nineteen

365 37 4
                                    

Baekhyun'un anlatımından

"Chanyeol'cum sen gel şöyle, bir adım önde durman gerekiyor." Dişlerimi sertçe bastırdım birbirine.

Yok ben burada sinir hastası olurum. Başka bir şansım bile yok.

Yönetmenimiz sabahtan beri saçma sapan davranıyordu. İkimizde baş roldük. Sorunum onun bir adım önde olmasında değildi sevgilimin en önde olmasını, parlamasını bende isterdim.

Ama ben yanlış yerde durduğumda uzaktan uyaran kadın olay Chanyeol olduğunda hemen yanına geliyor ya elinden tutup durması gereken yere çekiyordu yada kolundan.

Ne bu temas aşkı arkadaş?

Gözlerimi yeniden devirdiğimde yönetmenin yardımcısı saatine baktı. "Evet bugünlük bu kadar. Yarın sabah aynı saatte devam edeceğiz provalara."

Herkes dağılırken hızlı adımlarla ilerlemiştim çıkışa. Temiz havaya ihtiyacım vardı.

Chanyeol'un arkamdan seslendiğini duysam da durmadım. Sinirliydim.

Sonunda bahçeye çıktığımda tuttu kolumdan. "Ne oluyor? İyi misin?" Gözlerimi devirdim sinirle. "Çok iyiyim ya. Miss gibiyim. Keyfime diyecek yok."

Derin bir nefes verdi. "Baekhyun ne oluyor? Ne yaptım?" Sinirle güldüm. "Kadın sabahtan beri bu kadar ayda sana dokunmadığım kadar dokundu resmen!"

Bakışları hızla etrafta gezindi. "Sakin ol, birileri duyacak." "Bu yüzden yalnız kalmaya geldim zaten. Konuşmak istemiyorum."

Yaklaştı. "Baekhyun hadi ama. Benim ne suçum var bunda? Bende fark ettim evet ama yapabileceğim hiç bir şey yok inan ki. Yönetmenimiz o sonuçta. Ve biliyorsun, idolüm ben. Arkamdan kötü konuşsa bu yayılsa, neler olur düşünmek bile istemiyorum."

Yutkundum. "Bunu hoş mu göreceğiz yani?" Başını olumsuzca salladı. "Hayır, iş dışında bir şey olursa anında koyarım arama mesafeyi. Ama kadın prova sırasında yakın davranıyor yalnızca. Yapabilecek bir şeyim yok ki."

Derin bir nefes verdim. "Yoruldum." Etrafa baktıktan sonra tuttu elimi. "Gel gidelim odamıza. Dinlendireyim ben seni, hım?"

Gülümsedi, "hadi güzelim." Başımı hafifçe salladım. Ellerimiz ayrıldığında yavaşça girdik içeri.

Odamıza çıktığımız da geldi aklıma akşam yemeği. "Yemek yerler şimdi." Belimden tuttuğu gibi çekti kendine. "Onlar yemek yesin bizde birbirimizi. Bence çok güzel bir anlaşma."

Güldüm hafifçe. "Tanrım, hep beni kandırmanın bir yolunu buluyorsun." Yaklaştı ve sürttü burnunu burnuma. "Şeytan tüyü var bence bende. İlk günden beri asla hayır diyemiyorsun~"

Güldüm. "İlk günler nasıl peşimde koştuğunu çabuk unuttun bakıyorum." Dudaklarıma kısa bir öpücük verdi. "Bu dünyada peşinden koşacağım tek insandın, şanslıyım ki seni gençken bulabildim."

Ellerim omuzlarını okşadı. "Genç mi? Yirmi sekiz yaşında değil misin sen?" Güldü. "Ne var yani? Yaşlı mıyım ben?" Hemen alınan sesiyle kahkahamı tutamadım. "Hemen de alınıyor~"

Elleri kalçalarıma ulaştı. Okşadı ağırca. "Genç sevgilim benim." Diye mırıldandığında gülümsedim. "Yanii, aramızda dört yaş var. Bence de gencim. Gencim güzelim, daha genç birini mi bulsam ki?"

Kendini bana bastırdı. Bir anda havalandığımda kollarımı boynuna sardım. "Gel bakalım, göstereyim ben sana yaşlı mıyım değil miyim?"

Gözlerim büyürken başını olumsuzca sallıyordum. "Chanyeol yarın dans pratiği var! Olmaz." Çoktan yüzünü boynuma gömmüş, öpmeye başlamıştı.

"Öyle demeden önce düşünecektin bebeğim." Bacaklarımı araladı ve arasına girdi tamamen. "Söylediklerimizin sorumluluğunu almalıyız değil mi? Söz veriyorum, çok sert olmayacağım."

Yüzündeki hain gülümsemeyi görüyordum. Kesinlikle sert olacaktı.

Ama ne yazık ki onu durduramazdım. Ona hiç bir zaman hayır diyemiyorum.

Lurking love/ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin