5. Bölüm 'Olağan Aşk'

69 10 25
                                    


30.12.2022

-

Gizem'le buluşacağımız kafenin önüne geldiğimde, saat on biri çeyrek geçiyordu. Soğuk havadan dolayı oyalanmadan içeri girip her zamanki gibi cam kenarındaki masalardan birine oturdum. Sakin yerleri severdim ve burası da tam olarak öyleydi. Ana caddede olmamasından ötürü, retro tarzına rağmen öyle aman aman bir kalabalığı olmazdı. Üniversiteye başladığım sene sakin bir yer ararken bulmuştum burayı.

Montumu çıkarıp her zamanki gibi güler bir yüzle sipariş için yanıma gelen garsondan çay istedim. Gizem muhtemelen on dakikaya falan gelirdi ve şimdiden ister istemez konuşacaklarımız yüzünden gerilmeye başlamıştım. Konunun ne olduğu barizdi, ama tam olarak ne diyeceğini kestiremiyordum.

Derin bir nefes verip arkama yaslandım. İşte sırf bu yüzden duygularımı birine anlatmaktan nefret ediyordum. Kendimi bildim bileli sorunlarımı tek başıma idare etmeye alışmıştım ve bu yüzden Gizem'le ne zaman Mehmet konusu açılsa -oldukça nadir olsa da- hem tuhaf bir rahatlama hem de bir gün her şeyin ortaya çıkacağı korkusu sarardı tüm bedenimi. Fakat şimdi ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ezgi, Gizem'in de arkadaşıydı ve belki de bu seferki konuşma diğerlerinden daha farklı bir yere gidecekti... 

"Buyurun, siparişiniz."

Duyduğum sesle başımı camdan çevirip siparişimi getiren garsona teşekkür ettim ve tam da bu sırada kapıdan üstü başı dağılmış  halde Gizem girdi içeri. Kar yağmadığına göre, bu hale gelmesine sebep olacak tek şey kar topu savaşı olabilirdi. Masaları tek tek taradı ve beni görünce bir yandan söylenip diğer yandan da hızlı adımlarla yanıma geldi. "Haah, dondum dondum!" 

Bu haline gülümseyip garsona döndüm. "Bi havlu alabilir miyiz acaba? Ha, bir de Caffè Latte lütfen." Garson başını sallayıp yanımızdan ayrılınca karşıma oturan Gizem'e döndüm tekrar. "Kar mı oynadın gelmeden önce?" 

"Ne oyunu canım, öküz Ali oyun nedir bilir mi hiç? Eğlence ayağına hepimizi kara sokup çıkardı insafsız." dediğinde, gülümsemeden edemedim. Ali, Gizem'in sürekli takıldığı arkadaş grubundan oldukça irice birisiydi. Yani onun için gruptakilerin hepsiyle başa çıkmak bile muhtemelen zor değildi. Bir yandan söylenip diğer yandan da şişme montunu çıkaran Gizem, az sonra garsonun getirdiği havluyla kurulanıp yavaş yavaş kahvesini yudumlamaya başladı. "Eee, yüzünü gören cennetlik Rüzgar Bey, nasıl gidiyor?"

Onun rahat davrandığını görünce benim içimdeki gerginlik de az da olsa yatışmıştı. Çayımdan bir yudum alıp, "İdare ediyorum diyelim, sende ne var ne yok?" dedim.

"Her zamanki gibi işte. Sınavlar bitince staja başlayacağım, ama bakalım." Bu habere gerçekten sevinmiştim işte. Belli etmese de bunun onun için oldukça önemli bir gelişme olduğunu biliyordum. "Çok sevindim senin adına, okul saatleri konusunda da anlaşabildin mi?" 

Gizem, hayal kırıklığına uğradığını belli eden bir tebessümle yanıtladı sorumu, "Anlaştım anlaştım... Babam sağolsun." üzgün ifadesinin sebebini anlamıştım şimdi. Gizem'in babası, alanında oldukça ünlü bir psikiyatristti ve aynı zamanda da üniversitede ders veriyordu. Yani eğer isterse en iyi yerlerde çalışabilirdi, ama torpilli olarak anılmak istemediğinden kendisi iş aramaya başlamıştı. Şimdi söylediklerine bakılırsa sonunda babasının aracılığını kabul etmek zorunda kalmıştı.

"Fazla takılma. En fazla birkaç ay konuşur insanlar, sonra başarılarını görünce mecburen kaparlar çenelerini. O yüzden boş ver." dediğimde, abartılı bir şaşkınlık göstererek karşılık verdi, "Rolleri değişmişiz bakıyorum?  Görüşmeyeli bi pozitiflik çökmüş üstünüze Rüzgar bey."

SUSKUNLUĞUN BEDELİ (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin