☆☆☆
Hongjoong normalde sabahlardan da uyanmaktan da yataktan çıkması gerektiği gerçeğinden de nefret ederdi. Boş günlerinde bu yüzden olsa gerek saatlerce yatağından çıkmaz ve sonunda çocuklardan birisi onu zorla çekiştire çekiştire kaldırıp insan olmaya döndürürdü. Gerçi boş günü de çok olmazdı Hongjoong'un. Hele geçen bir sene boyunca bir gün bile şu yatak keyfini yaptığını hatırlamıyordu ve şimdi bu yüzden rahatça yatağında biraz daha gevşedi.
Finallerden kurtulmak ve şimdi sadece mezuniyet işlemlerini halletmek için beklemek böyle bir şeydi.
Geleceğin sıkıntısına ya da iş bulma stresine diplomayı alana kadar kafayı yormamaya sevgilisiyle söz vermişlerdi birbirlerine bu yüzden bu önlerindeki birkaç hafta boyunca sadece hayatın ve gençliklerinin son demlerinin keyfini çıkaracaklardı. Yetişkin olmaya sonra da başlayabilirlerdi ne de olsa.
Hah, bir de böylesi sabahlar vardı. Hongjoong gülümsedi.
Sıcak bir yaz sabahıydı artık ve kapalı perdelerin ardından inatla içeri süzülmeyi başaran güneş ışıkları Hongjoong'un gözünü alıyordu. İnce bir çarşafın altında bile sıcaklayan çıplak bedeninin üstüne yayılmış diğer çıplak beden hafifçe hareketlendiğinde Hongjoong diğerine sıkıca sarılıp uzaklaşmasını engelledi. Onu sıcaktan boğuyor olabilirdi ve sevgilisinin omzuna yayılmış başıyla boynuna vuran nefesi iyiden iyiye bunaltıyor da olabilirdi ama Hongjoong hiçbir koşul altında Seonghwa'nın kollarının arasından çıkmasına izin vermezdi.
"Hongjoong, sıcak..." diye mırıldandı sevgilisi uykulu uykulu. Yine uzaklaşmak için kıpırdansa da Hongjoong inatla sıkı sıkı tuttu diğerini. "Bıraksana Hongjoong."
"Aaa ayıp," dedi Hongjoong kıkırdarken. Yatağının kenarındaki dijital saat sabahın yedisini gösteriyordu. Dört saatlik uykulara alışmış olmak tehlikeliydi. "Dün gece hiç bırak demiyordun."
"Çok edepsizleşiyorsun sen her defasında." Seonghwa aniden kızıl kızıl olan yanaklarıyla başını kaldırıp diğerine bakarken Hongjoong gülüp omuz silkti.
"Sarhoş hallerinde beni canımdan bezdirmene say." Seonghwa gözlerini devirerek alnını diğerinin omzuna yaslarken iç çekti.
"En fazla ne yapmış olabilirim?"
"Şu yatakta daha yeni yeni birbirimizi tanıyorken inleyip durdun desem?" Seonghwa diğerinin göğsüne vururken kafasını daha da omzuna gömdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
whatever, let's get lost on mars ⸻seongjoong.
Roman pour AdolescentsKampüsün çimlerindeki grubun ele başı olan Hongjoong'un rutini belliydi: Kendinden güçsüzlere bela olan şeref yoksunlarını dövmek, hocalarından azar işitmek, derslerde playlist hazırlamak, Wooyoung'a sabır çekmek, uyumak. Yani kampüsün yıldız çocuğ...