BÖLÜM VIII:❝ATEŞTEN MASKELER,KÜLDEN BEDENLER❞

89 12 24
                                    

Oy ve yorumlarınızı unutmayınız lütfen.

Bölüm 8: Ateşten maskeler,külden bedenler...

Bu bölümden sonra olaylar başlıyor diyebilirim.

💞

Keyifli okumalar!


"Ne içimdeki sokaklara sığabildim. Ne de dışardaki dünyaya."

Sabahattin Ali

Bölüm şarkıları;

Bts The Truth Untold.

Sam Tinnesz: Far From Home

Fırçanın, delik deşik olmuş paletin üzerindeki siyah ve beyaz karışımı olan gri renk, kemanın acıyla kıvranan tellerinin üzerinde gezindi.

"Nereye gidiyoruz?" dedim tek tek karşımdaki adamlara bakarak. Yekta koltuğa otururken,"Yarın partiye gidiyoruz."

"Ne partisi?"

"Sanat galerisi açılacak. Korhan'ın amcası düzenliyor. Biraz da Korhan için önemli desem yeridir. Şimdi katılmasak ayıp olur." siyah kırlenti kucağına aldı. "adamcağız zamanında bizimle çok uğraştı." dediğinde daha çok kendi kendine söylemiş gibiydi. Bir an surat ifadesinde durgunluk yaşadı ve saniyeler sonra gülümsedi. "Ve sen de bizimle geliyorsun,Ahududu."

" Geliyor değil mi Korhan?" Sesinin tonunu hafif yükselterek Korhan'a seslendi.

"Ben mi? Neden?"
Korhan'dan tarafa döndüğümde omuzlarını kaldırıp indirdi. "Sen bilirsin."

"Yani sanat galerisi, senin de fikrini çeker diye düşündüm. Belki benim tablomu yaparsan orada da asarız. Nasıl olur? Benim gibi çekici bir adam mı var?" diyerek dalgaya alırken sırıttım.

Dinçer, Yekta'ya gözlerini devirmekle yetinirken Uygar derin nefes bırakarak, "Bir sen eksiktin o tablolarda Yekta."

"Sen anca kıskan bebeğim." diyerek burun kıvırdı. "Siz böyle diyorsunuz ama ben bir gün oraya tablomu astırmazsam bana da Yekta demeyin. Ahanda şuraya yazıyorum" diyerek işaret parmağını önündeki masaya dokundurdu. "Hem de Ahu'nun çizmesini isteyeceğim,Ahududu var olan bütün mal varlığımı sergileme taraftarıyım."

Korhan,"Yekta yeter. Saçmalamakta günlük dozunu aldın bence." diyerek Yekta'nın tablo muhabbetini kapatmıştı.

"Yok o günlük dayak dozunu almadı benden ondan oluyor o." diyen Dinçer Yekta'ya doğru yürürken, Yekta hızla ayağa kalktı.

"Korhancım,tatlım, Han'ım yani sen de ne zaman Ahu, tablo ve benimle ilgili bir cümle kursam..." cümlesi yarıda kalırken merdivenlere doğru hızlı adımlarla yürüyordu. Elindeki yastığı Dinçer'e fırlatarak, yastık Dinçer'e gelmeden yere düştü. "...-hemen bir ikazlarda bulunuyorsun? Hayırdır yani? Hayırlara vesileler olsun, inşallah."

"Yekta!"Korhan 'ın soğuk ve bıkkın ses tonu ile omzumun üzerinden ona baktım.

"Yatağıma aldığım kadınlar bile senin kadar çok ismimi sayıklamıyor Korhan," dedi Yekta karşı çıkarak. Ardından bana döndü ve gülümserken görünce beni o da sırıttı. "Aman tamam be. Ben uyuyacağım, sabah kaldırırsınız beni."

Yekta'nın gitmesiyle Korhan'a döndüm. "Yarın seninle çekimimiz vardı,"dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Başka güne." Bu durum onun işine gelirdi zaten. Her gün yaptığı gibi başka cümle kurmadan yukarı kata çıktı. Yemek yediğimiz zamanlarda sofraya oturmuyor bizden uzakta ki masada yemeğini yiyordu. Korhan ile o akşamdan sonra daha fazla bir şey konuşmamıştık.

Ses ve ÖFKE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin