5. BÖLÜM

92 7 5
                                    

Derya, toprak yediğimi fark edince hemen yanıma geldi. "Ali lütfen, olanlar yetmezmiş gibi senin eline geçen her şeyi yemenle uğraşamayız. Geçen gün de seni duvardaki kireçleri yerken gördüm. Lütfen bunu yapma." deyip yanımdan ayrıldı.

Uzun bir süre boyunca hiçbir ses çıkmayınca korkup "Derya!" diye çığlık atmaya, yerlerde yuvarlanmaya başladım. İçimdeki yalnızlık korkusu büyüyordu. Çığlıklarımı kuvvetlendirip, gözyaşlarımın arasından "Derya, Havva bırakmayın beni! Yemin ederim bir daha toprak yemem! Bırakmayın beni!" diye bağırdım.

Duyduğum adım seslerine döndürdüm başımı. Yakınlardan gelen adım sesi kesildiği sırada birisi bana sarılıp, "Korkma, buradayız. Karşı dağda ağaçlar var. Belki sana yiyecek birşeyler buluruz diye gitmiştik. Korkma Ali. Korkma bak buradayız." dedi Havva.

Grubumuza yeni eklenen kızın beni düşünmesine sevinip bende kollarımı ona doladım.

Arkadan Derya, "Ali, bak aklıma ne geldi. Az önce gördüklerimizi -yani duyduklarını- unutacağız. Bu kadarıyla yaşayamayız. Hem bu bir rüya olmalı. Göremediğine sevinmelisin Ali. Çiğdem'e olanları biz görmedik, sen de duymadın. Şimdilik 3 kişiyiz." deyip arkadan bana sarıldı.

Omzuma düşen göz yaşı sayesinde onun da ağladığını fark ettim. Şu durumda bile mutlu gözükmeye çalışan, benim gibi isyan etmeyen bir arkadaşa sahip olduğum için sevindim. Sevinmeliydim.

"Ben duymadım, siz de görmediniz. Mutlu olmalıyız." diyerek ayağa kalktım. Bir elimle Deryayı, ötekiyle Havvayı tutarak, "Baksanıza, şu karşıdaki dağda ne çok ağaç var öyle değil mi? Haydi gidip biraz yiyecek arayalım." dedim. Onlar beni mutlu etmeye çalışıyorsa, bende onlara karşı aynısını yapmalıydım.

Derya beni tam tersi yöne döndürdü ve"Evet. Karşıdaki dağda çok fazla ağaç var. Haydi karnımızı doyuralım." dedi.
Üçümüz birlikte yürümeye başladık. Uzun bir süre yürükten sonra Derya sevinç çığlığı atarak "Orada bir tavşan var." diyerek elimi bıraktı. Adım seslerinin uzaklaştığını duydum. Bir süre ses gelmeyince elini tuttuğum Havva'ya "Ne yapıyor?" diye sordum.

"Tavşanı yakalamaya çalışıyor. Yakın çevrede ağaç yok. Sadece çim var şimdilik. Ama o dağa az kaldı. Karnımızı doyuracağız merak etme. Hele ki o tavşanı yakalarsa ne mutlu bize. Neyseki o adamların kibritini almışım. Bir güzel pişirir yeriz tavşanı." diyince aniden elini bıraktım onun.

"Ne o, yanlış bir şey mi söyledim" diye ekledi.
"Sakın tavşanı pişirip yeme planından Derya'ya bahsetme. Eminim o tavşanı yalnızca sevmek için yakalamaya çalışıyordur." dediğimde "Öyleyse sus, şuan geliyor." dedi.

Bir şey olmamış gibi yeniden Havvanın elini tuttuğumda Derya yanımıza gelmiş "Ali şuna dokunsana ne kadar da yumuşak. Gözleri de aynı seninkisi gibi kıpkırmızı. Tüyleri de bembeyaz. Hayal ediyor musun Ali? Çok tatlı bu." diyerek tavşanı boş elime kondurdu.

Havva'nın elini bırakıp tavşanı okşamaya başladım. Sahiden de çok yumuşaktı. Gülümseyerek "Evet, çok tatlıymış." dedim.

"Sen de onu sevmek ister misin Havva?" diye sorarak sımsıkı tuttuğum tavşanı onun olduğu bölgeye doğru uzattım. "Elbette" diyerek tavşanı elimden aldı.

Bir süre sonra Derya "Ali, bu tavşan da bizim grubumuza katılabilir mi? Ben bakarım ona." dedi.

"Neden olmasın" diyerek gülümsedim ve tek başıma attığım birkaç adım sonunda arkamı dönüp "ee kızlar, siz gelmiyor musunuz?" diyerek ellerimi onlara doğru uzattım. İkisi de elimi tutup benimle yürümeye başladığında ikisinin elini de kavramaya çalışıp sivri tırnakları olana "Sen Derya'sın" dedim.

Derya gülerek "Nerden bildin?" diyince, "Havva çok acıkmış. Tırnaklarını yiyen o olmalı diye düşündüm." dememle Havvanın ufacık tırnaklarını etime geçirmesi bir oldu.

Uzun bir süre yürüdük. Çalıların, ağaçların arasından geçtik. Rüzgarı hissedebiliyor, yaprakların çıkarttığı sesi duyabiliyordum. Yürümeye devam ettik. Bazı yerlerde Derya durup ağaçları inceliyordu. Ama hepsinde "Bu meyve ağacı değil" diyerek geri dönüyordu.

Bir süre daha yürüdükten sonra kızların ikiside durdu. Artık yaprak seslerini o kadar yakından da duymuyordum. Sessizliği Havva bozup "Ali, burası bir yol." dedi acıyla. Üzülmeli miydim sevinmeli mi bilmiyordum. Bir süre yolun kenarında oturup bir araba geçmesini bekledik. En sonunda bir araba sesi duyduğumda kızlara "Bakın, bir araba geliyor. Belki bizi kurtarırlar diyerek sevinçten zıplamaya başladım."

Derya, "Hani Ali? Ben göremiyorum." dedi.
"Dikkatli dinleyin. Bakın orda. Sol taraftan geliyor ses." diyip yeniden oturdum. Yanlış duymuş da olabilirim utancıyla şimdi ne yapacağım diye düşünürken Derya korku içinde "Evet bu o, uzaktan geliyor. Bizi kaçıran kamyon. Kaçmalıyız" diye yeniden ağlamaya başlayınca mutluluğun bana göre olmadığını düşündüm. Uyanmanın vakti gelmişti artık.

Derya ve Havva, benim elimi tutmuş, öylece koşuyorduk. Bastığımız yerin hâlâ sert olduğunu fark edip telaşla "yoldan koşmamalıyız. Saklansak daha iyi!" diyerek soluklanmaya başlayınca kamyonun sesi çok daha yakından duyuldu. Derya, sağ taraftan bizi bir yere çekiştirince artık yeniden ağaçların arasında olduğumuzu fark ettim. Arkamıza bakmadan öylece koştuk. Ne ben göremediğime üzülecek fırsat buldum, ne de Derya yolda düşürdüğü tavşanına...

Uzun yürüyüşlerin ardından Derya, karşıda bir koyun sürüsü var. Çobana eve nasıl gideceğimizi sorabiliriz diyerek bizi daha hızlı çekiştirdi.

Nerede olduğumuz sorusu bana, denizden bulduğum haritayı hatırlatmıştı. Türkiye çevresindeki ülkeleri hatırlamaya çalıştım. Bizi kim kaçırabilirdi?

Yürüdük, yürüdük, yürüdük...
Nihayet sürünün yanına vardığımızda Derya çobana 'Neredeyiz' , 'Türkiye ye nasıl gidebiliriz?' gibi sorular soruyordu fakat maalesef bu adamın da dilini anlamıyorduk. Üçümüzü de arkadan iteleyerek bizi bir yere kadar götürdü.

Havva "Aşagıdaki köyü gösteriyor. Oraya gidersek belki dilimizi konuşan birileri bulabiliriz." dedi ve çobana teşekkür ederek yürümeye devam ettik.

Koşuşturmaca bir türlü bitmiyordu... Farklı amaçlarla, farklı yerlerde sürünüyorduk sadece... Güneş batmadan köye varmayı umdum. Dilimizi konuşan insanlar elbette olmayacaktı orada. Fakat belki derdi organ çalmak olmayan birkaç yardımsever insan vardır diye pes etmedim. Yorgun adımlarımla devam ettim karanlık maceralarıma...

Karanlık GünlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin