𝐓𝐰𝐨 ⤳ 𝐁𝐚𝐜𝐤𝐬𝐭𝐚𝐛𝐛𝐞𝐫

1.5K 114 110
                                    


Kimsenin beni takip etmediğine emin olduktan sonra yeşilliklerin arasından geçtim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

















Kimsenin beni takip etmediğine emin olduktan sonra yeşilliklerin arasından geçtim. Gözlerim büyüleyici ve huzur dolu şelaleyi bulduktan sonra zaferle gülümsedim. Hemen kıyafetlerimden kurtuldum ve kendimi serin suya teslim ettim.
Normal bir insan olsa bu soğukta 1 dakika bile dayanamazdı, ama bilirsiniz ben bir tanrıçayım.
Nicasia, 1000 yaşını geçmiş hava, özgürlük ve strateji tanrıçası. İlk doğduğumda ünvanım sadece hava tanrıçasıydı, diğerlerini kendim kazandım. Zor olsa da asla vazgeçmedim, benim karakterime tersti bu, ne kadar zor o kadar istek. Belki başkalarına göre fazla hırslı ve gözü karaydım, ama kimin umrunda ki. Şimdiye kadar istediğim her şeyi almıştım, alamadığım tek bişey vardı - kraliçelik ünvanım. Onu da almama az kalmıştı. Babam enerjisini kaybediyordu. Normalde 3000 yaşlarında fakat diyarımız yok edilmişti ve bu onu güçsüz düşürüyordu, enerjisini oradan aldığı için. Ben ise tam tersi, enerjimi havadan alıyorum bu yüzden hiç güçsüz düşmüyorum. Onun durumu beni kesinlikle üzmüyordu. Hayır, kraliçe olma hırsı yüzünden değil, ona karşı beslediğim nefret yüzünden. Kendimi bildim bileli benden nefret ediyordu, beni her zaman küçük düşürüyordu, bana karşı buz gibi soğuktu. Ben ise küçük bir kız çocuğuydum, onu seven ve onun için her şeyi göze alabilecek bir kız çocuğu. O küçük kız çocuğuna söylediği her laf, yaptığı her hareket o kadar kırıcı ve acı vericiydi ki. Bu acı o kız çocuğunun ölmesine neden oldu, onu öldürmem için çok yardımcı oldu. Bana acımasızlığı öğretti bu acı, duygularımı gizlemeyi öğretti, sadece kendimin ve isteklerimin önemli olduğunu öğretti, duyguların değilde mantıklı olmanın önemli olduğunu öğretti.

Başıma gelen keskin acıyla hafif yüzümü buruşturdum. Bu 'babamdan' bir işaretti, öleceğine dair. İçimi garip bir his kapladı, ama beni kontrol etmesine izin vermedim, onları ben kontrol ettim.

Sudan çıktım ve rüzgar yardımı ile kurundum. Kıyafetlerimi giydikten sonra atımı bıraktığım yere doğru hızlıca yürümeye başladım. Çok sürmeden onu buldum ve krallığa doğru hızlıca gitmesini rica ettim.
Kaleye vardığımda zaten beni bekleyen iki kişi vardı - hizmetliden bile öte olan Liv ve Erthea'nın en iyi koruyucularından biri Andor.

Atımdan hemen indim ve kapıya doğru ilerlerken sordum.

"Odasında mı?" kapıdan girmeden önce Liv'in sesi beni durdurdu.

"Asgard'da."

Arkamı döndüm ve soran gözlerle ikisine baktım. Andor devam etti

"Son kez toplantıya katılmak istedi." göz devirdim ve biraz öne geçtim.

"Heimdall!" sakin sesimle seslendikten hemen sonra kendimi altınların içinde buldum. Uzun zamandır böyle bir yolculuk yapmadığım için kendime gelmem normalden biraz daha uzun sürdü.

"Asgard'a hoş geldin, kraliçem." dedi Heimdall gülümseyerek. Küçükken buraya davetler için geldiğimizde nasıl bir kraliçe olacağıma dair onun kafasını şişiriyordum, buna gönderme yapmıştı.

𝕰𝐗𝐈𝐋𝐄 • loki laufeyson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin