızlı başlamıştı ama iyi idare ediyor gibiydiler.
"Görmeme engel değil."dedi. Arkasını dönüp iyi geceler dilediğinde aynı şekilde karşılık verdim. Dedikodu yapmayı daha sonraya erteleyebilirdim.

...

Kapattığım gözlerim uyku ile sızlarken tekrar soluma döndüm. Rahatsız edici. Bulunduğum hali iki kelime ile anlatacak olsam uygun sözcükler bu olurdu. Koluma saatimi takmadığım için kendime kızıyordum. Gerçi karanlıkta göremezdim ya. Telefonum çantadaydı ve ben kıçımı kaldırmaya üşeniyordum.
Naz'a doğru belki de yüzüncü kez yüz seksen derecelik bir dönüş yaptığımda yattığı ilk haliyle kıpırdamadan uyuduğunu gördüm. Keşke ben de onun gibi yatak yadırgamasaydım. Normalde böyle bir sorun yaşamazken orman da olmam buna katkı sağlıyordu.

Sesli bir şekilde oflayarak tulumdan kurtulup çadırdan sinirle çıktım. Elime her ihtimale karşı yanımda getirdiğim el fenerini almayı unutmamıştım. Işığı yakıp ilerlemeye başladım. Ortalığa daha önce gürültü yüzünden duyamadığım böcek ve onların kanat sesleri hakim olurken bir iç çektim. Tiksiniyordum.
Bir de fenerin ışığına doluşan sinekler vardı. Elimle onları kovalamaya çalıştım. Bir yandan da garip garip sesler çıkarıyordum. "Pşşt! Üf! Git! Gitsene!"

KAPAT GÖZLERİNİ (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin