Düşmek

73 6 6
                                    

Biliyorum. Biliyorum. Uzun süredir atmıyordum. Belki de çoğunuz kurguyu unuttu. Özür dilerim. Ama yazamıyordum. Yazdıklarım da pek içime sinmedi. Sonlara doğru açıldım galiba. Umarım diz beğenirsiniz. Medyada Poyarz ve Ada.

Fırının kapağını açtım. Beşamel Soslu Fırında Makarnam sonunda olmuştu.

Fırın eldivenleri de ısınmaya başlayınca daha fazla oyalanmadan makarnayı çıkarıp tezgaha koydum. İki tane tabak çıkardım. Kızarmış köfteleri eşit olarak tabaklara paylaştırdım. Poyraz gelmeden özür niyetine yemek yapmaya karar vermiştim bu nedenle elimi çabuk tutmalıydım. O gideli 5 saat olmuştu ve dönmesi an meselesiydi.
Makarnadan da iki güzel dilim kesip tabaklara koyunca soslarla tabakları süsledim. Yemek yapmayı pek bilmezdim. Ama işime yarıyacak birkaç şeyi biliyordum. İyi de yapıyordum.
Tabaklarla işim bitince salon tarafındaki tezgahımsı masaya aktardım. İçecek bir şeyler bulma umuduyla buzdolabına yöneldim.

Cevap beni şaşırtmadı. Dolapta içecek olarak sadece içki koleksiyonu sayılabilecek kadar fazla çeşit ve sayıda alkol vardı. İçeceği boşverip dolabı kapattım.

Ve bekledim.

...

Takırtı sesleriyle gözlerimi açtım. Etraf karanlıktı. Elimi koltukta gezdirerek telefonumu aradım. Bulunca ekranı açıp saate baktım. Gece 3 olmuştu.

Kapı tarafına kafamı çevirince Poyraz'ın geldiğini gördüm. Burukça gülümsedim. Aklıma 6 saat önce heran gelebilir diye koştur koştur hazırlanmam geldi. Ne o gelmişti ne de özür dileyebilmiştim. Tüm emeğim boşa gitmişti bir de yemeği yalnız yemiştim. Sorun değil. Alışığım.

Poyraz sendeleyerek içeri girdi anahtarları masanın kenarında elinden bıraktı ve anahtarlar yeri boyladı. Sendelemesine ve hareketlerine bakılınca sarhoş olduğunu anlamak çok zor olmadı.
Beni daha farketmemişti. Sendeleyerek odasına doğru yürümeye başladı. O gözden kaybolunca yatağa gitmek ve koltukta yatmaya devam etmek arasında ikilemde kaldım ama üşenince koltukta kalmayı tercih ettim. İçerden gelen gürültüyle tüm üşengeçliğim yok oldu. Koşarak Poyraz'ın odasına gittim.

Poyraz yatağın yanında yerde sırtüstü yatıyordu. Yüzünü buruşturmuştu ve hala nefes kesici gözüküyordu. Bu halde bile.
Yüzümde oluşan gülümsemeyi tutamadım. Kendini, yatak zannedip yere atmış olmalıydı. Yaptığı hatayı acıyla farketmiş olmalı ki küfür homurdanıyordu. Aynı zamanda doğrulmaya çalışıyordu. Yanına gittim ve omzunun altına girip kaldırmaya çalıştım. Ama çok ağırdı. Yardımcı olmadığı sürece kalkamazdık.

"Poyraz biraz yardımcı olsan."dedim sitem ederek.

O da benden destek alarak doğrulmaya başladı. Ama bir hatası vardı. Benden destek alıyordu. Tabi ben de onu kaldıramayacağım için Poyraz gene sırtüstü düştü. Kolunun altında olduğum için beni de peşinden sürükledi. Direk Poyraz'ın üstüne düşmüştüm.

Olay şokuyla hiç bir şey yapmadan duruyordum. Bedenimizin her yeri temas halindeydi. Ama umurumda değil. Ben sadece onun yeşile çalan ela gözlerine bakmak istiyordum. Böyle daha güzeldi. Yakından. Sanki içinde farklı bir dünya vardı. Bir şeyler saklıyordu. Ve ben bunu görebiliyordum. Ama ne olduğunu anlayamıyordum.
Onu incelemeye devam ettim. Yakından daha bi yakışıklıydı. Bazılarının dudağı, gözü, burnu güzeldir ama birlikte güzel durmazlar ya da güzel değildir ama birlikte güzel dururlar ya. Poyraz onlar gibi değildi. Her şeyi ayrı ayrı güzeldi. Dudakları, burnu, gözleri hatta çenesi bile. Aynı zamanda bütün olarak da muhteşemdi...

Gözlerine bir daha baktım. Aralanmış dudaklarıma bakıyordu. Dayanamayıp ben de dudaklarına baktım. Daha fazla direnemiceğimi bildiğimden üstünden kalkmak için göğsündeki elimi çekip destek aldım. Bunu yaptığım anda eliyle elimi kavradı ve göğsüne geri koydu.

"Gitme." dedi çocuksu, masum bir sesle. Dudakları bu kadarını söylese de gözleri devamının olduğunu söylüyordu. Başka şeyler anlatmak istiyordu. Ama dudakları onu engelliyordu.

Gitmezsem direncimin kırılacağını biliyordum. Onca sorunun arasını bir tane daha eklemek istiyor muydum? Hayır. Peki gitmek istiyor muydum? Hayır. Peki olacaklara izin verecek miydim? Hayır demek içimdeki baskın tarafı susturmayacağı için yalana gerek yok, evet.

İstesemde kalkamazdım zaten kolumu tutuyordu. Ve... Ve dudakları çok yakınımdaydı. Sarhoşluk onu masum göstermişti. Babasını öldüren bir katil gibi değil masum bir çocuk güzelliğindeydi.
Erkek nasıl güzel oluyor demeyin. Oluyor işte.

Direncimi test edercesine öylece durup dudaklarıma bakıyordu. Bileğimdeki elini çekmediğinden o saçma pozisyonda duruyorduk. Poyraz'ın üstünde yuvarlanıp yanına sırtüstü bir şekilde yattım. Kafasını çevirip bana baktı. Onaylar gibi kafasını çevirdi. Kafasını çevirirken yüzünde buruk bir gülümseme görmüştüm. Ama onun buruk gülümsemesi bile piç gülüşüydü. O... Farklıydı.

"Artık seni yatırmam gerek saat geç oldu. Ve..." o an aklıma gelen şeyle bağırdım.

"Ah! Poyraz! Yarın okul var!"

Olamaz ya. Olamaz. Berk? Aynı okuldayız. Napıcam peki ben! Acaba Poyraz okula gidiyor mu? Bunca olayın içinde bir de okul eksikti. Harika!

Poyraz bağırmamın etkisiyle irkildi. Böyle çok sevimli gözüküyordu. Elini alnına götürdü. Sanırım sarhoş olduğundan başı ağrıyordu.

"Merak etme. Yarın okula gitmeyeceksin." sesi daha kendinde gibiydi.

Okula gitmezsem Emir Bey (unutanlar için emir bey Ada'nın asistanı, tüm işlere Ada'nın yerine o bakıyor) beni merak ederdi. Tabi Berk ona koşup olanları anlatmadıysa. Eğer anlattıysa çoktan ortalık karışmış olurdu. En iyisi onu arayıp haber vermekti.

"Pekalaa. O zaman bir görüşme yapıyım ben sen de... Şey yap. Ayağa kalk. Ve sonraaa... Heh yatağına yatarsın. Ben odama gidiyorum."

"Bence sen kaldırmalısın. Daha eğlenceli oluyor." dedi ilk gördüğümdeki yüzünde olan piç gülüşünün aynısıyla.

"Ha ha çok komiksin Poyraz ama bazılarımızın yarın okulu var ve bunu halletmesi gerek."dedim aceleci bir tavırla. Tam arkamı dönmüş odadan çıkarken onun o harika sesi beni durdurdu. Cidden. Sesi beni büyülüyordu.

"Ben çoktan hallettim." dedi ilk gün onda gördüğüm kendine güvenen, egoist bakışlarının eşliğinde.

Şaşkınca topuklarımın üstüde ona doğru döndüm.
"Na-nasıl yani?"

"Emir Bey'le yakın olan tek sen değilsin. Her şeyi bildiğin de söylenemez. Yani ben hallettim ve yarın tüm gün benimlesin."
dedi gözlerime bile bakmadan.

Biraz küçümsenmiş hissediyordum ama bu hissi tamamen unutturan "benimlesin" kelimesi aklımı başka taraflara çekiyordu.

Hayır, tabi ki hemen hayallere dalmayacağım. Ah. Kimi kandırıyorum. Şuan o harika sesi , seksi vücudu, muhteşem yüzü ve sonsuz irisleriyle bir günü hayal ediyorum... Sağ çıkmak zor olacak galiba. Bana neler oluyor böyle! Ne zamandan beri bir erkek hakkında böyle düşünür oldum?

"Hey! Gene seksi vücuduma daldın galiba. Bakmayı kesip biraz işe yarasan?"

Kaşlarımı çattım ve derin bir nefes verdim. Ah, hayır bi gecede bi hatayı yenilemiyeceğim.

Tekrar topuklarımda döndüm ve ayaklarımı vura vura homurdanarak odadan çıktım. Kendi odama ilerlerken seksi kahkahalarını duyuyordum. Lanet olsun ne diyorum ben!

Odamın kapısını açarken kulağımın arkasındaki nefesle irkildim.

"Bari iyi geceler öpücüğü verseydin."


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 08, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BOŞLUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin