O gece nefesimiz ve bedenimiz bir olmuştu. Üzerinden yaklaşık 2 hafta geçmiş olmasına rağmen yaşadığımız herşey hala en ince ayrıntısına kadar aklımdaydı. Hayatım boyunca tadabildiğim en harika duyguyu tatmıştım belki de. O ne yaşadı ya da ne hissetti ya da hissedebildi mi bilmiyordum ama bana muhteşem şeyler hissettirmişti. Sevgiyi hissedemese bana vermişti, zevki tadamasa da bana tattırmıştı. O sırada yaptığı nazik hareketlerle şevkati iliklerime kadar işlemişti. Sahi nasıl bu kadar nazik ve kibardı? Bir insan nasıl böyle olabilirdi?
Ya da; duygusuz bir insan, duyguları olanlardan nasıl daha hisli olabilirdi ki?
O günden sonra bir kere bile yüzüme doğru dürüst bakmamış, nöbet saatleri bittiği anda kaçmıştı her seferinde. Yasak bir şey uaptığımızı düşünüyordu -ki öyleydi de. Ama hepsi benim steğim ve emrim altındaydı. Bu kadar kasmasına gerek yoktu.
Şimdi ise odamda hazırlanıyordum. Babam beni büyük bir ada da kafamı dinlemem için yollayacaktı. 489292 tane asker ile birlikte....
İçlerinde Katsuki de olacaktı elbette. Zira kişisel korumamdı. Yol boyunca aynı arabada seyahat edecektik -ki bu beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu. Ona daha fazla yaklaşmak istiyordum.
Ben baştan aşağı ona aşık olmuştum. Evet koskoca prens, kişisel korumasına aşık olmuştu. Hatta ne yapıp edecek onunla evlenecektimde. Zira evlenmek zorundaydım da.
Kıyafetlerimi giyip odamdan dışarı çıktığımda Katsuki her zaman ki gibi beni beklyordu. Yüzüne baktığımda kafası eğik bir şekilde kaşlarını çatmış yere doğru bakıyordu. Kaşları her zaman çatıktı. Ve bu benim hoşuma gidiyordu.
"Hadi gidelim." Dediğimde kafasını salladı ve çoktan eşyalarımın olduğu arabaya doğru ilerledik. Arabaya binmek için küçük merdivenlerden çıkmam gereliyordu. Kendim çıkabilirdim. Ama ona daha fazla yaklaşmak için herşeyi yapmalıydım. Elimi nazik bir şekilde ona doğru uzattım.
"Binmeme yardım eder misin?" Önce elime baktı. Ardından gözü bir iki saniyeliğine gözlerime kaydı. Hemen gözlerini çekip elimi tuttu ve arabaya binmemi sağladı. Ellerinin titrediğini farketmiştim.
O da arabada karşı tarafıma yerleştiğinde hareket etmeye hazırdık. Arabacı kırbacını salladı bi'iki kere atların gitmesi için komut verdi ve biz taşlı yollardan sallana sallana ilerlemeye başladık.
Biraz ilerledikten sonra kafamı pencereden çevirip göz ucuyla Katsukiye baktım. Koca cüssesine karşın minik bi kedi gibi sinmişti oturduğu yere. Gergindi sanırım. Ya da ben öyle hissetmiştim. Ona evlenmek istediğimi söyleyecektim. Ama nereden başlasam bilemiyordum. Konuya bodoslama atlamak en iyisi gibiydi.
"Katsuki, sana bir şey sormak istiyorum." Gözlerini ellerinden çekip bana baktı. Ne diyeceğimi merak etmişti.
"Benimle evlen-"
O sırada lafımı kesen şey gözlerimizin önünden geçip arabanın duvarına saplanan anka tüyünden yapılmış turuncu ok olmuştu.
***
Sarı lalenin anlamını bilmeyen var mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Emotions // BAKUDEKU
FanfictionBakugo Katsuki, doğduğundan beri hiçbir duygu belirtisi göstermeyen, Prens Midoriya İzuku'nun kişisel muhafızı.... İzuku Midoriya, Katsuki Bakugoya duyguları öğretebilecek miydi?