5'Haber

48 4 2
                                    

İyi okumalar🖤

Cansu'nun ısrarları üzerine kantine gidiyorduk. Bi' ders boyunca beni ikna etmeye çalışmıştı. En sonunda çenesine daha fazla dayanamayıp kabul etmiştim.

Kantine girip boş bir masa bulfugumuzda adımlarımızı o yöne dogru atmaya bailamıştık. Ben sandalyeme yayılırken Cansu'nun oturmaması için elimle bi' işaret yaptım.

"Ee o kadar getirdin bizi buraya, git de bi' kahve falan al gel." Cansu oflayarak büfeye dogru ilerledi. O gelene kadar telefonumla ilgilenmeye karar verdim. Yapıcak başka bir şey yoktu değil mi?

Sandalye çekilme sesi ile bakışlarımı telefondan kaldırdım. Mert ve Gizem gelmişti. Onlarda Cansu kadar yakındı bana.

"Selam" Aynı anda selam vermişlerdi.
Başımla onlara selam verip tekrar telefonuma döndüm. Bugün pek konuşmak istemiyordum. Hala lavaboda Roza'nın dediklerindeydi aklım.

Cansu elindeki tepsiyi masaya bırakıp o da yerine oturdu. Mert ve Gizem'e de kahve almıştı. Herkes bardaklarını eline almış, telefonuyla ilgileniyordu. Tam o sırada sessizligi, Mert bozdu.

"Roza ölmemiş. Sabah gördüm burada, bu okulda okuyor." duyduklarım karşısında bir tepki vermemiştim. Zaten biliyordum her şeyi. Benden bi' tepki bekliyorlardı ama asıl tepkiki birazdan ben onlardan beklicektim.

"Biliyorum. Üç gün önce mezarlıkta gördüm onu."

Hepsinin agzı şaşkınlıkla açıldı. Birazdan da söylemedigim için agzıma sıçıcaklardı muhtemelen. İlk tepki Cansu'dan geldi.

"Sen niye daha önce söylemedin bize?"

"Zaten her şeyden sonradan haberimiz olsun." Elimi havaya kaldırarak susmalarımı söyledim.

"Bi' durun! Anlatıcam her şeyi."

Onlara her şeyi kısaca anlattıkdan sonra, derin bir nefes vererek kahvemden bir yudum aldım.

Cansu'nun bana dogru yaklaşması ile ona baktım. Ne yapıcagını anlayıp kolarımı açtım ve sarılmasına izin verdim.

"Bebegim, Roza'ya neden söylemedin gerçeklerin öyle olmadığını?"

"O adamı bulmadan söyleyemem biliyorsun."

"Biliyorum. Ve ne yazık ki elimden hiç bir şey gelmiyor."

Cansu'dan ayrılıp konuşmaya başladım.

"O herifi bulmama az kaldı. Onu bulup kendi ellerimle öldürücem. Sonra, Roza'ma kavuşucam. Tabi onca şeyden sonra beni hala kabul ederse."

Benim konuşmam üzerine masada büyük bir sessizlik oluşmuştu. Sessizlikleri şaşırdıklarından değildi. Onlarda o herifi öldürmek istiyordu. Sesizlikleri ne cevap vericeklerini bilemedikleri içindi.

Daha fazla bu sessizlige dayanamayıp ayağa kalktım. Benim kalkmam ile digerleri de kalkmıştı. Kantin çıkışına dogru bir kaç adım attıgımızda, arkamdan ismimin seslenilmesiyle durdum.

Arkamı dönüp seslenen kişiye baktım.
9. sınıflardan bir kızdı yanlış hatırlamıyorsam. Başımı ne var Anlamında salladım. Kız koşar adımlar ile yanıma gelip elindeki telefonu bana verdi.

Telefonu elime alıp göstermek istedigi şeye baktım. Bi' haber sitesi gibi bir şeydi.
Kızın gösterdigi kutucugu okumaya başladım.

Kutucugun başlıgında Okulumuzda katil istemiyoruz Yazıyordu. Bunun benimle ne alakası olup olmadıgını anlamayarak okumaya devam ettim.
Burçak Erum okulumuzda ki en iyi ögrencilerden biri olan Roza Ukra'yı öldürmek ile suçlanıyor. Kanıt yetersizliginden dolayı polise gidilmeyen olayda, bir görgü tanıgı, Roza Ukra'yı Burçak Erum'un öldürdügünü iddia ediyor. İddia eden kişi, Roza Ukra'nın ikiz kardeşi...

Neler oluyordu? Roza'nın ikiz kardeşi mi vardı? en önemlisi Roza ölmemişti. Telefonu sinirle kıza verip, Roza'nın sınıfına dogru adımlamaya başladım.

Kalbim paramparça Roza.
Yazıyorum yine satırlara.
Ölmek istemiyorum Roza.
Bugün de bu sözler sana.
-meyuş

Vaveyla GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin