İlk Tutulma (Düzenlendi)

7.3K 421 72
                                    

2005

Kızıl saçlı küçük kız, elinde adeta birinin çekip almasından duyduğu korkuyla sıkı sıkı tuttuğu plastik, renkli ipi ile kaldırıma çökmüştü. Kendisinden biraz ötede gülüşüp duran akranlarının oyunlarına seyirci oluyordu. Yakar top ve seksek oynayan kızlı erkekli grubu, kaldırımda oturmuş kendi yaptıkları incik boncuğu eski bir kasanın üzerine dizen kızları gördü.

Kafasını eğdi ve onlarla oynamayı ne kadar çok arzuladığını küçük kalbinin en derinliklerinde hissetti. Yanlarına gitseydi, ben de oynayabilir miyim cümlesi çıkıp gitseydi dudaklarından, ne kaybederdi?

Alay ederler miydi onunla? Turuncu saçları yüzünden havuç derler miydi mesela? Yüzünü kaplayan çillere bakıp çilli horoz lakabını takmaları da pek muhtemeldi. Daha önce birçok kez duyduğu bu lakapları bir kez daha duyma korkusuyla midesi düğümlendi. Titreyen dizlerine daha fazla karşı gelemedi ve güçlükle ayaklandı. Bir tuttuğu ipe baktı bir de henüz arkadaş olmadığı diğer kızlara. Elindeki bu eski ama renkli ip ilgilerini çeker miydi ki? Ya da ipi onlara hiç göstermemeleri, onların oyunlarına dahil olmayı istemeliydi.

Sekiz yaşındaki bir çocuğun beynine göre o kadar fazla düşünmüş, seçenekler bulmuş ve kaygılanmıştı ki kaşlarını çattı ve yüzünü buruşturdu.

Git.

Git ve ''Ben de oynayabilir miyim?'' de, hadi!

Özgüvensiz adımlarla kızların kurduğu sahte takı dükkanına yürürken iki elini de yumruk yaptı. Plastik ipi yumruğu arasında git gide daha da buruştu, çirkinleşti.

Neredeyse onların yanına ulaşmak üzereydi. Yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmiş, içinde küçük bir miktar olan cesareti zar zor toplamıştı. Ta ki yokuş aşağı deli gibi koşan bir adam ona çarpıp yere kapaklanmasına sebep olana dek. Sıkıca tuttuğu ipi elleri arasından kayıp giderken ilerideki kızların kıkırtılarını, oğlanların zorba kahkahalarını duydu. Hissettiği utançla başını yerden kaldırmaktan kaçındı. Arkasından gelen adamın nefes alışverişleri o kadar sıktı ki neredeyse duyabiliyordu. Panikle ve mahcubiyetle kavradı omzunu. Ellerinin ıslaklığın kızın solmuş badisine işlemişti.

''İyi misin?''

Tok sesi kızın kulağına dolarken kafasını çevirdi ve ona baktı.

''Dur seni kaldırayım, gel.''

Nefes nefese kıza yardım etmeye çalışırken kız kafasını salladı. ''İyiyim.''

Gülüşen, alaycı akranlarını görmemek adına kafasını onlardan tarafa hiç çevirmedi. Elinden kaçırdığı eski ipi ise yokuştan aşağı yuvarlanıp gitmişti. Bir daha onu almaya cesaret eder miydi, emin değildi.

Karşısında duran bu dehşete düşmüş adama baktı. Hiçbir bağı olmayan babasıyla denk olabilecek bir yaşta gibi görünüyordu. Üzerinde düğmeleri açılmış, yakası kaymış kareli gömlek ıpıslaktı. Giymeyip elinde tuttuğu şişme yelek de ondan hallice görünüyordu. Islak saçları dağılmış, kirli sakallarını karıştırıyordu. Koşmaktan kızarmış suratı şok içindeydi. Kız ona uzunca süre baktı. Adam etrafına bakıp tekrar koşmak için hazırlanıyordu ki kızın sorusu onu durdurdu.

''Neden ıslaksınız?''

Vücudu deli gibi titriyordu, etrafına yolladığı bakışlarından görüldüğü üzere büyük bir şok ve korkunun içindeydi.

''Ben...''

Titrek sesi doğru kelimeleri seçemeyince kesildi. Yer yer beyazlamaya başlamış saçlarına geçirdi elini. Dudakları arasından sıkkın bir nefes çıkıp gitti.

''Ben...''

Duraksadı ve işaret parmağını kaldırdı. ''Sen önce bana bir sorunun cevabını verir misin? ''

Kız kafasını salladığında adam ellerini dizlerine koydu ve kıza doğru eğildi. Ne uzun bir adamdı. Öyle ki hala ona yukarıdan bakıyor sayılırdı.

Sanki kimse onu duymasın istiyormuşçasına sesini alçalttı. Kızın gözlerinin içine baktı ve ''Burası...'' dedi güçlükle. ''Burası neresi? Biliyor musun?''

Kızın anlamayacağı düşüncesiyle elleriyle etrafını gösteriyor, söylediği kelimelerden daha fazlasını anlatmaya çalışıyordu. ''Buranın adını biliyor musun? Hangi şehir?''

. Kız birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra, ''Kadıköy.'' dedi.

Adamın gözleri iri iri açılırken, ''K- Kadıköy? İstanbul, Kadıköy?'' dedi.

Kız yeniden kafasını salladı. ''Evet.'' dedi ve yaşından beklenmeyecek bir alaycılıkla ekledi. ''Başka Kadıköy var mı ki?''

Adam bunu anlayamayacak kadar derin duygularla boğuşuyordu. Gözleri faltaşı gibi açıldığında neredeyse nefesi kesilecekmiş gibi görünüyordu. Doğruldu ve etrafına korkunç bakışlar yollarken yanlışlıkla güldü. Bu gülüş bir şokun sonucu olmalıydı. Ortada kimse için komik bir durum olmadığı açıktı fakat adam elini ağzına götürdüğünde ağlamak ve gülmek arasında bir yerdeydi. Etrafına bir tam tur döndü ve gökyüzüne baktı. Allak bullak olmuş kafasını bir türlü toparlayamıyordu.

''Ne oldu?'' diye sordu kızıl kız. ''Kayıp mı oldunuz?''

Adam kafasını bir türlü toparlayamıyordu. Allah bullaktı. Kafasını iki eli arasına aldığında elindeki yeleği yere düştü.

''H-Hayır...'' dedi titreyen sesiyle.

Gözleri kıza geri döndüğünde hala şaşkınlıkla bakıyordu fakat kıza gülümsemeyi denedi. Kendi çaresizliği ona geçmesin diye, adeta bir maske takar gibi gülümsemeye çalıştı. Kafasını iki yana salladı.

''Kaybolmadım... Başka... Başka bir şey oldu.''

***

Herkese merhaba! 

Mavi Ay'ı 2020 yılında yazıp, 2022'de ise pek fazla değişiklik yapmadan Wattpad'de yayınlamaya başladım. İlk zamanlardan itibaren okuyan ve sıkı takip eden okurlar olduğunu biliyorum ve görüyorum. Her birinize çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız.

Hep bahsediyorum fakat yıllar geçmesi ve benim bu süreçte yazı dilimin değişmesiyle eski versiyondan pek hoşnut değildim. Kasım 2024 itibari ile düzenlenmiş halini paylaşıyor olacağım. Hikayeye sadık kalıyorum, endişeniz olmasın fakat bilin ki giriş bölümü dahi eski versiyonda 300 kelime iken şu an 700 kelimeye yakın. Dolayısıyla bölümler uzayacak, anlatım derinleşecektir. Gözden kaçırdığım, bir kez daha hesapladığımda daha mantıklı olacak yeni detaylar ekledim. Eski okurlar fark edecektir, üzerine konuşuyor oluruz. Ben de heyecanlıyım... 

Hepinize şimdiden iyi okumalar, umarım beğenirsiniz. 

MAVİ AY (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin