Konu bulamıyom aq yazacak
Güneşli, çiçeklerin böceklerin mutlu olduğu , etrafta cıvıldayan kuşlar ve birbirlerini seven insanların olduğu bir sabah uyanmıştım. Etraf mutluydu. Fakat tek mutlu olmayan bendim. Çünkü geçen pazar yerinde olan olay babamın kulağına gitmiş ve saray dışına yaklaşık olarak 20 asker olmadan çıkmam yasaklanmıştı.
Odamın penceresinden sarayın bahçesinde oynayan çocuklara baktım. Büyük ihtimalle saray çalışanlarının çocuklarıydı. Birlikte gülüp eğleniyorlardı. Gülüşleri çok tatlı gelmişti o an. Ben onları gülümseyerek izlerken birinin ayağı takılıp düşmüştü. Canı çok yanmış olmalı ki ağlamaya başlamıştı. Yere oturup yaralı dizini tutarken yanındaki arkadaşı yanına geldi, önce yarasını kontrol etti, ardından arkadaşının koluna girerek onu yavaşça götürmeye başladı. Yaralı çocuk arkadaşının hareketinden etkilenmiş olacak ki önce şaşırdı, ardından gözyaşları içinde kalan yüzü gülmeye başladı.
Onları izlerken bir çocuğun maksimum 2 dakika içinde değişen duygularına odaklanmıştım. Bende küçükken çok fazla düşmüş, canım yanmış, ağlamıştım.
Peki ya Katsuki? Düştüğünde canı yansada ağlayamamış mıydı? Ya da birisi ona yardım ettiğinde, eline küçük bir hediye verdiğinde ömutlu olamamış mıydı? Annesi veya babasına hiç sevgi besleyememiş miydi? Düşününce insana çok korkunç geliyordu hiç gülmemek, ağlamamak, üzülmemek ya da korkmak. Bir insan duyguları olmadan nasıl yaşardı?
Belki de bu zamana kadar iradesi olmadan, insanların ona söylediği ve emrettikleri şeyleri yaparak geçirmişti hayatını. İşte asıl bunlar üzüyordu beni. Ben onunla bir gelecek istiyordum belki de? Birlikte mutlu olup kocaman gülümseyeceğimiz bir gelecek.
İşte bu yüzden ona gülmeyi öğretecektim. Benim için gülecekti. Bizim için gülecekti.
Yasladığım başımı pencereden çekip yatağımın tam ortasına oturdum. Derin bir nefes alıp verdim ve kapımın dışında nöbet bekleyen korumamı çağırdım. Biraz sonra gayet resmi bir şekilde içeri girdi ve tam kapının ağzında durdu.
"Bir şey mi istemiştiniz Majesteleri?"
"Buraya gel." Diyerek yatağa vurdum bir iki kere. Kafasını sallayıp başını önüne eğerek geldi ve yanımda durdu. Başımda dikilmiş bekliyordu. Oysaki ben önümde, yatağımda oturmasını istemiştim. "Neden orada duruyorsun? Otursana." Diyerek ön tarafımı işaret ettim.
"Anlayamadım efendim?" Gözlerimi devirdim ve kolundan tutarak yatağa doğru çektim onu. Yaptığım hareketlerden dolayı oturmak zorunda kaldığında hemen ayağa kalkmaya çalıştı ama ben tekrar engelledim. "Efendim bunu yapamam. Saray kurallarına tamamen aykırı."
"Hadi ama. Bunu bir emir gibi düşün? Olmaz mı?" Derin ve sıkıntılı bir befes verdi ve önümde dizlerini kırarak yatağa oturdu. Kafası her zaman ki gibi önündeydi. Derin bir nefes verip iki elimle dizlerine koyduğu ellerini tutup kendime çektim. Beklemediği bir hareket olduğundan anlık olarak kafasını kaldırıp bana bakmış ve ardından hemen önünde eğmişti. "Bana bak Katsuki." Dedim yüzüne mest olmuş gibi bakarken. Söylediğim şeyleri emir olarak algıladığından kafasını kaldırdı ve bana bakmaya başladı. Çekindiğinden gözlerini kaçırıyordu arada.
"Tam gözlerimin içine bak Katsuki." Gözlerini tam gözlerime dikti. Şimdi kırmızılarını daha rahat seçebiliyordum. Alev renginde gözleri vardı. Duyguları olmayan birisine göre parıl parıl parlıyolardı. İşte o zaman bir şey farkettim.
Kızıl ayanları o an çok farklı bakmaya başlamıştı.
***
Eyw
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Emotions // BAKUDEKU
FanfictionBakugo Katsuki, doğduğundan beri hiçbir duygu belirtisi göstermeyen, Prens Midoriya İzuku'nun kişisel muhafızı.... İzuku Midoriya, Katsuki Bakugoya duyguları öğretebilecek miydi?