☆Troye Sivan - Angel Baby ☆
Hongjoong aslında Seonghwa'nın elinden çekip tuttuğu gibi yalnızca ikisinin kalacağı bir ortama doğru koşmak istiyordu ve aklında kendisini de şaşırtacak biçimde hiçbir kötü niyet yoktu. Ha, herife arzusundan geberiyordu o ayrı konu ama doğrusu şimdi sadece oturup diğerine bakmak da yeterdi ona. Bu kadar sevmek doğal değildi ya, gerçekten değildi. Sadece elini tutarken ve diğeri onun bacaklarının arasına yerleşip sırtını onun göğsüne yaslamışken o kadar mutlu hissediyordu ki... Diğerlerinin gülüşlerine ya da bakışlarına hiç dönmeden sevgilisinin başına çenesini dayamayı bırakıp başını eğerek öpücük kondurdu.
Sevgilisinin!
Bayılacaktı neredeyse, gerçek olduğunu hala idrak edememişti ama daha bir iki saat önce öpüşmüşlerdi yahu. Deli gibi yiyişmişlerdi şurada ama Hongjoong ince bir hastalıktan mütevellit rüyalar görmüş gibiydi sanki. Seonghwa, kollarının arasında gülerken elindeki şişe ile oynamaya devam etti.
"Çok içme," dedi Hongjoong gülerek. "Sana yaramadığını biliyoruz."
Seonghwa anında doğrulurken diğerine dönüp koca gözlerle baktı öyle, gözlerimden öp beni dermiş gibi. Yanaklarındaki allık alkolden mi gelmişti yoksa yine o gecesini hatırlayıp utanmış mıydı tam emin değildi.
"Niye, sahteyken ilgileniyorsun da gerçekten sevgilin olunca ilgilenmek istemiyor musun?"
"Ne fısıldaşıyorsunuz siz kenarda?" diye atıldı Wooyoung kenardan başını Yeosang'ın dizlerinden kaldırmadan. San koltuktan gülerek ayağıyla yerdekini dürttü.
"Rahat bıraksana lan çifte kumruları."
Mingi de gülerek ikisine bakıp iç çekti. "Şu halinize bakınca soruyorum biz nasıl anlamamışız yani..."
"Hongjoong hyungun bu kadar sırnaşık olacağını bilemedik tabii." diyerek yanıtladı Yunho sevgilisinin kolları arasından. Kendisi, Mingi'nin kucağında oturup kollarını diğerine dolamışken böyle bir şey söylemesinin anlamsızlığını görmezden gelmeye çalıştı Hongjoong ama kaşlarını kaldırdı.
"ALAY EZER GİBİ..."
"ÇIK ZIŞARI." diye bağırdı Seonghwa hiddetle kapıyı işaret ederken. Bir an salonlarında sessizlik olurken diğerinin Hongjoong'un mükemmel taklidiyle hepsi kahkaha atmaya başladı. Hongjoong diğerine bakarken ağzını açıp elini kalbine götürdü.
"Öz sevgilimden de darbe yiyorum, bak sen bilmezsin ama ben hırçın, agresif ve asabi bir insanım."
"Hayır, ben neden buna inanmakta güçlük çekiyorum?" diye sordu Noeul elindeki bira şişesiyle oynayıp gülerken. Kızın dizlerine yaslanmış Jongho da gülerek ikisine bir bakış attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
whatever, let's get lost on mars ⸻seongjoong.
Ficção AdolescenteKampüsün çimlerindeki grubun ele başı olan Hongjoong'un rutini belliydi: Kendinden güçsüzlere bela olan şeref yoksunlarını dövmek, hocalarından azar işitmek, derslerde playlist hazırlamak, Wooyoung'a sabır çekmek, uyumak. Yani kampüsün yıldız çocuğ...